Скачать книгу

olmayan sıradan kimseler arasında da görülebilirdi. Nitekim Kurtka’daki Sayaklar arasında pek de zengin olmayan Isak adlı kimsenin, çocuğu olmadığı için “tuyak kalsın”121 diyerek dört hanımla evlendiği bilinmektedir122.

      Çok evliliğin hakim olduğu ailelerde, ilk hanıma, saygıyı ve büyüklüğü ifade etmek için baybiçe123 denirken, diğer hanımlara tokol adı verilmekteydi. Ekonomik durumu iyi olan ailelerde, her hanımın kendi ak örgööleri124 (süslü boz üy) bulunurdu. Baybiçe’nin bulunduğu ak örgöö, çoñ üy” diye adlandırılır ve tokol olarak bilinen hanımların evlerinin ortasında yer alırdı. Bazan tokol hanımlar arasında evin erkeğinin en çok sevdiği hanımı olurdu. Evlenen kişi için, her yeni evlenilen hanım, onun gözdesi gibi görünürdü. Ancak her yeni evlenmede, ilk gözdelerin itibarı biraz düşerdi. Bununla birlikte hanımlar arasında erkeğin yine de en ön sırada yer alan bir gözdesi olurdu. Bu durumda olan hanıma “Baydın körör közü” (Kocanın sevgilisi) denirdi.

      Zengin ailelerin dışında veya tek evlilik olan ailelerde eşlerin aile içindeki görevleri, hakları ve yetkileri daha belirgin şekilde ortaya çıkmaktadır. Meselâ eşler arasında iş bölümünde kadına doğal görevi olan ev işleri düşmekteydi. Daha doğrusu eşler, evde yemek yapma, çamaşır yıkama, çocuk bakımı ve evin temizliği gibi işlerden sorumluydu.

      Ailede erkek evlatların yetişmesine verilen değer büyüktü. Onların “atanın er uulu” (babanın erlik eden oğlu) denen güzel sıfat ile anılması, babanın önemli bir arzusu idi. Bundan dolayı evlatlara ad verilirken, iyi ve güzel ad verilmesine çok dikkat edilirdi. Bu bağlamda çocuğun insanî değerlere sahip olacağı inancıyla sağlık, kuvvet, baht ve talih gibi sosyal ve manevî değerlerle ilgili isimler verilirdi. Ayrıca Kırgız ailesinde kızlara “Uulbolsun” (oğul olsun), “Uulkelsin” (oğul gelsin), “Burul”, “Burulay”, “Burulsun” ve “Cañıl” gibi isimler verilmesi, artık kızdan sonra erkek evlad olsun düşüncesini ve dileğini yansıtmaktaydı.

      Kırgız uruularında ve Sayaklarda çocukların özellikleri genel olarak “Atadan üç uul tuulat” (Babadan üç oğul doğar) ibaresi ile ifade edilirdi. Bu ifade ile oğullar “Ataga teñ uul”(babaya denk oğul), “Atadan kem uul” (babaya denksiz oğul) ve “Atadan artık uul” (babadan iyi oğul) sıfatını taşırlardı. Bu bağlamda Cumgal’daki Sayaklar arasında Bayzak adlı saygın kimsenin, manap olan babası Tooke’den daha fazla sevilmesi, sayılması, âdil davranışları ile itibar kazanması ve böylece babası Tooke’den daha ünlü bir hale gelmesi, atadan artık uul sıfatını taşıdığının bir işaretidir.

      Erkek çocuklar kadar olmasa da, halk arasında kız çocuklara büyük değer verilirdi. Kızlar genelde ev işlerinde “Ene”(ana)lerine yardımcı olurlardı. “Kızduu üydö kıl catpayt” (Kzı çok olan evde kıl yatmaz) ata sözünden anlaşılacağı gibi, kızların öncelikli işi, ailede temizlikten sorumlu olmalarıydı. “Kızdın kırk çaçı uluu” (Kız büyüktür) ata sözü ise kızın ailede ve toplumda saygın kimselerden biri olduğunu gösterir. Bir başka atasözünde “Kız bala başkanın bülösü” (Kız başka ailenin üyesidir) denilmesi ise kızın evlenip gitmesine kadar, evin bir misafiri durumunda olduğunu belirtir.

      Aile ile İlgili Terimler

      Sayaklarda, aile ve akrabalık ile ilgili geniş bir kelime ve terim hazinesi bulunmaktadır. Bu kelime veya terimler, genellikle diğer Kırgız uruularındakiler ile bir benzerlik göstermektedir. Ancak kültürlerarası iletişim veya lehçe farklılıkları dolayısıyla değişik terimlerin olduğunu da belirtmek lazımdır. Sayaklarda babaya “ata” ve anneye “ene” veya “apa” denirdi. Aynı baba ve aynı anne çocukları birbirlerine “bir tuugan”; baba aynı ve anne ayrı çocuklara “atalaş bir tuugan”; anne aynı ve baba ayrı çocuklara “eneleş bir tuugan” veya “catındaş (karındaş) bir tuugan” tabirleri kullanılırdı. Ağabeye “bayke”, “ake” veya “ava”; ablaya “ece”; küçük erkek kardeşe “ini”; küçük kız kardeşe “karındaş”; ablalar tarafından küçük kız kardeşlere “siñdi” diye hitap edilirdi. Çocukların dedesine “çoñ ata”; çocukların büyük annesine “çoñ ene” denirdi.

