Скачать книгу

sesi, denizde sıkılan o kaba saba ve gaddarlık peşinde olan insanların sesini nerede olsa tanırdı… Onlarla daha önceden sık sık karşılaşmıştı. Rüyasından sıyrılarak artık onların tutsağı olduğunu fark etti ve iplerini açıp özgür kalmaya çalışarak debelendi.

      Ama bunu başaramadı. Hem kol, hem de ayak bilekleri çok iyi bağlanmıştı. Hiçbir yere gidemezdi.

      Gözlerini yumup dilediği takdirde dağları yerinden oynatabileceğini bildiği içindeki güce ulaşmaya çalıştı.

      Ama hiçbir şey olmadı.  Geminin atmasından dolayı fazla yorgundu ve henüz gücünü toparlayamamıştı. Geçmiş deneyimlerinden toparlanmak için vakte ihtiyaç duyduğunu biliyordu. Ama bu zamana sahip olmadığını da biliyordu.

      “Thorgrin!” diye bağırdı birisi karanlıkta sevinçle. Çok iyi tanıdığı bir sesti. Başını çevirince birkaç adım ötede bağlı olan Reece’in sevinçle ona baktığını gördü. “Yaşıyorsun!”

      Kendine gelip gelemeyeceğinden emin değildik!”

      Thor başını diğer yöne çevirince, O’Connor’ın da bağlı olduğunu ve sevinçle ona baktığını gördü.

      “Her dakika senin için dua ettim,” dedi daha tatlı ve yumuşak bir ses karanlıkta.

      Thor Angel’ın mutluluk gözyaşları arasında ona baktığını gördü ve Angel’ın onu ne kadar önemsediğini hissetti.

      “Ona hayatını borçlusun,” dedi Indra. “Seni gemiden attıklarında, dalıp geri getiren oydu. O cesareti göstermemiş olsaydı, şu anda burada olmazdın.”

      Thor daha da büyük bir saygıyla, yeni bir minnet ve bağlılıkla Angel’a baktı.

      “Küçük kız, sana borcumu ödemenin bir yolunu bulacağım,” dedi ona.

      “Ödedin bile,” dedi Angel. Thor onun bunu samimiyetle söylediğini fark etti.

      “Hepimizi buraya getirerek ödedin,” dedi Indra asabiyetle iplerinden kurtulmaya çalışarak. “O kana susammış korsanların alçakların en alçağı. Bizi denizde süzülürken ve o fırtına yüzünden baygın haldeyken buldular. Bizimle normal halimizde karşılaşmış olsaydılar, durum şu anda çok daha farklı olurdu.”

      “Hepsi ödlek,” dedi Matus. “Bütün korsanlar gibi.”

      “Silahlarımızı da aldılar,” dedi O’Connor.

      Thor silahlarını, zırhını ve Ölüler Kılıcı’nı hatırlayınca paniğe kapılır gibi oldu.

      “Merak etme,” dedi Reece bunu fark edince. “Silahlarımızı fırtınada kaybetmedik. Seninkiler de kaybolmadı. En azından, suyun dibinde değil. Ama korsanlar aldılar. Şu deliklerden dışarıyı görüyor musun?”

      Thor dışarı bakınca, bütün silahlarının güvertede güneşin altına dizildiğini ve korsanların bunların etrafında olduklarını gördü. Elden’ın savaş baltasını, O’Connor’ın altın yayını, Reece’in baltalı kargısını, Matus’un ucu topuzlu zincirini, Indra’nın mızrağını ve Selese’nin kum kesesini gördü… Kendi Ölüler Kılıcı da oradaydı. Korsanların ellerini bellerine dayamış, gözleri parıldayarak silahları incelediklerini gördü.

      “Hayatımda hiç böyle bir kılıç görmemiştim,” dedi içlerinden biri diğerine.

      Thor korsanın ayağıyla kılıcını dürtüklediğini görünce öfkeden kıpkırmızı kesildi.

      “Bir krala ait gibi,” dedi bir başkası öne çıkarak.

      “İlk ben buldum, kılıç benim,” dedi ilk adam.

      “Beni öldürürsen senin olur,” dedi diğeri.

