Скачать книгу

da başlarını hayır anlamında salladılar.

      Polly “Ama ben belki bulabilirim,” dedi. “Facebook’tan arkadaşlarsa…” diye başladı, ardından cep telefonunu çıkardı ve yazmaya başladı. “Ben Scarlet’le Facebook’tan arkadaşım. Onun ayarlarının ne olduğunu bilmiyorum ama belki diğer arkadaşlarını görüntüleyebilirim. Ve eğer Blake’le arkadaşsa…”

      Polly telefonuna yazdı ve bir an gözleri aydınlandı.

      “İşte burada! Blake Robertson. Evet, bu o!”

      Polisler eğildiler ve Polly uzanıp telefonunu onlara verdi. Telefonu aldılar ve birbirlerine uzatıp Blake’in yüzüne yakından bakarak soyadını not ettiler.

      Polly’e telefonunu geri verirlerken memur Hardy “Onunla konuşacağız,” dedi. “Belki bir şeyler biliyordur.”

      Başka bir polis memuru “Peki ya Scarlet’in diğer arkadaşları, onları aradınız mı?” diye sordu.

      Caitlin boş gözlerle Caleb’e baktı, sabahtan beri serseme döndüklerini ve bunu düşünmediklerini fark etti.

      Caitlin “Bunu hiç düşünmedim,” dedi. “Hiç aklıma gelmedi. Bir arkadaşının evine gitmemiştir. Hastaydı. Gideceği bir yer varmış gibi fırlayıp çıkmadı.”

      Bir polis memuru “Arayın,” dedi. “Bütün arkadaşları ile iletişim kurun. Bu onu aramaya başlamak için en iyi yerdir.”

      Memur Hardy “Duyduklarım göz önünde bulundurulursa, şunu söylemek zorundayım,” diye çıkarım yapmaya başladı, her şeyi özetlemeye çalışıyor gibiydi, “bu uyuşturucu gibi görünüyor. Sanırım Bob haklı. Uyuşturucu onu kötü etkilemiş. Biz bu arada sokaklarda devriye gezmeye devam edeceğiz. Siz ikinizin yapacağı en iyi şey evden ayrılmamak. Onu burada bekleyin. Geri gelecektir.”

      Polis memurları birbirlerine baktılar ve ardından hepsi birlikte ayağa kalktılar. Caitlin onların gitmek için sabırsızlandıklarını görebiliyordu.

      Caleb, Sam ve Polly ayağa kalktı ve Caitlin de yavaşça doğruldu, dizlerinin üzerinde duramayacak kadar güçsüz hissediyordu. Polis memurlarının ellerini sıktı ve tam herkes gitmek üzereyken, Caitlin’e bir şey oldu. Artık daha fazla sessiz kalamayacaktı. Bildiği şeyi bu insanlara anlatmak için, içinde yanan ateşe daha fazla engel olamıyordu. Onlara bu konuda doğru düşünmediklerini söyleyecekti.

      Tam polis memurları ayrılacakken Caitlin birden “Ya başka bir şey söz konusuysa?” diye bağırdı.

      Hepsi birlikte tam paltolarını giyerlerken durdular ve yavaşça ona doğru döndüler.

      Memur Hardy “Ne demek istiyorsunuz?” diye sordu.

      Caitlin, neredeyse kalbi göğsünden fırlayacak bir haldeyken konuşmak için öksürdü. Bunu onlara söylememesi gerektiğini biliyordu; bu sadece onu delirmiş gibi gösterecekti. Ama bunu artık içinde tutamıyordu.

      Caitlin “Ya kızım ele geçirildiyse?” diye sordu.

      Hepsi oldukları yerde durup sanki karşılarındaki kadın tamamen çıldırmış gibi şaşkın şaşkın ona baktılar.

      İçlerinden biri “Ele geçirilmek mi?” diye sordu.

      Caitlin “Ya artık kendi değilse?” diye sordu. “Ya değişiyorsa? Başka bir şeye dönüşüyorsa?”

      Odaya ani, yoğun bir sessizlik hâkim oldu ve Caitlin, Caleb, Sam ve Polly de dahil herkesin dönüp ona baktıklarını hissetti. Yanakları sıkıntıdan kızardı. Ama duramadı. Şimdi zamanı değildi. Konuşmayı daha da ileriye götürmeliydi. Ve bunu yaparken bile, bunun bir dönüm noktası olacağını biliyordu, bundan sonra bütün bir kasaba artık ona normal bir insan gözüyle bakmayacak ve hayatı sonsuza dek değişecekti.

      “Ya benim kızım bir vampire dönüşüyorsa?”

