Аннотация

Fransız pedagog ve eğitimci Jules Payot, eğitimin, yalnızca bilgi sağlamak değil aynı zamanda akılcı bir iradenin oluşumuyla gerçekleşeceğine inanmış ve bu alanda bir dizi gözlem ve çalışma yapmıştır. Fransız millî eğitimi özelinde yaptığı tespitleri çağdaşlarını etkilemiş ve İrade Terbiyesi’nin ilk cildi yayımlandıktan kısa bir süre sonra pek çok dile tercüme edilmiştir. Payot, ilk eserinde çalışanlardaki, özellikle de öğrencilerdeki irade zayıflığının nedenlerini, dış çevrenin tüm zararlı etkilerini araştırıp tespitlerde bulunurken bu eserinde bireyin kendini gerçekleştirmesine engel olan kavramlara değiniyor. Çalışma eyleminin verimli ve doğru bir şekilde nasıl gerçekleşeceğine dair kendi yaşantılarından ve gözlemlerinden örnekler sunuyor. Bunların ışığında irademizi güçlendirip çalışmalarımızdan başarılı sonuçlar elde etmemiz için pek çok yöntem önerisinde bulunuyor. «Önemli insanlar çalışmanın en yüce verimliliğine sarsılmaz bir inanç duymuşlar ve erkenden düzenliliğin gücünün farkına varmışlardır. Onlar güçlerini savaş meydanındaki generaller ya da zekâsının yeteneklerine rağmen başarısızlığa uğrayan insanlar gibi heba etmemişlerdir. Dürüst Muhasebeci olarak adlandırdığımız koruyucu meleğin varlığını hissederek erkenden cesaretsizlikten kurtulmuşlardır.»

Аннотация

İran serdarı Ebu Müslim Horasani, kendine dava edindiği fikir ve düşünceleri doğrultusunda hayata dair pek çok şeyden vazgeçmiş, sadece davasının peşinden giden haşmetli bir liderdir. Emellerine ulaşmak konusunda çok katı kurallara sahip olan bu serdar, “Her kimden şüphe edersen onu öldür.” düsturuyla birçok kişinin yaşamına son vermiştir. Bir sürü kişinin zafiyetinden faydalanan, kılıktan kılığa giren, kendisinden başka herkesin duygularını ve düşüncelerini hiçe sayan, en yakınını bile kullanmaktan çekinmeyen, Ebu Müslim Horasani’nin düşmanı, anarşist Dahhâk ise üstün casusluk yeteneğiyle herkesten istediğini alan bir Haricî grubuna mensup ajandır. Dahhâk, “Böl, parçala, yönet” anlayışıyla pek çok faaliyette bulunur. Pek nahif, pek iyi kalpli olan roman kahramanlarımızdan bahtsız Gülnar ise kalbini haşmetli serdar Ebu Müslim Horasani’ye kaptırmış ve şiddetli bir aşkın pençesine düşmüştür. Yaşadığı yoğun duygular neticesinde pek çok kez hayal kırıklığına uğrasa da Ebu Müslim Horasani’nin aşkından kendini bir türlü kurtaramaz. Ebu Müslim Horasani tarafından gelecek en ufak bir sevgi alametine bağlı olarak kendini hayallere kaptırır. Elbette casus Dahhâk, bu bahtsız genç kızın duygularından da yararlanır. Orta Doğu’nun kadim toprakları İran’da geçen bu romanda, birçok oyun ve kumpasa şahit olacak, yaşanılan olaylar neticesinde kendinizi çoğu kez şaşırırken bulacaksınız. Günümüzün uluslararası ilişkiler ve siyasetindeki pek çok benzerliği de bu eserde bulacaksınız. "Cihanda sevda düşkünü kadar şüphelere, hayallere, iyimserliklere kapılan bir başka mahluk daha var mıdır? Bir sevdazede, bahtı açık sevdiğine kavuşursa o, dünya nimetlerine sahip olmak hırsıyla her esen rüzgârdan biraz şüphe ve tereddüt eder. En sade olayları bile sevdiğinden ayırmak için harcanmış bir çalışma renginde görür, hatta bazen sebepsiz yere sevdiğinin kalbinde bir vefasızlık görmeye başlar. Gerçekten aşk, pek garip yansımalara, sırlara sahiptir…

Аннотация

Cumhuriyet’in kurulmasıyla Türk kültür devriminin fitili ateşlenmiş oldu. Bu durum yeni ihtiyaçları ve yeni yaşam biçimlerini beraberinde getirmiştir. Cumhuriyet’in çağdaşlaşma ilkesini destekleyen öncü fikir adamlarımızdan İbrahim Alâettin Gövsa, “güzel” kavramına yönelik algımızın zihinsel temellerini inceliyor ve felsefi bir disiplini teşkil eden estetiği toplumsal yaşam alanlarıyla sentezliyor. Gövsa; şiirden müziğe, tiyatrodan mimariye, bilimsel çalışmalardan gündelik hayata uzanan geniş bir yelpazede estetiğin ve estetik bilincin getireceği mutluluğun, manevi huzurun, yaşam konforunun ve toplumsal kalkınmanın izini sürüyor.

