ТОП просматриваемых книг сайта:
Siyasi Katılım. Veyis Güngör
Читать онлайн.Kemer sıkma politikasının bir uzantısı olsa gerek, yeni hükümet iş başına gelir gelmez ilgili bakanı yapmış olduğu açıklamada, bundan sonra sadace azınlıklara yönelik yürütülen etkinliklere yardım yapılmayacağını bağıra bağıra belirtmesiydi. Bir çok kuruluş için bu sürpriz bir kara değildi. Zaten azınlıkların önemli bir bölümünün oluşturduğu dernekler, vakıflar devletten o kadar fazla yardım da almıyordu. Hele hele bakanlıkların yolları azınlık kuruluşlarının pek çoğuna kapalıydı. Bakanlığa giden yol taşlı ve dikenliydi. Bu iş en çok azınlıklar adına milyonları olanların projelerini baltalıyordu. Bu arada yaşın yanında kuruda yanacaktı elbette. Belediyelerde durum nasıl olacak onu zaman gösterecek ama bu gidişat pekte hayra alamet gibi görünmüyor.
Her ne kadar direk olarak yeni hükümetin politikası olmasa da, yeni hükümet iş başına geldiği günden beri, hatta seçim propogandalarının başladığı günden beri Hollanda’da sürekli müslümanların üzerine gelinmekte, tedirgin edilmekte, zaman zaman taciz edilmektedir. Pim Fortuyn’le başlayan sataşmalar, Den Haag, Tilburg ve Amsterdam’da bir kaç imamın yaptığı açıklamalar bahane edilerek hız kazandı ve neticede Somalili Ayaan Hirsi Ali’ye yapıldığı iddia edilen ölüm tehdidiyle, müslümanlara karşı sataşmalar ayyuka çıktı. Hatta öyle olduki, bir çok müslüman kuruluş, bu iş bir senorya mı sorusunu sormadan, ölüm tehdidinin yapıldığını kabul ederek, kınama açıklamaları yaptılar. Belkide Ayaan Hirsi Ali önümüzdeki günlerde bir kitap yazacak ve promasyona ihtiyaç duyacaktı. Veya politikaya atılacaktı. Şimdi bütün bu olanlardan sonra promosyan yapmasına gerek kalmayacak. Kamuoyu Ali’yi ölüm tehdidi vesilesiyle tanımış oldu. Kaldıki bu tür senaryoları bir kaç defa görmüştük. Kendini bilmez birisi Ayaan Hirsi Ali’yi ölümle tehdit eder, cezası ise tüm müslümanlara kesilirdi. Bu arada atı alan Üsküdarı geçerdi. Zaman bu işin en iyi aydınlatıcısı olacak.
Ancak bütün bu sıkıştırmalar, kışkırtmalar, aşağılamalar müslüman gençleri daha da şuurlandırmakta, araştırmaya sevketmekte, tenkidçi ve analitik düşünmeye teşvik etmektedir, bilemiyorum senoryaları yazanlar bunu hiç hesap ediyorlar mı?
Yeni hükümetin iş başına geçmesiyle uguladığı politikaların azınlıklara yansıyan bir kaç örneğini yukarıda ortaya koymaya çalıştık. Hiç Şüphezsiz bu örnekler ya da uygulanacak olan politikanın yansıyacağı, azınlıkları olumsuz yönde etkileyeceği alanları vardır. Olacaktırda. Bütün bunların bilincinde olarak, içinde yaşadığımız toplumda sorumluluk alarak hem kendi azınlık grubumuzun hem de içinde bulunduğumuz ülkenin kalkınmasına, gidişatına olumlu yönde katkıda bulunacağız. Zorluklar bizim daha net, sakin, berrak, olgun, olumlu, yaratıcı, yapıcı düşünmemize yardımcı olmalıdır. Bu gün, dünden daha aktif bir şekilde toplumsal gelişmelere katılmak zorundayız. En azından sosyal mekanizmaların işleyişini, devleri idare eden zihniyeti anlamak, kavramak zorundayız. Pes etmek bize yakışmaz!