      Thor adamların kavgaya tutuştuklarını gördü ve ikisi de güreşerek küt diye yere düşünce, diğer korsanlar etraflarını çevirip bağırmaya başladılar. Adamlar bir ileri bir geri yuvarlandı, birbirlerine yumruklar ve dirsekler attılar. Diğerleri onlara tezahürat yaparken, Thor en sonunda aralıklardan her yana kanlar saçıldığını ve bir korsanın diğerinin başına birkaç kere ayağıyla bastığını gördü.

      Diğerleri bundan büyük bir keyif alarak bağrıştılar.

      Kavgayı kazanan gömleksiz, sıska, göğsünde uzun bir yara izi olan adam nefes nefese ayağa kalkıp, Ölüler Kılıcı’na doğru gitti. Thor adamın eğilip kılıcını almasını ve zafer kazanmış gibi kaldırmasını izledi. Diğerleri yine bağrıştılar.

      Thor bu manzara karşısında çıldırdı. O rezil herif bir karalın kullanması gereken bir kılıcı tutuyordu. O kılıcı alabilmek için hayatını tehlikeye atmıştı. O kılıç başkasına değil, sadece ona verilmişti.

      Derken, ani bir çığlık duyuldu ve Thor korsanın acıyla suratını buruşturduğunu gördü. Adam bağırıp kılıcı bir yılanmış gibi yere fırlattı. Thor kılıcın havada uçtuğunu ve büyük bir gümbürtüyle güverteye düştüğünü gördü.

      “Beni ısırdı!” diye bağırdı korsan diğerlerine. “O lanet olasıca kılıç elimi ısırdı! Bakın!”

      Elini uzattığında, parmaklarından biri yoktu. Thor deliklerden kabzası görünen kılıca baktı. Bunun üstüne kazınmış olan suratlardan birinde ufak ve sivri bir diş olduğunu ve kanlar aktığını gördü.

      Diğer korsanlar dönüp kılıca baktılar.

      “Şeytanın kılıcı!” diye bağırdı birisi.

      “Ben ona dokunmam!” diye bağırdı bir başka korsan.

      “Boş verin,” dedi bir diğeri arkasını dönerek. “Aralarından seçebileceğimiz daha birçok silah var.”

      “Parmağım ne olacak?” diye bağırdı korsan acı içinde.

      Diğer korsanlar gülüp onu duymazdan geldiler ve diğer silahları incelemeye başlayıp kendi aralarında tartıştılar.

      Thor dikkatini yine kılıcına verdi; orada, ona o kadar yakın bir yerde duruyordu ve aralıkların diğer tarafında onunla alay eder gibi duruyordu. Bir kez daha var gücüyle iplerden kurtulmaya çalıştı, ama ipler çok sıkıydı. Çok iyi bağlanmıştı.

      “Bir silahlarımızı alabilsek,” dedi Indra öfkeyle. “O pis ellerin mızrağıma dokunmasına dayanamıyorum.”

      “Belki ben bu konuda bir şey yapabilirim,” dedi Angel.

      Thor ve diğerleri şüpheyle ona baktılar.

      “Beni sizler kadar sıkı bağlamadılar. Cüzzamdan korktular. Ellerimi bağladılar, ama sonra vazgeçtiler. Bakın.”

      Angel ayağa kalkıp arkasında bağlı olan ellerini, ama serbest olan bacaklarını gösterdi.

      “Bunun bize pek bir faydası olmaz,” dedi Indra. “Hala bizimle birlikte burada tutsaksın.”

      Angel başını salladı.

      “Anlamıyorsunuz. Hepinizden daha ufaktefeğim. O aralıklardan geçebilirim.” Thor’a baktı. “Kılıcını alabilirim.”

      Thor onun cesaretine hayret ederek ona baktı.

      “Çok cesurdun,” dedi. “Bu yönünü çok seviyorum. Ama kendini tehlikeye atmış olursun. Seni orada yakalarlarsa, derhal öldürebilirler.”

      “Daha kötüsü de olabilir,” dedi Selese.

      Angel gururla ve inatçı bir ifadeyle onlara baktı.

      “Her halükarda öleceğim, Thorgrin. Bunu uzun zaman önce öğrendim. Hayatım bana bunu öğretti. Hastalığım bunu öğretti.

Скачать книгу