Скачать книгу

getirilebileceğini söylüyor. İşte bu yüzden, bir seçim yapmam lazım.”

      Soluklanan MacGil düşünüyordu. Sessizliğin çöktüğü oda beklentilerle dolup taşıyordu. Her bir çocuğunun yüzünde farklı bir ifade vardı. Asla seçilmeyeceğini bilen piç, çoktan pes etmişti. Hırstan gözü dönmüş üçkağıtçı ise kendisinin seçileceğin emin gibiydi. Olan biteni umursamayan sarhoş camdan dışarı bakıyordu. Bu görüşmenin bir parçası olmadığını bilen kızı ise yine de ona sevgi dolu gözlerle bakıyordu. En genç çocuğu da gene neşeli gözlerle ona bakıyordu.

      “Kendrik, seni her zaman öz oğlum gibi görmüşümdür. Ancak krallık kanunları tahtı sana devretmemi engelliyor.”

      Başını öne eğen Kendrik, “Baba, senden böyle bir beklentim zaten yok. Ben kendi payıma düşenden memnunum. Lütfen bu durumun seni üzmesine izin verme.”

      Çocuğun bu samimi cevabından acı duyan MacGil onu varis atayabilmeyi hiç olmadığı kadar çok istedi.

      “Geriye dördünüz kalıyor. Reece, sen harika bir genç adamsın, belki de gördüklerim arasında en iyisin. Ancak taht içinde henüz çok gençsin.”

      Kafasını hafifçe önce eğen Reece, “Farkındayım, baba.” dedi.

      “Godfrey sen üç meşru oğlumdan birisin. Ancak tüm gününü meyhanelerde pislik için geçiriyorsun. Akla gelebilecek her türlü fırsat önüne konduğu halde, sen bunların hepsini elinin tersiyle ittin. Eğer bu hayatta yaşadığım büyük bir hayal kırıklığı varsa, o da sensindir.”

      Suratını ekşiten Godfrey huzursuzca kıpırdandı.

      “O halde buradaki işim bittiğine göre artık meyhanelere geri dönebilirim sanırım?” Hızlı ve saygısızca bir reveransın ardından yalpalayarak odadan dışarı çıkmak için arkasını döndü.”

      MacGil, “Yerine geri dön!” diye bağırdı. “DERHAL!”

      İstifini bozmayan Godfrey meşe kapıya doğru ilerledi ve onu açtı. İki muhafız kapıda bekliyordu. MacGil’in öfke dolu bakışlarını gören muhafızlar ne yapmaları gerektiğini anlamaya çalışıyorlardı. Fakat çabuk davranan Godfrey hızla koridora çıktı.

      MacGil, “Onu göz altın alın!” diye adamlara selendi. “Ve Kraliçe’den uzak tutun. Kızının evleneceği günde oğullarından birini bu halde görmesini istemiyorum.”

      “Emredersiniz lordum” diyen muhafızlar kapıyı kapattıktan sonra Godfrey’in peşine takıldılar.

      MacGil sakinleşmeye çalışıyordu. Böylesi bir çocuğu hak etmek için ne yaptığını belki bininci kere düşünmeye başladı. Bakışlarını geride kalanlara çevirdi. Sessizlik içinde onu bekliyorlardı. MacGil derin bir nefes alarak konuya odaklanmaya çalıştı.

      “Geriye sadece ikiniz kaldı” diyerek sözlerine devam etti. “Ve ben seçimimi yaptım.”

      MacGil kızına döndü.

      “Varisim sen olacaksın, Gwendolyn.”

      Odada herkes nefeslerini tuttu; başta Gwendolyn olmak üzere çocukların hepsi şaşkına dönmüştü.

      “Doğru mu duydum baba?” diye sordu Gareth. “Gwendolyn mi dedin?”

      Gwendolyn, “Baba beni çok gururlandırdınız” dedi. “Ancak bunu kabul edemem. Ben bir kadınım.”

      “Doğru, şimdiye kadar MacGil’lerden hiçbir kadın tahta oturmadı. Ancak artık bu adeti değiştirmenin vakti geldi diye düşünüyorum. Sen tanıdığım genç kadınlar arasında en düzgünü ve vicdanlısısın. Henüz genç olabilirsin, ancak Tanrı yardımcım olsun ki henüz ölmek gibi bir niyetim yok. Tahta geçeceğin zaman geldiğinde, krallığı yönetecek bilgeliğe ulaşmak olacaksın.”

