Скачать книгу

“Açık Pencere” ve “Sos”da da aslında povest olay örgüsü ve karakterleri vardır. “Bir Görüşün Tarihçesi” povestinde iki ana istikamet sevmeden aile kuran Mirzoppa – Mesmehanım, geçikmiş bir aşk yaşayan Memmedağa-Mesmehanım satırları vasıtasıyla insanın manevi hayatının iniş çıkışlarını kaleme alarak insanın kendini arayışının çeşitli anlarını gözler önüne serer. Zorlukları, heyecanları, umutları akla getirir. Düşüncemize göre povestin sonunda tasvir edilen “Zukulbanın Göyünde Uçan Humay Kuşu” hem karakterlerin hayallerini hem de yazarın estetik idealini bünyesinde barındırır. Okuyucu talih yıldızının doğması gibi Humay kuşunun gölgesinin de bir gün sahibini bulacağına inanır. Psikolojik boyutlara dayanan “Toyuğun Diri Kalması” povestinde de Ağagül-Nise ve Zibeyde-Zakir ilişkilerinin ibretlik detayları, iç ıstırapların ve derin itirafların gerçek bedii ifadesine yol açar. Yazar ortaya çıkan itirafları manevi arınmanın özü olarak okuyucusuna aktarır. Elçin’in povest yaratıcılığında özel bir yere sahip olan “Dolça” povestinde de olaylar, iki ailenin farklı hayat tarzının tasviri ile geliştirilir. Ağababa ile Beşir muallimin ailesinin yaşam tarzındaki tezatlıkları ortaya koyan yazar, çevrenin olumsuz etkilerinden korunma ihtiyacını dikte eder. Sahibine sadık olan evcil köpeği Dolça’nın kötü çevrenin ve nefsin sayesinde nasıl değiştiğini gösteren yazar, nihayetinde sebatı, tokluğu, manevi bütünlüğü yüceltmenin önemli olduğunu düşünür. “Bayraklar” povestinde ise bağımsızlık yollarında yaşanan süreçlerin arka planında milliyetçilik ve vatanseverlik düşüncesi ön plana çıkarılır.

      Bununla birlikte Elçin povestleri, onun romanları için merdivenin bir sonraki basamağı işlevi görür. Hikâye başlangıcı ve povest düşüncesi yazarda roman düşüncesini şekillendirmiştir. XX. yüzyılın altmışlı yılları Elçin’in yaratıcılığının hikâye dönemi, yetmişli yılları povestler aşaması, seksenli yılları ise roman çağı olduğu söylenebilir. Kuşkusuz bu aşamaların her birinde Elçin, ek olarak diğer türlerde de hatta edebî eleştiri alanında da eserler yazmıştır. Ancak her dönemin üstünlük kuran türleri anlamında yıllar merdiven gibi türlerin de gelişimini şart koşmuştur. Bu tür evrimsel süreçler, Elçin’in yaratıcılığında roman türünün doğal görünümünü hazırlamıştır. Geçen yüzyılın seksenli yıllarında yayınlanan “Mahmud ve Meryem” (1983), “Ağ Deve (1985) ve “Ölüm Hökmü” (1989) romanları edebiyatın ağır toplarının tüm silahlarını kullanma yeteneğini geliştirmiştir. Bu romanlarda çok yönlü bir olay örgüsü, zengin bir karakter dünyası ve önemli toplumsal sorunlar yansıtılır. Elçin’in roman tefekküründe estetiğin başı çekmesi yanında bilimsel görüşler de kendince yer almaktadır. Romanlarında bedii düşüncenin tüm olanaklarını sarf ettikten sonra sanki ikinci bir nefes almak için bilimsel anlayıştan ve kavrayıştan gelen enerjiden yararlanır. Böyle anlarda anlayış, bedii düşünceyi destekler ve derinleştirir. Yani zengin gerçeklere ve tarihi kaynaklara sahip olan “Mahmud ve Meryem” ile Büyük Vatanseverlik Savaşı10 olayları ve insanlarından bahseden “Ağ Deve”yi anlamadan sadece bedii algıyla üst düzeyde yazmak zor olur. Stalin Bağırov döneminin gergin atmosferini gerçek tarihi ve güncel siyaseti bilmeden roman düzeyinde derinlemesine yansıtmak mümkün olmazdı. Çok aktif okuma alışkanlıkları, bilimsel faaliyetlerde bulunma, araştırma makaleleri, adaylık ve doktora tezleri yazıp savunması Elçin muallimin dünya görüşünde, topluma ve insana bakış açısında bedii yeteneğin gerçekleri ile beraber, bilim faktörünü, anlayıştan gelen nitelikleri de benzersiz bir şekilde birleştirir. Elçin’in roman düşüncesi, bedii düşüncenin genişliği ile bilimsel anlayışın derinliğinden örülmüştür. Genel olarak Elçin, hayatın gerçeklerini yüksek bir bedii düzeyde ve anlayışın ışığında sunan mükemmel bir sosyolog yazardır.

