Скачать книгу

adamın göğsünden hançeri aldı ve hızla kendi etrafında döndü; asker dönüp tekrar ona saldırırken, dizlerinin üstündeki Darius öne atılıp hançeri fırlattı.

      Hançerin döne döne havada uçuşunu ve en sonunda askerin kalbine saplanıp zırhını parçalayışını izledi. İmparatorluğun eşsiz ve onlara karşı kullanan çeliğini parçaladı. Darius belki de o kadar keskin silahlar yapmamalıydılar diye düşündü.

      Asker gözleri yerinden fırlamış halde dizlerinin üstüne yığıldı ve yanlamasına devrilip öldü.

      Darius arkasından muazzam bir çığlık duydu ve hemen ayağa fırlayıp o yöne dönünce, ustabaşının zertasından indiğini gördü. Adam kaşlarını çatıp kılıcını çekti ve bir savaş çığlığıyla Darius’a hücuma geçti.

      “Şimdi, seni kendim öldürmek zorunda kalacağım,” dedi. “Ama seni sadece öldürmekle kalmayacağım, sama, ailene ve tüm köye ağır ağır işkence yapacağım!”

      Darius’a saldırdı.

      İmparatorluk ustabaşısının diğerlerinden çok daha iyi bir savaşçı olduğu belliydi; daha uzun boylu ve iriydi ve zırhı da daha üstündü. Azılı ve Darius’un hiç savaşmadığı kadar muhteşem bir savaşçıydı. Darius içinden bu yenilmez düşmana karşı korku hissettiğini kendisine itiraf etmek zorunda kaldı, ama bunu belli etmedi. Bunun yerine, korktuğu halde savaştı ve düşmanın onu sindirmesine izin vermedi. O, sıradan bir insan, dedi içinden. Her insan ölebilir.

      Her insan ölebilir.

      Ustabaşı ona doğru hızla gelirken,  ışıkta parıldayan muhteşem kılıcını iki eliyle kaldırırken, Darius da kendi kılıcını kaldırdı. Darius yer değiştirip adamın darbesini savuşturdu; adam tekrar denedi.

      Asker bir sağa bir sola kılıcını salladı, ama Darius metalin sesi kulaklarında çınlarken ve her yere kıvılcımlar saçılırken darbeleri engelledi. Ustabaşı onu gitgide geriye püskürttü ve bu arada Darius darbeleri savuşturabilmek için var gücünü kullanmak zorunda kaldı. Adam güçlü ve atikti, Darius’sa sadece hayatta kalabilmeye odaklanmıştı.

      Darius gelen darbelerden birini biraz yavaş engelledi ve ustabaşı bir boşluk bulup kolunu kesince çığlık attı. Derin bir yara değildi, ama canı yanmıştı; Darius savaşta aldığı ilk yaradan kan aktığını hissedince donakaldı.

      Bu da hata oldu. Ustabaşı onun tereddüdünden faydalanıp el zırhıyla ona vurdu. Darius metal zırh suratına inerken, yanağında ve çenesinde müthiş bir acı hissetti ve darbe onu geriye doğru fırlatıp birkaç adım sendelemesine neden olurken, bir daha savaşta asla durup yarasını kontrol etmemeyi kendisine hatırlattı.

      Dudaklarında kan hissedince, içini büyük bir öfke kapladı.  Ona yine saldırıya geçen ve üstüne doğru gelmekte olan ustabaşı iri ve güçlü bir adamdı, ama bu sefer yanağı acı içinde olan ve dilinde kan hisseden Darius bunlardan ürkmedi. Savaşın ilk darbeleri savrulmuştu ve Darius bunların acı vermesine rağmen o kadar da kötü olmadıklarını fark etti. Hala ayaktaydı, nefes alıyordu ve yaşıyordu.

      Dolayısıyla, hala savaşabilirdi. Darbeleri savuşturup, savaşmaya devam edebilirdi. Yara almak düşündüğü kadar da kötü bir şey değildi. Daha ufak tefek ve daha az deneyimli olabilirdi, ama becerisinin diğer adamlarınki kadar keskin olduğunu ve bir o kadar ölümcül olabileceğini fark etti.

      Darius genzinden gelen feci bir çığlıkla öne atıldı ve savaştan kaçmak yerine onu kucakladı. Artık yaralanmaktan korkmayan Darius çığlık atarak kılıcını kaldırdı ve rakibine indirdi. Adam darbeyi savuşturdu, ama Darius pes etmedi; kılıcını tekrar tekrar savurarak, ondan daha iri yarı olan adamın geri geri gitmesine neden oldu.

