ТОП просматриваемых книг сайта:
Dünya'nın İki Yüzü. Mebruh Mirtoski
Читать онлайн.Название Dünya'nın İki Yüzü
Год выпуска 0
isbn 978-625-6853-85-0
Автор произведения Mebruh Mirtoski
Издательство Elips Kitap
Soğuk
Bir yılan misali selamlaşıyorsunuz
Kristal bardaklardan
İçmek yetmiyor,
Altın çanaklardan yiyorsunuz.
Onlar sizi
Siz onları kıskanıyorsunuz.
Şeytanın oyununu oynuyorsunuz.
Gözlerde gizlenmesi gereken
Sıcaklık ve parlaklığınız
Nerelerde bir sorsanıza kendinize.
Ama yok
Sizin karnınız yalanlarla tok.
Para sevgisi gözlerinizi boyamış.
Sizde iyilik denilen
Donmuş, kurumuş
Ezelden durmuş.
Eğlenceniz bitti
Balolarınız da bitti
Sarhoş, soğuk evlerinize gitmek üzeresiniz.
Olacaklardan habersiz
Hava alanına yöneliyorsunuz
Uçakla uzaklara uçmak için.
Kendi bedenlerinizin
Kendi canlarınızın bile
Sahipleri olmadığınızı unutuyorsunuz.
İstediğinizi yapmak yok
Duracaksınız, sıraya geçip
Bekleyeceksiniz arkadaş.
Bay ve bayanlar
Bu noktada
Gururunuz kopmaya başlıyor.
Süslü, püslü olduğunuz
İstediğinizi yapacak
Güçte olduğunuz anlamına gelmesin sakın.
Yok öyle
Kim ne zaman
Ve nerde isterse gitmek.
Yalan bir tebessümle
En yakın limana çıktınız
Feribotla denizleri gezmek için.
Orada da
Geciktirmek
Sıra ve bekleme karşılıyor.
Sabırsızlığınıza yer yok
Terbiyesizliğinize hiç yok
Beklemek zorundasınız.
Uçaklar geç kalacak
Vapurlar da bazen
Tirenler ve otobüsler gecikecek.
Kollarınızda
Altın saatleriniz bile
Gecikebilir.
Mutluluğunuz da,
Mutsuzluğunuz da
Zaferleriniz ve yenilgileriniz.
Düğünleriniz,
Nişanlarınız
Kutlamalarınız bile geç kalabilir.
Gururlu insanlar
İster ya da istemeyebilirsiniz
Her şey gecikebiliyor.
Gecikmeden, unutmadan
Gelen
Ölümden başkası olamaz.
Erkek ya da kadın,
Genç ya da yaşlı
Fakir ya da zengin ayırımı yapmayan.
Gelip, bizi silen
Bir daha getirmeyen
Unutturana ölüm denir ölüm.
Bazen hatırlanmak
İstiyorsanız eğer
İyilik yapacaksınız.
Ufak bir iyiliktir
Size unutturmayacak kadar
Uzun yaşatacak güç.
Hüseyin hocayla kütüphanede çaylarımızı içerken sordu:
– Nasılsın birader?
– Fena değilim, dedim.
– Ah arkadaşım, dedi. Sabırlı ol, sakin ve de huzurlu… Hiç kimseye temiz gönlünü dalgalandıracak fırsatı verme. Biri senden bir şeyler çalmak istediğinde korkma. Allaha inan ve dua et. Yalnız Allah’tan kork ve şükret. Başına gelen her şeyin ondan geldiğini kabul et. Şimdi gitmek zorundayım. Hoşça kal.
– Allah razı olsun hocam, diye kapıya kadar uğurladım. Biraz sonra ben de çıktım. Yavaş yavaş gece olmaya başladı. İnsanlar evlerine çekiliyordu. Işıklar yandı. Yokuştan yukarıya çıkarak, yol kenarında dizilen evlerin birinde konuşulanlar sokaktan duyuluyordu. Bir başka evde ise kavga ediliyordu. Bizim köylüler böyle işte herkes kendi derdinde, bazen de başkalarının derdini düşünmekle meşgul. Yatmak için hazırlanıp, yatağıma geçtim. Televizyon izledikçe, yerel televizyon kanalı MT’de geçtiğim iş günlerimi hatırladım. Kanal komşu köyde bulunuyordu. Saatlerce eğlence programları düzenliyordum. İstekleri okuyor, tanınmış sporcu ve şarkıcılarla röportajlar yapıyordum. O zamanlar Taksi firması Şampiyonda da çalışıyordum. Orada da belleğimde yer almayı hak eden ilginç olaylar yaşandı. Onları daha sonra anlatırım.
Ertesi sabah, yaşadığıma şükredip yeni güne hazırlandım. Pazar günü olsa da ekmek getiren işçi benden önce gelip beni kapıda karşıladı, benim onu karşılamam gerektiği halde. Bakkalda durumu güncelleyip çalışabilir hale getirdim. Dışarıdaki sandalyelerde Sadullah oturuyordu. Saçı sakalı berbat, şaşkın bakışlı laf atıyordu birine. Konuştuğu kişi Eski değirmenin Goranıydı.
– Sütçülerin nerede?
– Vaktinde gelmiyorlar. Diye cevapladı Goran.
– E o zaman Avrupa Birliğine üye olmak bizde ne gezer?
– Bilmiyorum ben de.
O arada Şehmuz elinde süt dolu iki şişeyle yetişti.
– Merhaba.
– Merhaba, dediler yarım ağızla.
– Şu şişeleri boşaltalım.
– Tamam.
– Paramı getirdin mi Goran efendi?
– Hayır.
– Patronuna söyle, iki yıllık borcu var, hiç olmazsa yarısını ödesin. Parasını ödemeden süt almasını nasıl da biliyorsunuz.
– Ne dedin sen? İki yıl mı?
Sadullah şaşırmış gibi yapıyordu.
– Evet ya sen ne sandın. Şu Goran var ya, içecek içkisi kalmadığı günlerde sabahın köründe gelip dedikodu yapıyor.
– Gerçekten mi.
– Evet, evet.
– Ya Avrupa Birliğine nasıl üye olacağız böyle?
– Avrupa mı? Viyana, Paris, Brüksel gibi metropollere varlıklı vatandaşlarımız her zaman gidebilecek durumda, bizler ancak televizyonda izleriz.
– Bu ülke nasıl ülke o halde?
Sadullah