Скачать книгу

yoksa sizi öldürecek!” Fakat Tarzan kaçmak yerine adama karşılık vermek üzere ileri çıktı. “Kendinizi rezil etmeyin, mösyö.” dedi.

      Yabancının onu düşürdüğü bu hakir vaziyet sebebiyle öfkeden deliye dönen Rokoff, nihayet tabancasını çekmeyi başarmıştı. Durdu, tabancayı kaldırıp doğrudan Tarzan’ın göğsüne nişan aldı ve tetiği çekti. Neyse ki altıpatlar tabancanın horozu, haznenin mermi bulunmayan odacığına denk gelmişti. Maymun adamın eli, öfkeli bir piton gibi fırladı ve adamın kolunu büktü; tabanca fırlayıp geminin küpeştesine çarptı ve oradan da Atlas Okyanusu’na gömüldü.

      Bir an için iki adam öylece durup birbirlerine baktılar. Rokoff kendine gelmişti. İlk konuşan o oldu:“Mösyö ikidir kendisini alakadar etmeyen meselelere müdahale etmeyi kendine hak görüyor. Nikolas Rokoff’u aşağılamayı ikidir kendisine vazife biliyor. Mösyönün ilk hakaretini cehaletine verip hoş görmüştük ama bu sefer hoş görülmeyecek. Mösyö, Nikolas Rokoff’un kim olduğunu bilmiyorsa bu son küstahlığı sayesinde öğrenecek ve bir daha unutmayacak.”

      “Öğrendiğim ve unutmayacağım bir şey varsa o da korkak bir düzenbaz olduğunuzdur, mösyö.” diye karşılık verdi Tarzan. Sonra, adamın ona zarar verip vermediğini sormak üzere kadına döndü ama kadın gitmişti. Rokoff’a ve yanındaki adama göz ucuyla bile bakmadan dönüp güvertede yoluna devam etti.

      Tarzan, ortada ne tür bir komplo döndüğünü ya da ikilinin neyin peşinde olduğunu merak etmeden duramadı. İmdadına yetiştiği yüzü tüllü kadında da bir aşinalık vardı lakin yüzünü kapatan tülden, kadını daha önce görüp görmediğine emin olamıyordu. Kadında bilhassa dikkatini çeken şey, Rokoff’un yakaladığı elinin parmağındaki özel işçilik eseri olan yüzüktü. Bundan böyle karşılaştığı tüm kadınların parmaklarına dikkat etmeye karar verdi; belki bu şekilde Rokoff’un zulmettiği kadının kim olduğunu ve adamın ona tekrar rahatsızlık verip vermediğini öğrenebilirdi.

      Tarzan; güvertedeki sandalyesine gidip oturdu ve dört yıl önce ormanda, gözlerinin ilk kez kendisinden başka bir insan gördüğü o günden beri insanoğlunun defalarca şahit olduğu zalimliğini, bencilliğini ve kinini düşündü. Şahit olduğu ilk zalim siyahi Kulonga; ilk mazlumlar ise onun hızlı mızrağıyla can veren muazzam dişi maymun Kala ve onun ölümüyle bildiği tek anneden mahrum kalan genç Tarzan idi.

      Sıçan suratlı Snipes’ın King’i öldürüşünü, Profesör Porter ile yanındakilerin Arrow’un isyancılarınca terk edilişini, Mbonga köyünün siyahî savaşçıları ile kadınlarının esirlere yaptıkları işkenceleri, medeni dünya ile ilk tanışmasına vesile olan Batı Kıyısı Kolonisi’ndeki sivil ve askerî memurların adi kıskançlıklarını anımsadı.

      “Mon Dieu!” dedi kendi kendine. “Hepsi birbirinin aynısı. Dolandırıcılık, cinayet, yalan, kavga; üstelik de hepsi ormanın hayvanatının tenezzül dahi etmeyeceği şeylere sahip olmak, karaktersiz tiplerin efemine zevklerini doyuracak parayı elde etmek için. Körü körüne bağlı oldukları aptal gelenekler, onları bahtsız kaderlerinin kölesi yaparken; aksine onlar, tüm yaratılanların efendisi olduklarına, varoluşun yegâne gerçek zevklerinin tadını çıkardıklarına inanırlar. Ormanda, biri gelip de sizin eşinizi elinizden alırken bir kenara çekilip hiçbir şey yapmadan durmazsınız. Saçma bir dünya bu, budala bir dünya; Maymunların Tarzanı, ormanındaki hürriyetinden ve mutluluğundan vazgeçerek buraya gelmekle aptallık etti.”

      Orada otururken birden, arkasından bir çift gözün kendisini seyrettiğini hissetti ve içindeki yılların vahşi hayvan içgüdüsü, dışındaki zayıf medeniyet maskesini yırtıp ortaya çıktığında; Tarzan arkasına öyle bir süratle dönüverdi ki o ana kadar onu gizli gizli seyretmekte olan genç kadın, bakışlarını kaçırma fırsatı bulamadı ve doğrudan gözlerinin içine bakan maymun adamın sorgulayıcı gri gözleriyle karşı karşıya geldi. Bunun üzerine kadın bakışlarını yere indirdiğinde; Tarzan, kadının yan çevirdiği yüzünün hızla kızardığını fark etti.