      Kanaatimizce XX. yüzyılın 70-80’li yıllarında Elçin’in ve onun çağdaşı olan diğer yazarların yaratıcılığında roman türünde yazılmış eserlerin daha geniş ve daha tutarlı bir şekilde ortaya çıkmasında Azerbaycan’da yaşanan süreçlerin önemli rolü olmuştur. Özellikle, önde gelen devlet adamı Haydar Aliyev’in Azerbaycan’a önderlik ettiği 1969-1982 yıllarında cumhuriyette harekete geçen milli uyanış, kendini anlama, tarihe, özüne dönen insanları, tarihi ve toplumu roman ölçeğinde kavramak ve yansıtmak için makul koşullar yaratmıştır. Bu tarihî aşamada edebiyatta sosyalizm realizmi edebî anlayışının gerektirdiği ideolojik çevrenin ötesinde ulusal fikirler, halkın kaderi, toplumsal ve manevi gelişiminde mühim rol oynamış büyük şahsiyetlerin mücadelesini tasvir ve terennüm eden kapsamlı eserler ortaya çıktı. Elçin’in romanlarının ortaya çıkmasında da bu millî uyanış ve öz farkındalık dönemi kendi sözünü söylemiştir. “Mahmud ile Meryem” romanında yaşanan büyük aşkla birlikte Azerbaycan devlet tarihinde özel bir yere sahip olan Şah İsmail Hatâyî Dönemi’nden, Çaldıran Savaşı’nın derslerinden bahsedilmesi ulusal tarihe dönüş döneminin kurguda açtığı olanakların bir yankısıydı. Mahmud ve Meryem’in aşk dünyasının gerçek sunumu da edebiyatta ideolojiden insana doğru hareketin Elçin’in çalışmalarında ortaya çıkan bir gerçekti. “Mahmud ile Meryem” insan ve zaman, aşk ve devran hakkında mükemmel bir macera romanıdır.

      Elçin Ak Deve ve Ölüm Hükmü romanlarında da insan ve zaman ilişkisine çeşitli açılardan ışık tutmuştur. Ak Deve romanı büyük vatanseverlik savaşı sırasında cephede meydana gelen olayları bütün sebep ve sonuçlarıyla gerçekçi şekilde yansıtan bir eser olarak büyük önem taşımaktadır. Ak Deve savaş konusunda yazılmış eserler kervanının başını çekmektedir. Ölüm Hükmü romanı adaletsiz bir baskıcı rejime karşı yurttaş bir yazarın adaletli hükmüdür.

      Uzun müddetten sonra Elçin’in 2014 yılında okuyucuyla buluşan Baş11 adlı romanı Azerbaycan edebiyatında en yeni roman akımına önderlik eden önemli bir edebî olaydır. Tarihî bir konuda yazılan bu eserde belgeler kronolojiye çevrilmemiş, zengin bedii malzeme içerisinde eritilerek dönemin, olayların ve şahsiyetlerin objektif sunumu için güvenilir bir dayanak noktası hâline getirilmiştir. Dolayısıyla “Baş” belgesel bir nesir örneği değildir, belgelerden de yaratıcı bir şekilde istifade edilmiş tarihî romandır. Hatta eserdeki farklı şahsiyetlerin birbiriyle yazışmalarını yansıtan mektuplardan hangisinin gerçek bir el yazması veya bedii bir hayal ürünü olduğunu belirlemek için özel bir araştırma gerekmektedir.

      Baş romanında XIX. yüzyılın başlarında Çarlık Rusya’sının Kafkasya’yı işgal etme uğrunda verdiği mücadele ve Azerbaycan’daki direniş hareketi geniş bir planda tasvir edilmiştir. Elçin bu eserinde belirli bir zaman çerçevesinde dünyadaki hadiseler düzeyinde Azerbaycan’ın kaderinden bahsetmektedir. Yazar Çarlık hükümetinin Kafkasya’yı fethetme politikasını yürüten tarihî şahsiyetlerin rollerini ve konumlarını doğru bir şekilde belirlemiş ve bunu bedii açıdan güçlü yöntemlerle gerçekçi bir şekilde yansıtmıştır. Rusya, Kafkasya, Azerbaycan ve İran coğrafyasında yaşamış ve çeşitli sorumlu görevler üstlenmiş tarihî şahsiyetlerin bireysel özelliklerini, kişisel niteliklerini ve psikolojilerini derinlemesine anlatmak Elçin’in önemli bir yaratıcılık başarısıdır. Romandaki psikolojik bakış, manevi dünya ile içtimai düşüncenin sentezinin psikolojisidir. Yazar, Kafkasya Genel Valisi General Sisianov’un siyasi yüzünü ve ruhani dünyasını tüm gerçekleriyle sunar.

      Elçin’in yazılı beyanında General Sisianov, Rus devletine (Kızıl Çar’ına) sadık olan, aynı zamanda tarihî gerçekliğe uygun olarak, Kafkasya’nın fethine giden yolda kan dökmekten, felaket ve facialara yol açmaktan çekinmeyen zalim bir askeri-politik sima olarak okuyucuya aktarılır. Eserde Bakü’de,

Скачать книгу


<p>10</p>

II. Dünya Savaşı. A.N.

<p>11</p>

Bahsi geçen roman Türkiye Türkçesine Kafa olarak aktarılmış ve İş Bankası Yayınları tarafından yayımlanmıştır.