Аннотация

Hz. Musa’dan itibaren birçok peygamber gelmiş, bunlar ancak belirli noktalarda örnek olmuşlardı. Lakin Peygamber Efendimiz, Hz. Musa’nın mertliğini, Harun’un duygusallığını, Yuşa’nın kahramanlığını, Eyyüp’ün sabrını, Davud’un cesaretini, Süleyman’ın azametini, Yahya’nın sadeliğini, İsa’nın tevazusunu daha bir mükemmel şekilde şahsında toplamıştı. Bu nitelikleri şahsında toplaması da Peygamberimiz’in özelliklerinden biridir. Bu da kendisini diğer peygamberlerden ayırmaktadır. Büyük insanların başarıları genellikle muayyen bir saha için geçerli olduğu hâlde, Peygamberimiz’in başarısı insani olan bütün sahalar için geçerliydi. Bu da onun en büyük özelliklerinden biriydi. Mesela büyüklük bir milleti ıslah etmek, ihya etmekten ibaretse; Araplar gibi cehalet devrinde tereddi gösteren bir milleti medeniyetin bayraktarı yapabilecek kadar yükselten bir insandan daha büyük kimse görmek mümkün müdür? Büyüklük, birbirine zıt unsurlardan ahenkli bir bütün meydana getirmekten ibaretse; Araplar gibi asırlarca kan davaları yüzünden birbirini boğazlamış bir milleti bir tek inanç etrafında birleştirmekten daha bütünleştirici bir şey düşünülebilir mi? Eğer büyüklük ahlak sahibi olmakta ise dost düşman tarafından emin olarak tanınan Peygamber Efendimiz’in eşi, benzeri olabilir mi? Eğer büyüklük fetihler ile ölçülecek olursa; kimsesiz bir öksüzken büyük bir hükümdar gibi nice zaferlere erişen Peygamberimiz’in bir benzeri daha gösterilebilir mi? Peygamber Efendimiz, Arabistan’da putperestliği ve şirki kökünden temizlemiştir. Bu memleketi Allah’ın nuru ile aydınlatmıştır.

Аннотация

Bu eseri, diğer İslam tarihi eserlerinden ayıran en önemli özellik, Osmanlıca olarak son derece açık ve akıcı bir dille yazılmış olmasıdır. Bir tarih kitabı olduğu hâlde, üslubundaki bu akıcılık okuyucuyu âdeta kendine bağlar ve sürükler. Bu yüzdendir ki yıllar boyunca çok okunan ve birçok baskısı yapılan bir kitap olmuştur. Bu açıdan eser, dili ve kullanılan üslup bakımından çok sayıda yazar tarafından takdir edilmiştir. Yaşamış olduğu dönemin en büyük ilim adamlarından biri olarak kabul edilen Ahmet Cevdet Paşa; tarihçi, hukukçu, mütefekkir, edip, eğitimci ve sosyolog vasıflarıyla ön plana çıkmıştır. Tarih sahasında müverrih sıfatıyla dikkat çekmiş, klasik Osmanlı tarihçiliğine yeni bir bakış açısı getirmiştir. Tarihçilik, tarih felsefesi ve metodolojisi açısından eski vakanüvis tarihlerinden farklı yeni bir anlayışın yolunu açmıştır. Yazmış olduğu eserlerde tarihçiliğin önemli ilkelerinin genelini uygulamıştır; bu nedenledir ki kitapları her dönem için kabul ve takdir görmüştür.