Bir Ülke Krize Girse, Gör Başına Neler Gelir
Mayıs ayında yapılan milletvekili seçimleriyle iş başına gelen Balkenende hükümeti geçtiğimiz hafta istifa etmek zorunda kaldı. Seçim sonuçlarıyla Hollanda’da siyasi dengeleri alt üst eden bu hükümetin ömrü beklenenden daha az sürdü. Bu durumda siyasiler üç alternatiften söz ediyorlar. Bunlardan birincisi kabinenin yenilenerek devam etmesi, ki bu sadece Hilbrand Nawijn tarafından isteniyor ve CDA, VVD tarafından reddediliyor, ikincisi Kraliçenin birisine seçime gitmeden hükümeti kurma görevi vermesi, ki bu yol en son 1965 yılında seçilmişti, üçüncüsü ve en kuvvetlisi de oniki bakanın istifa ederek ülkeyi yeniden seçime götürmesidir. Bu bağlamda Kraliçe Beatrix ile görüşen meclis Başkanı Weisglas seçimlerin 15 ya da 22 ocak tarihlerinde olacağını açıkladı. Bu durumda ülke gecici hükümetle yönetilecektir. Zira geçici hükümeti, Avrupa Birliği üyeliklerinin genişletilmesi, Hollanda’nın Afganistan’da barış gücü başkanlığı, Irak meselesi ve sunulan 2003 yılı bütçe görüşmeleri gibi ana konularda karar vermesi gibi ağır bir yük beklemektedir. Eğer sadece 2003 yılı için sunulan bütçe planı görüşülüp, onaylanmazsa bunun Hollanda için maddi zararı 6.8 milyon Euro olarak düşünülmekte.
İkinci Dünya Savaşı sonrası en kısa ömürlü hükümet olma şansızlığını yakalayan yeni hükümet kurulduğu günden beri azınlıklara ve göçmenlere karşı yapmış olduğu sert çıkışlarla dikkatleri üzerine çekmişti. Hükümetin yıkılması Hollanda’da bir çok insan için ve özellikle azınlıklar açısından bir rahatlama teşkil etti. Hollanda siyasilerinin bazılarına göre özellikle 2002’nin başından beri yani Pim Fortuyn’in aktif olarak siyasete girmesiyle başlayıp, işlenen siyasi cinayetle devam eden ve seçimlerle perçinleşen travma süreci geçtiğimiz hafta son buldu. Bu bir noktada doğru. Ancak dün öfkelenen, sabırsızlaşan ve dahi bazılarının varlığından rahatsızlaşan bir kesim vatandaş kitlesi hala Hollanda’dadır. Hükümetteki başarısızlıkları Fortuyncileri darma dağın etti bu doğru. Hatta hükümet norm ve değerlerden bahsederken, tartışırken, bunların kaybolduğunu söylerken, toplumsal sorumluluğun yeniden yeşermesi gerektiğini vurgularken hükemette görevli LPF’li Heinsbroek trafik kurallarına uymayıp halka kötü örnek teşkil etmişti. Diğer taraftan LPF’lilerin toplumun önünde, mesela Wijnschenk’in Eberhard hakkında, Heinsbroek’in Bomhoff hakkında kullandıkları ve adına parti içi tartışma dedikleri kelimeleri bu satırlarda zikretmeye cesaret bile edemiyorum. Peki bu tür adamları hükümete taşıyan saikler nelerdi ? Kültür Felsefecisi Gabriel van den Brink’e göre bu tür adamaları iktidara taşıyan iki farklı kitle mevcut Hollanda’da. Bunlardan bir tanesi modern dinamikleri yakalamış, zengin ve refah içinde ve daha da ileri gitmek isteyen ve bu anlamda yürüyen bürokrasiden rahatsız olan, daha az kuralların ve daha az iktidarın olmasını isteyen bir kitle. Diğeri de aynı dinamiklerde varlıklarının tehlikeye düştüğünü düşünen bu yüzden daha fazla iktidar, daha fazla kontrol ve koruma olmasını isteyen bir kitle. (Trouw, 19 ekim 2002) Bu noktada Hollanda’daki bu kitle üzerinde dünyadaki gelişmelerin, mesela onbir eylül olaylarının insanların kendilerini güvenli hissetmemesinde, korkunun yayılmasında önemli rol oynadığı da göz ardı edilmemektedir. Bunu iyi hisseden Pim Fortuyn köşeyi dönmeyi başarmıştı. Ancak kendisinin siyasi bir cinayete kurban gitmesi ve geride kalanların kabinede başarısız olması sözkonusu köşe dönmeyi uzun ömürlü yapmadı.
Tabiki bütün bunlar, LPF’li politikacıların başarısız olmaları vatandaştaki güvensizliği bertaraf etmeye yardım etmedi. Fortuyn’I ve zihniyetini besleyen ve ortaya çıkaran saikler hala hayatta, hala canlı. Bu saiklerin Hollanda’ya önümüzdeki günlerde veya yıllarda neler geticeği belli değil. Tarihci Geert Mak, Fortuyn devriminin başarısızlıkla sonuçlandığını ama bunun neler getiçeğini şimdiden kestirmenin kolay olmayacağını, yeni bir Fortuyn, ki siyasi kariyeri olan ve belirli halk kitlesindeki rahatsızlığı da bilen birisinin ortaya çıkması halinde, işimizin zor olduğunu söylüyor.
O zaman yerleşik partilerin, politikalarını yeniden gözden geçirmeleri gerekmektedir. Yaşanılan acı bir tecrübeden sonra neler yapılabileceği,