Скачать книгу

hanımefendi ama hiçbiriniz gitmesin işte.

      (Muzipçe)

      Siz hariç leydim; siz gidin bence.

      LEYDİ CAROLINE

      Terbiyesiz!

      (Bu tuhaf uyarıyı dikkate alırlar.)

      ALICE

      Yırtayım mı?

      (Başlarıyla onaylarlar ve Alice telgrafı yırtar.)

      MATEY

      (Yutkunarak)

      Teşekkürler, hanımefendi.

      LEYDİ CAROLINE

      Yollamalıydınız o telgrafı.

      JOANNA

      Bize bildiğin her şeyi anlattığından emin misin Matey?

      MATEY

      Evet, hanımefendi.

      (Fakat kapıda daha da cömert davranır.)

      Bilhassa ormandan uzak durun hanımlar.

      MABEL

      Orman mı? İyi de bu yakınlarda orman falan yok ki.

      MATEY

      Yok hanımefendi, haklısınız. Ama yine de yerinizde olsam gitmezdim oraya.

      (Bu esrarengiz uyarının ardından hanımların yanından ayrılır. Ev sahibinin gelmesiyle, bu uyarı hakkında tartışma ihtimali de ortadan kalkar. Lob, çok küçük ve yaşlıdır; yeni doğmuş buruşuk suratlı bebeklere benzemektedir. Öyle ki tıpkı hanımların şu an yaptığı gibi ona ilk kez yakından bakan biri, içi boş ve yeterince şişirilmemiş bir fitil gördüğünü sanır. Sert bir eşyaya çarpacak olsa bitap halde geri dönecek gibidir; neyse ki bunun farkındadır da böyle durumlarda yeterince tedbirli davranır. Öyle hafiftir ki bu gerçek onun huzurunda ağza dahi alınmamalıdır. Ayrıca hanımlar birleşse, üfleyerek sandalyesinden uçurabilirler onu. Lob, olanca uğursuzluğuyla içeri girer. Elleri arkasındadır. Sanki yuvarlak kafasından minik ayaklarına kadar her parçası, içindeki derin düşünceleri yansıtmaktadır. Sonra birden etrafında dönerek misafirlerini yerlerinden sıçratır. Onları böyle görmekten büyük keyif alır ve ağırbaşlılığını güçlükle koruyabilmektedir. Bayan Coade’a hitap eder.)

      LOB

      Ayakta durmayın, efendim. Lütfen, oturun. (Kadın için bir sandalye bulup oturmasına yardım eder, daha doğrusu yardım edermiş gibi yapar. Bayan Coade bu eve geldiğinden beri Lob, her akşam bu şımarık tavrı takınmaktadır.)

      BAYAN COADE

      (Çocukları seven biridir.)

      Seni hınzır!

      LOB

      (Hevesli)

      Bayağı cilveleşiyoruz, değil mi?