      Bu pek medeni olmayan, küstahça davranışının neticesi karşısında kendi kendine gülümsedi; zira genç kadınla göz göze geldiğinde bakışlarını indirmesi gerekirken indirmemişti. Kadın oldukça gençti ve bir o kadar da güzeldi. Üstelik kadında öyle tanıdık bir şeyler vardı ki bu, onu daha önce nerede görmüş olabileceğini düşünmeye sevk etmişti Tarzan’ı. Tekrar sandalyesine yerleşti ve kısa bir süre sonra kadının ayağa kalktığını, güverteden ayrıldığını fark etti. Kadın önünden geçerken Tarzan, onun kim olduğuna dair merakını giderebilecek bir ipucu yakalama umuduyla dönüp onu seyretti.

      Umudu boşa da çıkmamıştı; zira kadın uzaklaşırken bir elini kaldırıp, ensesinden aşağı dalga dalga uzanan siyah saçlarına dokundu. Kendisini beğeniyle seyreden gözlerin farkında olduğuna işaret eden bu kadınlara has jest sayesinde Tarzan; kadının parmağında, kısa süre önce yüzü tülle örtülü kadının parmağında gördüğü aynı özel işçilikli yüzüğün olduğunu gördü.

      Demek ki Rokoff’un zulmettiği kadın, bu güzel kadındı. Tarzan, kadının kim olabileceğini ve böyle hoş bir kadının Rokoff gibi kaba saba bir Rus ile ne alakasının olabileceğini içten içe merak etti.

      O akşam yemekten sonra Tarzan güvertede yürüyüşe çıktı ve hava kararana kadar da üçüncü kaptanla sohbet ederek orada kaldı. Üçüncü kaptanın vazifesinin başına dönmesi gerekince de Tarzan küpeşteye yaslanıp okyanus sularının üzerinde hafif hafif oynaşan ay ışığını miskin bir tavırla seyre koyuldu. Kısmen bir mataforanın arkasında kaldığı için güverteden ona doğru yaklaşmakta olan iki adam onu görmemişti. Adamlar oradan geçerken Tarzan kulak misafiri olduğu konuşmalar sebebiyle adamları takip edip yine ne tür bir şeytanlık peşinde olduklarını öğrenmeye karar verdi. Rokoff’u sesinden tanımıştı, yanındakinin ise Paulvitch olduğunu görmüştü.

      Tarzan sadece birkaç kelime duymuştu: “Kadın çığlık atarsa boğazını sıkıp…” Fakat bu duydukları, içindeki macera ruhunu uyandırmaya yetmişti ve böylece şimdi, güverte boyunca önünden hızlı hızlı yürüyen adamları gözden kaybetmeyecek bir mesafeden takip ediyordu. Peşlerinden sigara odasına kadar gitti fakat adamlar sadece kapıda kısa bir süre durup görünüşe göre, yerini tespit etmeye çalıştıkları kişinin içeride olup olmadığını kontrol ettiler.

      İçeride olduğunu görünce doğrudan, üst güvertedeki birinci sınıf kamaraların olduğu tarafa yöneldiler. Burada Tarzan’ın fark edilmemesi çok daha zordu, lakin bir şekilde başardı. Adamlar cilalı ahşap kapılardan birinin önünde durduklarında Tarzan, on adım ötedeki loş bir koridora girerek saklandı.

      Adamların kapıyı çalmaları üzerinde içeriden bir kadın sesi Fransızca olarak seslendi: “Kim o?”

      “Olga, benim, Nikolas.” dedi Rokoff, artık aşina olduğu o kaba sesiyle. “Girebilir miyim?”

      “Bana zulmetmeyi neden bırakmıyorsun, Nikolas?” dedi kadının sesi, ince kapının ardından. “Ben sana hiç zarar vermedim ki.”

      “Hadi, Olga, dışarı çık.” diye diretti adam, teskin edici bir ses tonuyla. “Tek istediğim seninle birkaç kelime konuşmak. Sana zarar vermeyeceğim, içeri de girmeyeceğim ama diyeceklerimi buradan bağırarak söyleyemem.”

      Tarzan, kapı kilidinin içeriden açılırken çıkardığı sesi duydu. Kapı açılınca olacakları görmek için saklandığı yerden bir adım ileri çıktı; zira birkaç dakika önce güvertedeyken duyduğu kötü niyetli sözleri düşünmeden edemiyordu: “Kadın çığlık atarsa boğazını sıkarsın.”

      Rokoff, kapının tam önünde dikiliyordu. Paulvitch ise ötedeki koridorun duvarına

Скачать книгу