Скачать книгу

değil ve hatta en güvendiğim askerlerim bile değil. Sadece sen bu savaşı kazandırabilecek tek kişi sensin.”

      Kyra’nın kafası karışmıştı ve şaşkına dönmüştü; babasının tam olarak ne demek istediğini anlayamamıştı. Tam soru sormak için ağzını açtığı sırada onlara doğru birinin yaklaşmakta olduğunu fark etti.

      Hareketin olduğu yöne dönüp baktığında, babasının ahırbeyi Baylor’ın tanıdık bir gülümsemeyle yaklaştığını gördü. Kısa boylu, kilolu, kalın kaşları ve tel gibi saçları olan adam alışılmış kasılarak yürüyüşüyle onlara yaklaştı ve Kyra’ya gülümsedi, sonra dönüp sanki onay bekliyormuş gibi babasına baktı.

      Babası adama başıyla onay verdi ve Baylor ona dönerken Kyra neler olup bittiğini merak etti.

      “Bana bir yolculuğa çıkacağınız söylendi” dedi Baylor, sesi burnundan geliyor gibiydi. “Bu yolculuk için bir ata ihtiyacınız olacak.”

      Kyra kafası karışmış şekilde kaşlarını çattı.

      “Benim bir atım var” diye cevapladı, avlunun ilerisinde bağlı duran, Lord’un Adamlarıyla girdikleri savaşta bindiği güzel ata bakarak.

      Baylor gülümsedi.

      “O bir at değil” dedi.

      Baylor tekrar Kyra’nın babasına baktı ve babası başıyla onay verdi. Kyra neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.

      “Beni takip edin” dedi adam hiç beklemeden ve aynı anda dönüp ahıra doğru yürümeye başladı.

      Kyra kafası karışmış bir şekilde adamı izledi ve sonra babasına baktı. Babası başıyla onayladı.

      “Onu takip et” dedi babası. “Pişman olmayacaksın.”

*

      Kyra Baylor’la birlikte karlı avluyu geçerken, Anvin, Arthfael ve Vidar da onlara katılmışlardı ve birlikte aceleyle uzaktaki alçak, taş ahıra doğru yürüdüler. Yürürlerken Kyra Baylor’ın ne demek istemiş olabileceğini düşündü, onun için düşündüğü atın nasıl bir şey olduğunu merak etti. Ona göre bir at diğerinden çok da farklı değildi.

      Neredeyse 100 metre uzunluğunda geniş taş ahıra yaklaşırlarken Baylor gözleri zevkten büyümüş olarak Kyra’ya döndü.

      “Lordumuzun kızının, o her nereye giderse onu götürebilecek, kaliteli bir ata ihtiyacı var.”

      Kyra’nın kalp atışları hızlanmıştı. Daha önce ona Baylor tarafından bir at verilmemişti, bu yalnızca kendini kanıtlamış savaşçılara özel bir onurdu. Hayatı boyunca, yeteri kadar büyüdüğünde bu şekilde bir ata sahip olma hayalini kurmuştu ve işte şimdi kazanıyordu. Bu ağabeylerinin bile henüz tadamadığı bir onurdu.

      Anvin gururlu bir şekilde başıyla onayladı.

      “Bunu hak ettin” dedi.

      “Eğer bir ejderhayı yönetebiliyorsan” dedi Arthfael gülümseyerek “büyük ihtimalle Büyük Bir Atı da idare edebilirsin.”

      Ahıra yaklaştıklarında küçük bir kalabalık da toplanmaya başladı ve onların yürüyüşüne katıldı. Adamlar silah toplama işlerine ara veriyorlardı. Belli ki Kyra’nın nereye götürüldüğünü merak ediyorlardı. Ağabeyleri Brandon ve Braxton da onlara katılmıştı, hiçbir şey söylemeden Kyra’ya bakıyorlardı, gözlerinde kıskançlık vardı. Daha sonra hemen başka yöne baktılar, onu herhangi bir şekilde övmek şöyle dursun, onu kabullenmek için bile her zamanki gibi, aşırı gururlulardı. Kyra onlardan başka bir şey görmeyi bekleyemediği için üzgündü.

      Kyra ayak sesleri duydu ve sesin geldiği yöne dönünce Dierdre’nin de kendisine katıldığını gördü.

      “Buradan gideceğini duydum” dedi Dierdre yanına gelince.