      Kırgızlarda her oğulun yedinci ecdadına kadar neslini sayması gibi bir gelenek vardır. Sayamayanlara “Ceti atasın bilbegen kul” (Yedi babasının kim olduğunu bilmeyen köledir) diye acı bir ifade söylenirdi125. Zira, eskiden dışarıdan gelenler veya satılarak getirilen kimseler, genelde kendi menşeini bilmezlerdi. Bu bakımdan Kırgızlarda yedi ceddini, yani menşeini bilmek çok önemliydi.

      Evlenme yolu ile yapılan akrabalığa “kuda” (dünür) veya “kuda söök” adı verilirdi. Anne tarafından akraba olanlara, diğer Kırgız uruularında olduğu gibi “tay” kelimesi eklenir ve anneanneye “tayene”, annebabaya “tayata”, dayının karşılığı olarak “tayake” veya nadiren de olsa “tayeke”, teyzeye ise “tayece” diye hitap edilirdi. Erkek kardeşlerin eşleri birbirine “abısın”, bacanağa “baca”, damadın eşinin kız kardeşine damat tarafından “baldız”, hanım tarafı akrabaları nazarında “damat” anlamında “küyöö bala” ve hanımın küçük kardeşlerinin nazarında enişteye “cezde” denilirdi. Kız kardeşlerin çocukları birbirlerine “bölö” derler ve bölölerin çocukları birbirlerine “karın bölö” olurlardı.

      Eve yeni gelin geldikten sonra aile ile ilgili terimlerin sayısı daha da artmış olurdu. Bu bağlamda gelinin (gelin için) atalaş akrabaları “törkün”, koca tarafı akrabaları “kayın” sayılırdı. Bir başka ifade ile evlenip kocasının evine gelen gelin için artık kendi anne babaları tarafı “törkün”, kocasının bütün akrabaları ise “kayın” olurdu. Aynı şekilde damat kendi akrabaları için ayrı bir tabir kullanmazdı. Ancak hanımının akrabaları genel olarak ona “kayın” olurdu. Bu tabirlerin dışında gelin, kocasının evine geldikten sonra belli âdetlere uymak mecburiyetindeydi. Meselâ Sayaklarda yeni gelen gelin kocasının ebeveynine kocası gibi “ata” (baba), “ene” (anne) diye hitap eder, ancak onların ortalıkta bulunmadığı sıralarda kayın kelimesi ile birlikte “kayın ene”, “kayın ata” diye söylerdi. Ayrıca yeni gelen gelin kocasının erkek akrabalarını ve kendinden büyük olan kayın ablalarını adıyla çağırmazdı. Buna “At tergöö adatı” (isim âdeti) denirdi. Gelin kocasının büyük kardeşlerine “ake” veya “ava” derken, küçük kayınlara “uul” veya “kiçine bala”; kızlara ise şımarık anlamında “erke”, “kız” ve “biykeç” diye hitap ederdi. Ayrıca aile içine mensup olmayan diğer akraba kayınlarına gelin bir lakap verirdi ve bu lakaplar sadece kadınlar arasında söylenirdi. Nitekim Kurtka’daki Sayak grupları arasında gelinler, kayın ağabeylerinin özelliklerine göre, kalın bıyığı olduğu için “çoñ murut ake”; at sürülerine baktığı için “cılkıçı ake” ve çok güldüğü için “külküçü ake” diyerek lakaplar takarlardı. Ayrıca gelin ilk zamanlarda kocasını adı ile çağırmadan “bizdin kişi” (bizim kişi), “bizdin car”, “küyööm” ve “coldoşum” derken, daha sonra

Скачать книгу


<p>121</p>

Tuyak”, kelime olarak “tuynak”, “hayvan tuynağı” anlamına gelmekte ve burada mecazî olarak “babanın neslini devam ettirecek olan erkek oğul” anlamını taşımaktadır.

<p>122</p>

Bu bilgi Narın bölgesinde Ak talaa ilçesine bağlı Kurtka köyü ahalisinden Isak oğlu Zarılbek adlı kimseden alınmıştır.

<p>123</p>

Zengin anlamındaki “bay” ile abla anlamındaki “biçe”den meydana geldiği analşılan “baybiçe”nin, “zengin abla” veya “büyük abla” manasında kullanıldığı anlaşılmaktadır.

<p>124</p>

“Ak örgöö” için bk. s.

<p>125</p>

Halk arasında anne ve baba, oğullarının veya kızlarının çocuklarını veya torunlarını “nebere”; neberenin çocuğunu “çebere”; çeberenin çocuğunu “ebere”; ebere çocuğunu “gıbıra”, gıbıranın çocuğunu “şıbıra” gibi adlarla anarlardı. Bu şekilde söylene söylene gelen kırkıncı çocuğa yabancı manasında “begana” derlerdi. Bu son tabir, akrabalığın artık kesildiği veya yabancılaşıldığı anlamına gelirdi. Aynı zamanda ecdadlar için de sıra ile ata (baba), çoñ ata (dede), baba, buba, kubarı, coto, cete gibi adlar söylenir ve sırayla kırkıncı ecdada kadar ulaşılabilirdi.