      Suratının rengi solmuş olan Gareth bağırdı, “Fakat baba! En büyük meşru çocuğun benim. MacGil’lerin tarihinde tahta her zaman en büyük çocuk geçmiştir!”

      “Kral benim!” diye cevapladı MacGil sert bir ifadeyle. “Ve geleneği ben belirim.”

      Gareth, yalvaran bir sesle, “Fakat bu adil değil” dedi. “Kral olması gereken bendim, kız kardeşim değil! Bir kadın hiç değil!”

      Öfkeden titreyen MacGil, “Diline hakim olan evlat!” diye bağırdı. “Ne hakla benim hükmümü sorgularsın?”

      “Bir kadın için es mi geçiliyorum? Beni bu kadar küçük mü görüyorsun?”

      “Kararımı verdim” dedi MacGil. “Buna saygı gösterecek ve boyun eğeceksin, tıpkı tüm tebaamın yapacağı gibi. Şimdi beni yalnız bırakın.”

      Hızlı bir reveranstan sonra hepsi odadan çıktı. Gareth hariç. Kendini odadan çıkmaya ikna edemiyordu. Dönüp, babasına doğru baktı.

      MacGil oğlunun suratındaki hayal kırıklığını görebiliyordu. Bugün tahtın bir sonraki varisi seçilmeyi beklediği çok açıktı. Bunu tüm varlığıyla istiyor olduğu da ortadaydı. İşte MacGil’de bu yüzden ona krallığı teslim etek istemiyordu.

      “Benden neden nefret ediyorsun baba?” diye sordu.

      “Senden nefret ettiğim yok. Sadece krallığımı yönetmeye uygun değilsin.”

      Gareth sebebini öğrenmekte ısrarlıydı. “Peki neden?”

      “Çünkü senin kusurun tam da krallığı bu kadar çok istiyor olmanda.”

      Gareth’ın suratı koyu bir kırmızıya döndü. MacGil ona gerçek doğasını hatırlatmış olmalıydı. Çocuğunun nefret dolu gözleri gibisini daha önceden hiç görmemişti.

      Başka bir şey demeyen Gareth kapıyı ardından çarparak odayı terk etti.

      Çarpan kapının yankısı Macgil’i ürpertti. Oğlunun gözlerindeki nefret düşmanlarında bile yoktu. O an aklına Argon’un dedikleri geldi. Tehlikenin sandığından daha yakın olmasıyla alakalı sözleri.

      Gerçekten bu kadar yakın olabilir miydi?

      5

      Thor arenanın ortasında tüm gücüyle koşuyordu. Peşindeki muhafızlar ona yetişmek üzereydiler. Adamlar Thor’un ardından küfürler savuruyorlardı. Tam karşısındaki yeni adayların kimi kılıçlarla idman yaparken kimileri de cirit atıyorlardı. Adayların hepsi işlerini bilir gözüküyorlardı. Aralarındaki rekabet epey zorlu geçeceğe benziyordu.

      Adayların arasındaki Gümüşler’den bazıları uzaktan antrenman yapan adayları izleyerek kimin burada kalıp kimin eve gideceğine dair değerlendirmeler yapıyorlardı.

      Thor kendini bu adamlara kanıtlamak zorunda olduğunu biliyordu. Muhafızlar birazdan tepesine bineceklerdi. İşte tam o zaman marifetlerini göstermesi gerecekti. Fakat nasıl? Hızını kesmeden ilerlerken kafası bunla meşguldü.

      Sahadaki diğerleri de durumu fark etmeye başladı. İdmanı yarıda kesen adaylardan bazıları ile şövalyelerin bir kısmı başlarını Thor’dan yana çevirdiler. Thor tüm bakışları üzerinde hissediyordu. Sahanın ortasından peşinde üç muhafızla beraber koşan bu çocuğun kim olduğunu merak etmiş olmalıydılar. Halbuki Thor onları etkilemek isterken aklından geçen bu değildi. Tüm hayatı boyunca katılmayı istediği Lejyon’un karşısına bu şekilde çıkmak istemezdi.

      Ne yapacağını düşünen Thor’un adına başka birisi çoktan karar vermişti halbuki. Adaylar arasından iri bir çocuk diğerlerini etkilemek için Thor’u durdurmaya karar vermişti. Neredeyse Thor’dan iki kat büyük olan bu çocuk Thor’un koşu yoluna doğru tahta kılıcını indirdi.  Thor, kendisini yere yapıştırıp, herkesin önünde aptal

Скачать книгу