ТОП просматриваемых книг сайта:
Siyasi Katılım. Veyis Güngör
Читать онлайн.Coleman Barks tarafından çevirisi yapılan “The Essential Rumi” adıyla yayımlanan Mevlana’dan öğütler sadece ABD’de 500.000 satıyor. Bu doğrultuda Guardian’da yapılan değerlendirmede Mevlana, evet bizim Mevlana, Anadolu İslam mimarlarından Mevlana “Nihilist kapitalizme bir alternatif olarak” takdim ediliyor. (Haşmet Babaoğlu-Sabah). Şu gerçeği önce biz, sonra cümle alem bilmelidir ki, Anadolu İslamında Max Weber’in, Karl Marks’ın, oryantalistlerin ürettiği gibi “militarizm ya da despotizm” yoktur. Bunun tam tersi insanın gönlüne hitap eden, aşk ve sevgi, derin bir hoşgörü, karşılıklı diyalog, tarifi zor olan bir insan sevgisi vardır. Global bir kucaklayış, insanlar arası, dinlerarası, mezheplerarası, uluslararası, renklerarası bir iletişim vardır. Alemleri kucaklayış vardır. Hor görme, itme, aşağılama ve kibir yoktur.
Bizim üzerimize düşen birinci vazife bu anlayışı güncelleştirmektir. Bireyler olarak bu anlayışı bir yaşam şekli olarak hayatımıza aksettirmektir. Anlatmaktan daha ziyade halimizle, davranışlarımızla, etkinliklerimizle, ilişkilerimizle Anadolu İslamını belki de adını koymadan hazmetmektir. Gönülden gönüle yol vardır deyimine inanmakla başlamalıyız. Ama ilk önce kendimizle barışmalıyız. Kendimizle barışmadan dostlarımızla, toplumumuzla, içinde yaşadığımız toplumla ve insanlıkla barışık olamayız.
Haydi! Anadolu İslam’ını keşfetmeye, yeniden öğrenmeye, yeniden yaşamaya !
Radikal imamlar! radikal açıklamalar!
Ne yapılmak isteniyor? Nereye varılmak isteniyor ? Anlamak oldukca zor. Geçtiğimiz haftalarda Türkiye üzerine yapılan yayınlar, yorumlar, anlamsız tepkiler, açıklamalar hafızalarda tap teze! Olayı, ortaya konulan tavrı, davranışı anlamaya çalışırken bir de bakıyorsunuz aynı gazeteler, kurumlar ve kuruluşlar radikal imamların olası yapmış olduğu açıklamalarla işi daha da zor bir duruma soktular. Adeta boksta arka arkaya atılan yumruklar gibi! Göz açtırmıyorlar!
Radikal imamlar(!) camilerde yapmış oldukları açıklamalarla Hollanda’daki müslümanları kışkırtıp bir taraftan islam düşmanlarına hayat hakkı tanımıyor, onları katletmek istiyor diğer taraftan da aile fertlerine ve özellikle de ev hanımını günlük dayaktan geçiriyorlarmış!
Bu bilinmez(!) gerçeği ortaya çıkaran ve üç gün üst üste yayın yapan NOVA televizyon programı adeta Hollanda’daki müslümanları yaylım ateşine tuttu. Den Haag’ta çekilmiş Suriye asıllı Fawaz isimli imamın konuşmaları merkez alınarak başlatılan tartışma belediye başkanlarının, politikacıların, yazarların, uzmanların katılımıyla ayyuka ulaştı
Tartışmalar o kadar ileri gitti ki, artık bazı imamların ülke dışına çıkarılması ve bazı camilerin kapatılması tartışıldı. Siyasi partilerden VVD, LPV, D66 kadın dövülebilir açıklamasını yapan imamların derhal ülkeden çıkarılmasını isterken, hükümeti kurmakla görevli CDA partisi lideri daha yumuşak bir uslup kullanarak imamların bu yönde açıklamaları kabul edilmemekle birlikte “o kadar da ileri gidilmesin” görüşünü savundu. Bu tartışmanın dozu bugüne kadar yapılan tartışmalardan çok daha sert gibi görünüyor.
Hatta, Tilburg’taki bir caminin etrafındaki mahalle sakinleri belediye başkanı Stekelenburg’a gönderdikleri dilekçede, araştırmaya gerek görülmeden caminin kapatılmasını istediler.