Аннотация

XX. yüzyılın en önemli Çekoslovak yazarlarından biri olan Karel Čapek’in bu eserinden bahçecilikle ilgisi olan olmayan herkes zevk alacaktır kuşkusuz çünkü bu eser, bir bahçıvanın bir yıl boyunca yaşadıklarını anlatırken sıradan bir bahçecilik kitabının çok çok ötesine geçmiş, Čapek’in gözlem gücünün, nüktedanlığının ve zekâsının leziz bir örneğini sunmuştur. Okuyucu, umudun, iyimserliğin bahçecilikteki muazzam önemine şaşacak, bahçıvanın şekilden şekile girdiği hâlleri gördükçe bol bol gülümseyecek. Bahçeyi sulamak basit bir iş olarak görülebilir, özellikle su hortumunuz varsa ancak hortumun hain ve tehlikeli bir yaratık olduğu hemen anlaşılır. Eğer evcilleştirilmemişse kıvranır, zıplar, sıçrar; altına suyu bırakarak coşku içinde kendisinin yarattığı çamura dalıp sulama yapmayı düşünen insana saldırır, ayaklarına dolanır. Muhakkak üstüne basmak lazım; birden havaya kalkar ve insanın beline, boynuna dolanır. Kurban, âdeta bir piton yılanıyla boğuşurken bu canavar, pirinçten ağızlığını yukarıya doğru çevirir ve pencereye, yeni yıkanmış perdelere kuvvetlice su fışkırtır. Mutlaka enerjik bir şekilde başından tutup mümkün olduğu kadar onu gereceksiniz. Canavar acıyla kıvranırken suyu ağızlıktan değil hidranttan ve bedeninin ortasındaki bir yerlerden püskürtmeye başlar. Onu evcilleştirmek için en başta üç kişiye ihtiyaç vardır; daha sonra herkes savaş alanını kulaklarına kadar çamura bulanmış bir hâlde terk eder.

Аннотация

“Bilmelisin ki…” dedi Sinbad, “Benim hikâyem oldukça ilginç. Başıma gelenleri, neler yaşadığımı, nasıl bu kadar zengin olduğumu ve gördüğün bu yerin efendisi olmayı nasıl başardığımı anlatayım. Ben buralara acılar çekerek, tehlikelere atılarak binbir sıkıntıyla geldim. Vaktizamanında ne kadar acı çektim bir bilsen… Ben tam yedi yolculuk yaptım. Her birinde de öyle ibretlik olaylar yaşadım ki aklın almaz! Bütün bunlar kötü talihim sonucu geldi başıma. Eee malum kaderden kaçılmaz… Efendiler! Şimdi hikâyemi anlatıyorum…” Denizleri ve yeni yerler keşfetmeyi seven tüm çocuklara ve içindeki maceracı ruhu yaşatan tüm büyüklere…

Аннотация

Bu eseri, diğer İslam tarihi eserlerinden ayıran en önemli özellik, Osmanlıca olarak son derece açık ve akıcı bir dille yazılmış olmasıdır. Bir tarih kitabı olduğu hâlde, üslubundaki bu akıcılık okuyucuyu âdeta kendine bağlar ve sürükler. Bu yüzdendir ki yıllar boyunca çok okunan ve birçok baskısı yapılan bir kitap olmuştur. Bu açıdan eser, dili ve kullanılan üslup bakımından çok sayıda yazar tarafından takdir edilmiştir. Yaşamış olduğu dönemin en büyük ilim adamlarından biri olarak kabul edilen Ahmet Cevdet Paşa; tarihçi, hukukçu, mütefekkir, edip, eğitimci ve sosyolog vasıflarıyla ön plana çıkmıştır. Tarih sahasında müverrih sıfatıyla dikkat çekmiş, klasik Osmanlı tarihçiliğine yeni bir bakış açısı getirmiştir. Tarihçilik, tarih felsefesi ve metodolojisi açısından eski vakanüvis tarihlerinden farklı yeni bir anlayışın yolunu açmıştır. Yazmış olduğu eserlerde tarihçiliğin önemli ilkelerinin genelini uygulamıştır; bu nedenledir ki kitapları her dönem için kabul ve takdir görmüştür.

Аннотация

Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eser ´in önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, «okuyan toplum» olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır. İlköğretimde 100 Temel Eser ´in bir başka olumlu yönü de; aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki dil varlığı ile duygu ve düşünce zenginliğini fark etmiş bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü, daha paylaşımcı olmasını sağlamasıdır.

Аннотация

Türkçenin, ilk okuma ve yazma çağındaki Türk çocuklarına öğretimi konusu, Tanzimat Dönemi’nde daha yaygın olarak örgün eğitimin içinde yer almaya başlamıştır. Bu tarihî süreç göz önünde bulundurulduğunda; Kayserili Kaimmakam Doktor Mehmed Rüşdî Bey’in H. 1274 (M. 1858) tarihinde basılan “Nuhbetü’l-Etfâl” isimli kitabı, çocuklar için Türkçe ilk okuma yazma öğretimi açısından önemli bir çalışmadır. Bu eser, ilk Türkçe alfabe kitabıdır. “Çocuklar için en iyi seçmeler” anlamına gelen “Nuhbetü’l-Etfâl” üzerinde çalışma yapmamızın öncelikli sebebi ise bu eseri yeni baştan ilgililerin ve meraklılarının dikkatine sunmaktır.