Аннотация

Namık Kemal’in 1876 yılında sürgündeyken kaleme aldığı İntibah, edebiyatımızda ilk edebî roman olarak kabul edilir. Yazar romana Son Pişmanlık adını verse de Maarif Vekâleti tarafından kitabın ismi yazara müracaat edilmeksizin İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey (Uyanış: Ali Bey’in Maceraları) olarakdeğiştirilmiştir.Roman, güzel bir aile terbiyesi alarak yetiştirilen Ali Bey’in hafifmeşrep bir kadın olan Mehpeyker’e gönül vermesi ve bu sevdanın Ali Bey’e olan tesirleri ile başlar. Oğlunun hâline üzülen Fatma Hanım, güzellik ve iyilik timsali bir dilber olan Dilaşup’u cariye olarak eve getirir. Romanda, dış çevreye karşı deneyimsiz bir genç olan Ali Bey’in, yaşamları ve karakterleri birbirinden tamamen farklı iki kadın arasında olgunlaşmaya başlaması ve bu geç kalınmış “uyanış”ın kendisine ve çevresindekilere olan menfi etkileri anlatılır. Ayrılıklar, nedametler ve ızdıraplarla dolu bir sergüzeştin nihayetinde Ali Bey, kendi sonunu da kendi hazırlamaktadır.

Аннотация

GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE İLK DEFA YAYIMLANIYOR! Namık Kemal’in Emir Nevruz adlı eserinin Arap Harfli Türk Alfabesi ile basılmış hâli kitapta birlikte verilmiştir.

Аннотация

Çok iyi bir atlı sipahi olan, iyi silah kullanan şair ruhlu Cezmi’nin serüveni Sokollu Mehmet Paşa döneminde İstanbul’da başlar. Ardından Azerbaycan ve İran’da bulur kendini Cezmi. Son olarak da Tebriz Sarayı’nda türlü entrikaların içinde. Kılık değiştirerek vatanına geri dönerken başından türlü maceralar geçmiş, ölümlerden dönmüş, cinayetlere şahit olmuş, saray entrikalarının içinde bulunmuştur. Türk edebiyatının ilk tarihî romanı olma özelliğini taşıyan “Cezmi”yi, büyük vatan şairi Namık Kemal, Midilli’deyken kaleme almıştır. Bu eserde, Namık Kemal’in diğer eserlerinde olduğu gibi, İslam birliği düşüncesine atıfları oldukça göze çarpmakta ve vatan, millet aşkı da Cezmi’nin şahsında işlenmektedir.

Аннотация

Rumeli’de bir sancak beyi olan Kaplan Paşa, halka zulmünde oldukça ileri gider. Memleketteki hatırı sayılır kişileri ortadan kaldırmış, otoritesini zulümle sağlama yoluna gitmiştir. Esasında tabiatı da yönetimi kadar kötü olan bu kişinin neredeyse tam zıddı bir karaktere sahip olan Muhtar Bey ise halkın başlarında görmek istediği bir beydir. Gelgelelim Muhtar Bey’in böyle bir isteği yoktur. Fakat Kaplan Paşa’nın haris tabiatı, Muhtar Bey’in sevdiği kızı -İsmet Hanım’ı- onun elinden almaya kadar varınca zalim yönetime karşı bir savaş başlar. Bu savaşın kaderi ise İsmet’in dadısı Gülnihal’in ellerindedir… İSMET: “Ne söyleyeceksin? Daha muradına ermedin mi? İşte paşan her ne emredersen yapıyor! İşte Zülfikâr Ağa -şu tüfekçibaşı- yolunuza can veriyor!” GÜLNIHAL: “Ah çocuk! Çocuk! Sen öyle şeyler de mi düşünmeye başladın? Ben… Ben… Ben seni Zülfikâr için feda ettim, öyle mi? Yarın… Yarın… İnşallah bu lakırtının ne kadar merhametsizce bir söz olduğunu anlarsın. O vakit bilmem yüreğime açtığın yaraların kanını silecek kadar gözlerinde yaş bulabilir misin?” İSMET: “Yine mi yalan? Yine mi hile? Hâlâ beni aldatacağını, kullanacağını sanıyorsun! Hâlâ utanmadan yüzüme bakıyorsun. Çekil yanımdan! İstemem, bırak, arkamdan gelme! Ağırlık gibi üzerime düşüp de beni kendi kanımla mı boğacaksın?”