      İKİNCİ BÖLÜM

      Caleb polisleri geçirdikten sonra kapıyı kapattı ve hızla odaya geri dönerek sinirli bir şekilde Caitlin’e baktı. Caitlin onun daha önce kendisine hiç böyle bir öfkeyle baktığını görmemişti ve kendini çok kötü hissetti. Sanki bütün hayatı gözlerinin önünde kayıp geçiyormuş gibi hissetti.

      Caleb “Herkesin önünde böyle konuşamazsın,” diye çıkıştı. “Delirmiş gibi görünüyorsun! Hepimizin delirdiğini düşünecekler. Bizi ciddiye almayacaklar.”

      Caitlin de aynı şekilde “Ben deli DEĞİLİM!” diye çıkışarak cevap verdi. “Ve sen benim tarafımı tutmalısın, onlarınkini değil ve her şey normalmiş gibi davranmayı bırak artık. Sen de o odada benimleydin. Ne gördüğünü benim kadar iyi biliyorsun. Scarlet seni odanın diğer tarafına fırlattı. Bir kriz buna neden olabilir mi? Ya da bir hastalık?”

      Caleb de “Yani ne demek istiyorsun?” diyerek aynı şekilde karşılık verdi, sesi gittikçe yükseliyordu. “ Bu onun bir canavar olduğu anlamına mı geliyor? Bir vampir mi? Bu oldukça saçma. Gerçeklikle bağlantını kaybediyormuş gibi konuşuyorsun.”

      Caitlin’in de ona karşı sesini yükseltti. “O zaman sen bu durumu nasıl açıklıyorsun?”

      “Bunun bir sürü açıklaması olabilir!”

      “Ne gibi?”

      “Belki hastalığı ile ilgili bir şeydir. Ya da belki polislerin de dediği gibi bir tür uyuşturucu hap falan almıştır. Belki o Blake denen oğlan—”

      Caitlin hemen “Söylediğin şey çok gülünç,” diye onun sözünü kesti. “Blake iyi bir çocuk. Uyuşturucu satıcısı falan değil. Ve ayrıca Scarlet’in bizi nasıl geride bıraktığını gördün. Azıcık yaklaşacak şansımız bile olmadı. Hiç de normal değildi. Gördüğün şeyi görmemiş gibi yapmayı bırak.”

      Caleb “Bunları daha fazla dinlemeyeceğim,” dedi.

      Döndü ve hızla odanın diğer tarafına yürüyerek asker paltosunu askıdan çekip aldı, giydi ve hızla fermuarını çekti.

      Caitlin “Nereye gidiyorsun?” diye sordu.

      “Onu aramaya gidiyorum. Burada oturup bekleyemem. Bu beni delirtiyor. Gidip aramam lazım.”

      “Ama polisler burada beklemenin en iyisi olduğunu söylediler. Ya sen dışardayken geri eve gelirse?”

      Caleb hızla “O zaman sen burada kalıp o geldiğinde beni arayabilirsin,” diye lafı kestirip attı. “Ben çıkıyorum.”

      Ardından hızla yürüyerek kapıyı açtı ve dışarı çıkarak gürültülü bir şekilde kapıyı arkasından kapadı. Caitlin hızla verandadaki merdivenleri inen ve bahçedeki çakıl taşlarının üzerinden geçen botlarının sesini dinledi, ardından arabaya binip uzaklaştığını işitti.

      Caitlin ağlayacakmış gibi oldu. Caleb’le kavga etmek istemiyordu, özellikle de şimdi. Ama onun kendini, gerçeklikle ilişkisini kaybediyormuş olduğuna inandırmasına da izin veremezdi. Caitlin ne gördüğünü biliyordu. Ve haklı olduğunu da biliyordu. Diğerlerinin kendini delirdiğine ikna etmesine izin vermeyecekti.

      Caitlin, Sam ve Polly’e döndü. İkisi de oldukları yerden kıpırdamamışlar ve gözleri şaşkınlıktan ardına kadar açık bir şekilde orada duruyorlardı. Caitlin ve Caleb’in tartıştıklarını daha önce hiç görmemişlerdi. Caitlin de şahsen kendilerinin, bu ana kadar daha önce kavga ettiklerini hiç hatırlamıyordu, Caleb’le ilişkileri daima huzurlu ve mutlu olmuştu. Sam ve Polly afallamış görünüyorlar ve ikisi de araya girmekten korkuyordu. Ayrıca onlar da Caitlin’e, sanki Caitlin biraz çıldırmış, doğru düşünemiyormuş gibi bakıyorlardı. Caitlin onların Caleb’in tarafını tutup tutmadıklarını

Скачать книгу