Скачать книгу

ki nefesi kesildi ve bir an tökezledi.

      Bir elin onu tuttuğunu ve dengesini sağlamasına yardımcı olduğunu hissetti.

      “Leydim, iyi misiniz?” diye sordu Steffen, çabucak yanına gelerek.

      Gwen gözlerini kapadı, derin bir nefes aldı, acıdan gözleri yaşarmıştı, kafasını salladı. Bir an durarak elini karnına koyup bekledi. Bebeğinin burada mutlu olmadığı belliydi. O da mutlu değildi.

      Gwen biraz orada durarak, ağrısı nihayet geçene kadar derin derin nefes aldı. Tekrar bu maceraya atılmanın hata olup olmadığını düşündü fakat Thor aklına geldi, onu kurtarma arzusu diğer her şeye üstün geliyordu.

      Ağrı dinince yeniden yürümeye başladılar, Gwendolyn sadece bebeği için değil, diğerleri için de korkuyordu. Bu koşullarda ne kadar dayanabileceklerini bilmiyordu, bu noktadan sonra geri dönebilirler miydi onu bile bilmiyordu. Sıkışmışlardı. Burası, haritası olmayan,sonu görülemeyen, meçhule giden bir yoldu.

      Gökyüzü mora çalıyordu, buradaki her şey kehribar ve mor renge sahipti, ki bu Gwen’in kafasını daha çok bulandırıyordu. Gün veya gece kavramı yoktu, hiçliğe doğru bitmek bilmeyen bir yürüyüştü.

      Aberthol başından beri haklıydı, burası başka bir dünyaydı, kardan ve boşluktan oluşan bir hiçlikti, gördüğü en ıssız yerdi.

      Gwendolyn nefes alabilmek için bir anlığına durduğunda, karnında sıcak ve güvenli bir el hissetti, sıcaklığa çok şaşırmıştı.

      Döndüğünde yanında Alistair’i gördü, elini karnına koymuş Gwendolyn’e endişeyle bakıyordu.

      “Bir bebek taşıyorsun,” dedi. Bu bir sorudan ziyade gözlemdi.

      Gwendolyn ona baktı, bildiğine çok şaşırmıştı, özellikle de karnı hala dümdüzken. Daha fazla sır taşıyacak hali yoktu kafasını sallayarak onayladı.

      Alistair bildiğini teyit edercesine kafasını salladı.

      “Nereden bildin?" diye sordu Gwen.

      Fakat Alistair sadece gözlerini kapayıp derin nefes aldı, eli Gwen’in karnındaydı hala. Gwen bu hisle rahatlamış, ondan yayılan bu sıcaklıkta şifa bulmuştu.

      “Çok güçlü bir çocuk,” dedi Alistair, gözleri hala kapalıydı. “Korkmuş, ama hasta değil. İyi olacak, şimdilik korkularını alıyorum.”

      Gwendolyn ışık dalgalarını ve vücuduna yayılan ısıyı hissetti. Kısa süre sonra tamamen eski haline dönmüştü.

      Gwen Alistair’e hissettiği minnet ve sevginin altında ezildi, ona sözlerle ifade edemeyeceği kadar yakın hissediyordu kendini.

      “Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum,” dedi Gwendolyn ayağa kalkarak, Alistair elini çektiğinde neredeyse tamamen normal hissediyordu.

      Alistair mütevazı bir şekilde kafasını indirdi.

      “Bana teşekkür edeceğin bir şey yok,” diye cevap verdi. “Bu benim işim.”

      “Bana hamile olduğunuzu söylemediniz leydim,” dedi Aberthol ciddiyetle. “Bilseydim, bu yolculuğu asla salık vermezdim.”

      “Leydim, bilmiyordum,” dedi Steffen.

      Gwendolyn batıl inançları nedeniyle tüm ilginin bebeğinde olmasını istemiyordu, omzunu silkti.

      “Babası kim?” diye sordu Aberthol.

      Gwen ağzından ismi çıkarken derin bir ikilem yaşadı ve:

      “Thorgrin,” dedi.

      Gwen perişan hissetti. Thor’a yaptıklarından, birbirleriyle o şekilde vedalaştıklarından dolayı pişmanlık dalgalarında boğuşuyordu; aynı zamanda çocuğunun soyuyla ilgili karmaşık hislere sahipti. Andronicus’un yüzü aklına gelince ürperdi.

