Аннотация

Türk edebiyatının en üretken isimlerinden olan Abdülhak Hamit Tarhan, yeni Türk şiirinin kurucuları arasında yer almakla birlikte birçok başarılı tiyatro eserine de imza atmıştır. Abdülhak Hamit Tarhan'ın Endülüs tarihinden yola çıkarak kaleme aldığı beş tiyatro eserinin dördüncüsü: Tezer yahut Melik Abdurrahmân-is-sâlis'tir. Sefil bir hayat süren Tezer ile nişanlısı Rişar; kurtuluş yolunu, Tezer'in saraya girip Melik Abdurrahman’ı kandırarak para sızdırmasında aramışlardır. Bu plan, zamanla Rişar'ın yüreğinde derin bir kıskançlık uyandırmış ve onu intikam almaya yönlendirmiştir. Hristiyan ve Müslüman halk arasında çıkarılan fitneler, onları hazin bir sona sürüklemiştir. «Başkasıyçündü âleme gelişim. Şimdi de ölmedir sizinçün işim! Ana âşıktım, eylemem inkâr; Sana oldum fakat perestişkâr! Cânımı ben fedâ ederdim ana; Anı ettim bugün hediyye sana! Bana ölmek gelir mi şimdi giran? Yine birleştirir bizi ayıran!..»

Аннотация

Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı’nın, muhteva ve şekil yönüyle öne çıkan eserleri arasında yer alan «Makber»; Abdülhak Hamit Tarhan'ın ölüm gerçeği karşısında iç dünyasına dönmesini ve bu gerçek ile yüzleşirken dile gelen isyanını konu edinmektedir. Abdülhak Hamit Tarhan'ın, eşi Fatma Hanım'ın ölümü üzerine kaleme aldığı eser; Tanzimat Dönemi'nin akılcı düşünce yapısının dönüşümünü, şiire dâhil edilen yeni bakış açılarını, şiirin muhtevası ile birlikte yenilenen şeklini gözler önüne sermektedir. «Makber», bir feryadın yankılarını duyurmasının yanı sıra; bir dönemin şiir anlayışının açıkça tespit edilebilmesine sunduğu olanakla büyük önem arz etmektedir. «Eyvâh!.. Ne yer, ne yâr kaldı, Gönlüm dolu âh u zâr kaldı. Şimdi buradaydı gitti elden, Gitti ebede gelip ezelden…»

Аннотация

Türk edebiyatının en üretken isimlerinden olan Abdülhak Hamit Tarhan, yeni Türk şiirinin kurucuları arasında yer almakla birlikte birçok başarılı tiyatro eserine de imza atmıştır. Abdülhak Hamit Tarhan'ın konusunu Antik Çağ tarihinden alarak yazdığı eseri Eşber, temelde Makedonya Hükümdarı İskender ile Keşmir Meliki Eşber’in mücadelesini anlatmaktadır. İskender'in, fethetmek üzere gözünü Pencap'a dikmesiyle birlikte Eşber; teslim olmayı kabul etmeyerek olası bir savaşı göze almıştır. Vatanını savunma arzusu ve cihangirlik duygularıyla dolan Eşber; kardeşi Sumru'nun dahi varlığını görmezden gelmiş, kendisini bekleyen sona emin adımlarla ilerlemiştir. «Eşber», tüm bu duygular arasında boş yere yitip giden hayatların hikâyesidir. «İskender: Efkârımı sen de etme tehyîç!.. Rastû, bu nedir?.. Aristo: Zafer veya hiç!..»