      Kyra varlığıyla rahatlamış bir şekilde yeni arkadaşının yanında yürüdü. Birlikte valinin zindanlarında geçirdikleri zamanı düşündü, çektikleri onca acıyı, kaçışlarını ve o anda aralarında bir bağ hissetti. Dierdre kendisinin yaşadıklarından çok daha berbat şeyler yaşamıştı. Kyra onu incelediğinde, gözlerinin çevresinde hala siyah halkaların olduğunu, bir acı ve üzüntü havasının hala üzerinde olduğunu gördü ve ona ne olacağını merak etti. Onu o kalede tek başına bırakamayacağını fark etti. Ordu güneye giderken Dierdre yalnız kalacaktı.

      “Bir yol arkadaşı işime yarayabilir” dedi Kyra, kelimeleri söylerken kafasında bir fikir oluşmuştu.

      Dierdre ona baktı, gözleri şaşkınlıkla açılmıştı ve gülmeye başladı; üzerindeki kötü hava dağılmıştı.

      “Bunu soracağını umuyordum” diye yanıtladı.

      Anvin konuşulanları duymuştu, kaşlarını çattı.

      “Babanın buna onaya vereceğini sanmıyorum” diye araya girdi. “Önünde önemli bir görev var.”

      “Ben engel olmam” dedi Dierdre. “Zaten Escalon’u geçmem gerekiyor. Babamın yanına dönüyorum. Tek başıma gitmemeyi tercih ederim.”

      Anvin sakallarını sıvazladı.

      “Baban bundan hoşlanmayacak” dedi Kyra’ya. “O bir sorumluluk haline gelebilir.”

      Kyra Anvin’in bileğine güven verecek şekilde dokundu, azimliydi.

      “Dierde benim arkadaşım” dedi, konuyu kapatmak üzere. “Onu tek başına bırakmayacağım, senin de hiçbir adamını arkanda bırakmayacağın gibi. Bana her zaman ne derdin? Kimseyi geride bırakma.

      Kyra içini çekti.

      “Ben Dierdre’ye o zindandan çıkışta yardımcı olmuş olabilirim” diye ekledi Kyra “ama o da kurtulmama yardım etti. Ona borçluyum. Üzgünüm ama babamın ne düşündüğü küçük bir konu. Escalon’u geçecek olan benim, o değil. Dierdre benimle geliyor.”

      Dierdre gülümsedi, Kyra’nın yanına sokuldu ve kolunu onun koluna doladı. Adımlarında yeni bir gurur vardı. Kyra onu yolculukta yanına alma fikri nedeniyle iyi hissediyordu ve her ne olursa olsun onun doğru kararları vereceğini biliyordu.

      Kyra ağabeylerinin yakınında yürümekte olduklarını fark etti ve onunla ilgili biraz daha koruyucu olmadıkları, yolculuğunda ona katılmayı teklif bile etmedikleri için hayal kırıklığı yaşamaktan kendini alamadı; daha çok kendisiyle rekabet halindeydiler. Ağabeyleriyle ilişkilerinin doğasının böyle olması onu üzdü fakat insanları da değiştiremezdi. Böylesinin daha iyi olduğunu fark etti. Onlar gösterişle doluydu ve düşüncesizce bir şey yapıp başını derde sokabilirlerdi.

      “Ben de sana eşlik etmek istiyorum” dedi Anvin, sesi suçlulukla doluydu. “Escalon’u tek başına geçmen fikri pek hoşuma gitmedi.” İçini çekti. “Fakat babanın bana her zamankinden çok ihtiyacı var. Güneye giderken kendisine katılmamı istedi.”

      “Ve ben de” diye ekledi Arthfael. “Ben de sana katılmak istiyorum fakat güneye giden adamlara katılmakla görevlendirildim.”

      “Ve ben de babanın yokluğunda geride kalıp Volis’i korumalıyım” diye ekledi Vidar.

      Kyra adamların desteği nedeniyle duygulanmıştı.

      “Merak etmeyin” dedi Kyra. “Önümde sadece üç günlük bir yol var. İyi olacağım.”

      “Olacaksın” diye araya girdi Baylor yaklaşarak. “Ve yeni atın da bundan emin olmamızı sağlayacak.”

      Sözleri bittikten sonra Baylor ahırın kapısını iterek ardına kadar açtı ve herkes alçak taş binaya girdi. İçeride atların kokusu ortama hâkim olmuştu.

      Kyra

Скачать книгу