      Aberthol kafasını salladı.

      “Mükemmel bir köken,” dedi. “İçinizde bir savaşçı taşıyorsunuz.”

      “Leydim, çocuğunuzu korumak için hayatımı veririm,” dedi Steffen.

      Krohn kalkıp kafasını karnına koydu, defalarca yalayarak mırıldandı.

      Gwen nezaketlerinden dolayı mahcup oldu, desteklerini hissetti.

      Aniden, Krohn döndü ve acımasızca hırlamaya başladı. Kör edici kar içinde bir kaç adım attı, tüyleri kabarmıştı, karın içine gömülerek onları görmezden geldi.

      Gwen ve diğerleri şaşırarak birbirlerine baktılar. Gwen kara baktı ama hiç bir şey göremedi. Krohn’u hiç bu şekilde hırlarken görmemişti.

      “Ne oldu, Krohn?” diye sordu gergin.

      Krohn hırlamaya ve adım adım ilerlemeye devam etti, Gwen gerilmişti; ellerini belindeki hançere indirdi, diğerleri de silahlarına davrandılar.

      Bekleyip izlediler.

      Nihayet, bembeyaz karın içinden bir düzine kadar yaratık fırladı. Korkunçlardı, tamamen beyazlardı, kocaman sarı gözleri, kurtlarınkinden de uzun dört tane sarı dişleri vardı. Krohn’dan büyüklerdi ve her birinde uzun dişler iki ayrı kafadan çıkıyordu, dişler bir ayak boyu kadardı.  Yarım daire şeklinde dağılarak gruba yaklaşırken düşük tonda, sabit ve öfkeli sesler çıkardılar.

      “Lorklar,” dedi Aberthol korkuyla, geriye bir adım atarak.

      Gwendolyn, Steffen kılıcını çekerken uzaktan kınından çıkan metal sesini duydu. Aberthol asasını önünde her iki eliyle kavradı, Alistair orada durup yoğunlaşarak bakıyordu. Gwendolyn hançerini sıkı sıkı tuttu, bebeğini korumak için kendi hayatını feda etmeye hazırdı.

      Krohn hiç zaman kaybetmedi, hırlayarak öne fırladı ve saldırıyı başlattı. Havaya atıldı ve bir lorkun boğazına dişlerini geçirdi.Lork ondan daha büyük olsa da Krohn, onu yere yatırarak eş hırıltılarla güreşmeye kararlıydı. Yerde yuvarlanıp dururken çıkardıkları sesler acımasızdı. Kısa süre sonra karın üzerinde kırmızı lekeler belirdi ve Gwen, bunun lorka ait kan olduğunu anlayınca rahatladı. Krohn hayvanı zaferle şişlemişti.

      Diğer lorklar da saldırıya dahil oldular. İkisi, Krohn’un üstüne çullanırken diğerleri de Gwendolyn ve yanındakiler için saldırmaya hazırlandı.

      Steffen ileri koştu, Gwendolyn’e saldırmaya hazırlanan bir lorka kılıcını savurarak iki kafasından birini kesmeyi başardı. Fakat açıkta kalmıştı ve diğer lork da üstüne çullanarak uzun dişlerini koluna geçirdi. Steffen bağırdı, hayvan onu yere yatırırken kanlar her yere fışkırıyordu.

      Gwendolyn hançeriyle öne atıldı ve lorku sırtından bıçakladı, hayvan çığlık atarken kendini geriye çekti. Takım dişlerini Steffen’ın kolları içinde bırakmıştı, diğer kafasıyla da dönüp Gwen’i ısırmaya çalıştı. Gwen titrek ellerinde hançeri tutarak geri çekilirken lork kendini geriye doğru attı ve Steffen'ın kolunu bir an için bıraktı; Steffen kılıcına davranıp her iki kafasını da uçurdu.

      Lorklardan biri gözüne Alistair’i kestirerek saldırıya geçti, havaya atılarak dişlerini boğazına geçirmeyi hedefledi.

      Alistair ise sakince yerinde durdu, istifini bozmadan bir elini önüne getirerek havaya kaldırdı; avucundan sarı bir ışık yayılarak havaya doğru uçtu ve lorku göğsünden vurdu. Alistair kolunu ileride tuttuğu süre boyunca hayvan da havada asılı kaldı.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «ЛитРес».

      Прочитайте

Скачать книгу