      (Bir sandalye çeker, bacaklarını sevinçle sallar. Fakat kadınlar, o ana dek inandıkları bu küçüğün masumiyetinden artık emin değildirler. Bay Coade ve Bay Purdie’nin gelişiyle vesveseleri artar. Bay Coade, yaşlıca ve çok tatlı bir adamdır, nazik bir gülümsemesi vardır. Bu hoşgörülü tebessüm, onun çok çektiğini gösteriyor sanırsınız ama pek de öyle değil. Bazen, mesela çalışan insanları gördüğünde gülümsemesinin yerini efkârlı bir bakış alır. İşte böyle zamanlarda Bay Coade, başka bir yerlerde olmak istemiş gibi yerinde duramaz. Sonra evindeki çalışma odası gözlerinin önünde belirir. Duvarları A, B, C’den Z’ye ve A2, B2, C2’den K2’ye kadar işaretlenmiş kutularla çevrilidir. Bu kutularda feodal sistem üzerine yaptığı büyük çalışmanın tozlu notları saklıdır. Notlar, yıllar öncesine dayanmaktadır. Çalışmaya gelince, henüz başlanmamıştır bile. Halen bu çalışmayı bitirmekten söz ettiği zamanlar olur ama başlamaktan hiç bahsetmez. Daha olumlu koşullarda, mesela hali vakti yerinde biri değil de yoksul bir adam olsaydı, gayretle çalışabileceğini bilir; fakat gizli üzüntüsünün onu etkilemesine ya da evini karartmasına asla izin vermez. Çalışma odasının görüntüsü çabucak yok olur ve Bay Coade yine neşeli mizacına kavuşur. “Aylaklığın avantajları vardır,” der kendine has şakacı tavrıyla. Hemen karısının yanına gidip onu rahat ettirmek için uğraştığını görürüz; bu çok güzel bir manzaradır. Bay Purdie yemek odasından geldiği sırada, Bay Coadie karısının ayağına destek koymaya çalışmaktadır. Bay Purdie grubun en zekisidir. Kısa süre önce Oxford’daki münazaraya katılarak dernek başkanlığı seçiminde sona kalan iki adaydan biri olmuştur ve seçimi kaybetmesinin tek nedeni, diğer adayın daha az zeki olmasıdır. O zamandan sonra, pazartesi günü bara girmiş, salı günü evlenmiş ve çarşamba günü de bir avukat tutmuştur. Zekâsının ve kendisi için harika bir arkadaş olmasının yanında, yaşının çok ötesindeki entelektüel yeteneklerinin de farkındadır. Birazdan tanık olacağımız üzere, hayatı boyunca tek hata yapmıştır ve bu hatayla cesurca yüzleşir.)

      ALICE

      Kocam hâlâ Porto şarabının tadına mı bakmakta, Bay Purdie?

      PURDIE

      (Aklı başka yerde olan Dearth’e dostane bir tebessümle bakarak.)

      Sanırım öyle. Hanımlar teklifimizi beğendi mi, Coade?

      COADE

      Daha söylemedim. Açıkçası, karımın çok yorulacağından korkuyorum. Bu gece biraz yürüyebilir misin Coady, yoksa ayağın canını mı sıkıyor yine?

      BAYAN COADE

      (İyi kalpli kadıncağız)

      Ayağımı dinlendirdim, Coady.

      COADE

      (Karısının ayağını desteğe dayar.)

      İşte oldu! Daha rahat mısın şimdi? Canım, daha iyiysen yürüyüşe çıkabiliriz.

      BAYAN COADE

      (Matey’den alıntı yapar.) Bahçe iyidir.

      PURDIE

      (Muzip bir ağırbaşlılıkla)

      Bahçe olmaz ama. Daha uzaklara gideceğiz. Bu gece bir maceraya atılıyoruz. Sağlam ayakkabılar giyin, bir de şal alın Bayan Dearth, hepiniz sıkı giyinin.

      LEYDİ CAROLINE

      (İçinden gelmediği belli olan bir ilgiyle)

      Bizi nereye götüreceksiniz?

      PURDIE.

      Gizemli bir ormanı keşfetmeye.

      (“Orman” kelimesini duyan kadınlar donakalır. Gözlerini Lob’a çevirirler; oysa Lob hiç bu kadar masum gözükmemiştir.)

      JOANNA

      Şaka mı yapıyorsunuz Bay Purdie? Siz de gayet iyi biliyorsunuz ki tek bir ağaç yok etrafımızda. Burasının koca arazi üzerindeki tek nokta olduğunu bizzat siz söylemiştiniz.

      COADE

      (Neredeyse Purdie kadar komiktir.)

      Ah, normal koşullarda öyle! Ancak şunu belirtmeme izin verin Bayan Joanna; bugün yaz gündönümü arifesi.

      (Lob yine kadınların keskin bakışlarına maruz kalır.)

      PURDIE

      Bize söylediklerini anlatsana, Lob.

      LOB

      (Safdillere surat asarak)

      Hepsi saçmalık

Скачать книгу