      Darius kendisini, Loti’yi, halkının tamamını, savaş kardeşlerini kurtarmak için savaştı ve kılıcını hiç olmadığı kadar hızla sağa sola savurarak çeliğin ağıtlığının onu daha fazla yavaşlatmamasına gayret etti. En sonunda, bir boşluk buldu. Darius ustabaşının yan tarafını kılıcıyla keserken, adam acı içinde haykırdı.

      Ustabaşı dönüp pis bir ifadeyle Darius’a öne şaşkınlıkla, sonra da öfkeyle baktı.

      Yaralı bir hayvan gibi çığlık atıp yine saldırıya geçti. Kılıcını yere fırlatıp koşmaya başladı ve Darius’u sıkıca yakaladı. Darius havaya kaldırıp o kadar sıktı ki, Darius kılıcını düşürdü. Her şey büyük bir hızla meydana geldiğinden ve bu hiç beklenmedik bir hareket olduğundan, Darius vaktinde tepki gösteremedi. Düşmanının savaşta yumruklarını değil, kılıcını kullanmasını beklemişti.

      Havada inleyerek sallanan Darius, bedenindeki kemiklerin tamamının çatlayacağını hissetti. Acı içinde haykırdı.

      Ustabaşı onu daha da sıktı; o kadar çok sıktı ki, Darius öleceğinden emindi. Sonra, adam başını geriye atıp hızla Darius’a kafa attı ve alnı sert bir biçimde Darius’un burnuna indi.

      Darius burnundan kanlar fışkırdığını, müthiş bir acının suratına ve gözlerine yayıldığını, gözlerini yakıp kararttığını hissetti. Bu da beklemediği bir hareketti ve ustabaşı yine başını geriye atıp ona bir kafa daha atınca Darius savunmasız kaldı ve kesin kes öleceğini düşündü.

      Derken, zincir sesleri duyuldu; ustabaşının gözleri fal taşı gibi açıldı ve Darius’u tutan elleri gevşedi. Darius soluklanmaya çalışırken, başını kaldırıp adamın onu neden bıraktığını merak etti. Sonra, Loti’nin adamın arkasında olduğunu ve prangalarından sarkan zincirleri onun boynuna tekrar tekrar doladığını ve var gücüyle sıktığını gördü.

      Darius geriye doğru sendeleyip yine nefes almaya çalıştı ve ustabaşının birkaç adım gerilediğini, sonra arkasına uzanıp Loti’yi yakaladığını gördü. Adam onu yakaladığı geri başının üstünden fırlattı. Loti sert bir biçimde, çığlık atarak sert zemine sırt üstü düştü.

      Ustabaşı öne adım attı, bacağını kaldırıp çizmesini Loti’nin suratına indirmeye hazırlandı. Darius onun çizmesiyle Loti’nin suratını ezeceğini fark etti. Adam ondan neredeyse on adım uzaktaydı ve Darius’un vaktinde müdahale edemeyeceği kadar uzaktaydı.

      “HAYIR!” diye bağırdı Darius.

      Hemen bir şeyler düşündü: Eğilip kılıcını aldı, öne çıktı ve  hızla bunu adama fırlattı.

      Kılıç döne döne havada uçtu ve Darius büyülenmiş gibi ustabaşının zırhını delişini ve kalbine saplanışını izledi.

      Adamın gözleri yine yerinden fırlayacakmış gibi oldu. Darius onun sendeleyip önce dizlerinin üstüne, sonra da yüz üstü düştüğünü gördü.

      Loti apar topar ayağa kalktı ve Darius hemen yanına koştu. Ona güven vermek için elini omzuna koyarken, ona karşı minnet hissetti ve ona bir şey olmadığı için rahatladı.

      Derken, keksin bir ıslık sesi duyuldu; Darius arkasına bakınca, yerde yatmakta olan ustabaşının elini ağzına götürdüğünü ve ölmeden önce son bir kez ıslık çaldığını gördü.

      Zemin sarsılırken, feci bir kükreme sessizliği böldü.

      Darius o yöne bakınca zertanın aninden onlara saldırıya geçtiğini görüp dehşete kapıldı. Yaratık öfkeyle onlara doğru koşuyordu ve keskin boynuzlarını onlara yöneltmişti. Darius ve Loti kaçacak hiçbir yerleri olmadığını bilerek birbirlerine baktılar. Darius saniyeler sonra ikisinin de öleceğini biliyordu.

      Etrafına bakındı, derhal ne yapsa diye düşündü ve yanlarında iri taşlarla ve kayalıklarla dolu dik bir yamaç olduğunu fark etti.

Скачать книгу