Den Haag belediye başkanı Deedman’da Nova programına konuk oldu. Deedman, imamların yaptığı konuşmalar karşısında şaşkın ördek gibi neye uğradığını bile bilemiyordu. Bu tür imamların gençler üzerindeki olası etkileri Hollanda İstihbarat Teşkilatı tarafından zaman zaman zikredilse de, belediye başkanı olarak şu ona kadar kendisinin her hangi bir konuda bilgilendirilmediğini ifade ediyor ve derhal hukuki işlemlerin başlatılması gerektiğini söylüyordu.
İki gün sonra aynı programa konuk olan Amsterdam belediye başkanı Cohen ise, meslektaşı Deedman’a göre daha farklı bir tavır sergileyerek, problemin konuşarak, tartışarak çözülmesini salık veriyordu. Cohen bu tavrıyla bir çok müslümanın gönlünü rahatlattı. Zira bir kaç tane densizin yüzünden tüm topluluk sorumlu tutulamazdı. Olayın bir tarafı böyle.
Diğer taraftan bir çok müslüman kurum ve birey yapmış olduğu açıklamada sözkonusu imamların fikirlerine, vaazlarına katılmadıklarını, tasvip ve kabul etmediklerini açıkladılar. Milli Görüş müdürü Hacı Karacaer sözkonusu imamları “hayal kırıklığına uğramış keşler” olarak değerlerdirirken, İslam ve Vatandaşlık Yürütme Kurulu koordinatörü Yasin Hartog’da de kendilerine kayıtlı 500 cami bulunduğunu ve bu tür imamların sayısının üç, beş’ten fazla olmadığını ifade ederken, bu tür açıklama yapan imamların Hollanda’yı tanımadıklarını ve yasaları çiğneyenlerin de cezalandırılması gerektiğini belirtti.
Ne radikal imamları ne de bunları bahane ederek yapılan radikal açıklamaları, genellemeleri, müslüman kadınları köle gibi gösteren tabloyu kabul etmek mümkün değildir. Ortaya konulan ve konulmak istenen islam imajı yanlıştır. Cami imamının her hangi bir konuşmasından dolayı eve gidince hanımını, kızını döven, azarlayan, horlayan kaç müslüman var doğdusu merak ediyorum. Her gün merhaba, günaydın dediği komşusunu müslüman olmadığı için ortadan kaldırmayı, katletmeyi düşünen kaç müslüman var? Veya böyle düşünen müslüman var mı? Hangi müslüman hanımıyla veya bir başkasıyla kavga ederken islam dini bu konuda ne diyor diye düşünüyor Allah aşkına! Kavganın, gürültünün dinle alakası yoktur. İnsanla alakası vardır!
Hal böyledir. Müslümanlar bu ülkenin vatandaşıdırlar. İmamlar ve camiler de Hollanda’daki müslümanların varlıklarının sembolleridir. Görevleri de insanlar arasında nefret ve kin üretmek, yaymak değil, insanlar arasında ve ön önemlisi de mensupları arasında sevgi ve kardeşliği, hoşgörü ve adaleti yaymaktır. Aksini iddia eden imamlar varsa, başlarına geleni kendileri çekmeleridir. Müslümanlar ve Hollanda’da yaşayanlar değil.
Maurits Bergen ve Hollanda İslam’ı
Geçtiğimiz Cumartesi günü Dünya gazetesini okuyan Hollandalı yazar dostlarımızdan El-Fers, Türkçe “teleşa gerek yok” notuyla e-mail adresime İslam ile ilgili bir yazı gönderdi. Haftalık gazete De Groene Amsterdammar’da Rene Zwaap tarafından geçtiğimiz yılın Kasım ayında yayımlan bu yazının başlığı “De islam werkt als een spiegel”. Bu başlığı açıklayan alt başlık ta aynen şöyle: “Hollanda hızla kendi islam’ını oluşturyor. Yeni bir zuil (yorum, ekol, anlayış) doğuyor. Buna karşılık Hollanda’da müslümanlara olan korku da epidemolojik(felakat-hastalık) bir boyuta ulaştı. Durum karşısında Arab-bilimci Maurits Berger ‘Kendi kendimizi savunmaya mecburuz’ başlığıyla bir makale yayınladı’ ve gelişmeler üzerine görüşlerini belirtti.
Buradan hareketle 2000 yılında hollanda’da ‘yılın gazetecisi’ ödülünü alan Rene Zwaap, özellikle 11 Eylül olaylarından sonra Hollanda’da müslümanlara olan reaksiyonların dramatik bir şekil aldığından da yola çıkarak, Arab-bilimci, hukukçu, yazar Maurits Bergen’in konu üzerindeki tesbitlerini