Скачать книгу

çıtırdamaları duyuyordu.

      "Alimler Evi yakılmadan önce kurtarabildiğim bir kaç kitaptan biri bu, " dedi. Bu MacGil'in dördüncü yıllığıydı. Bunu okumuştunuz. İçinde fetihler, zaferler, yenilgiler ve pek tabii başka hikayeler var. Büyük liderlerin yaralandıkları hikayeler. Vücutlarına aldıkları yaralar, ruhlarına aldıkları bereler. Düşünebileceğiniz her türlü hasar, leydim. Ben de size şunu söylemeye geldim: Tüm adam ve kadınları alsanız, içlerinden en iyisi bile hiç tahayyül edilemeyecek şekilde acılar çekmiş, yaralanmış, kötü muamele ve işkenceye maruz kalmışlardır. Yalnız değilsiniz, zaman çarkının bir zerresi de sizsiniz. Şimdiye kadar sizden çok daha fena acılar çekmiş nicesi mevcut ve daha fazlası da kurtularak büyük lider olma yollarına devam etmişlerdir.

      Bileğini tutarak "Lütfen utanmayın," dedi. "Size bunu söylemek istedim. Asla utanmayın. Yaptıklarınızdan dolayı duymanız gereken utanç değil onur ve cesarettir. Halka'nın görüp göreceği tüm büyük liderler kadar büyüksüzünüz ve başınıza gelenler bunu hiç bir şekilde küçültemez."

      Duyduklarından etkilenen Gwen'in yanaklarından gözyaşları süzüldü, söyledikleri tam da duymaya ihtiyacı olan şeylerdi ve bunlar için minnettardı. Bunları biliyordu ve söylediklerinin doğru olduğunu mantığıyla kavrıyordu.

      Ancak duygusal olarak bunları duyumsamak onun için hala zordu. Bir tarafı olanlardan sonra sonsuza kadar yaralı kalacağını hissediyordu, aslında bunun doğru olmadığını bilse bile şu an hissettiği buydu.

      Aberthol gülümsedi, elinde şimdi daha küçük bir kitap vardı.

      "Bunu hatırladınız mı?" diye sordu kırmızı deri kaplı kapağı açarken. "Çocukluğunuz boyunca tüm boş vakitlerinizi değerlendirdiğiniz en sevdiğiniz kitap buydu.Atalarımızın efsaneleri. Burada zamanınızı hoşça geçireceğinize yardımcı olacağını düşündüğüm ve özellikle okumak istediğim bir hikaye var. "

      Bu davranış Gwen'i derinden etkilemişti ancak daha fazlasına dayanamayacaktı. Üzgünce kafasını salladı.

      "Teşekkürler" dedi boğuk sesiyle, yanağından bir yaş daha süzüldü. "Ancak şu an daha fazlasına dayanamam."

      Yüzüne hayal kırıklığı vuran öğretmen anlayışla başını salladı.

      Ümitsizce "Başka bir zaman," dedi Gwen. "Şimdi yalnız kalmaya ihtiyacım var lütfen beni yalnız bırakın. Hepiniz," dedi, Steffen ve Illepra'ya dönerek.

      Hepsi ayağa kalkıp başlarını eğdi ve odadan ayrıldılar.

      Gwen suçlu hissediyordu ama bunu yapmalıydı, kendini bir topun içine hapsedip ölmeyi arzuluyordu. Kulak kabartınca odadan ayrılırken çıkardıkları ayak seslerini, kapıyı arkadan kapamalarını duydu, odanın boş olduğundan emin olmak için etrafına baktı.

      Ancak öyle olmadığını görünce şaşırdı, orada yalnız bir gölge kapı girişinde her zamanki mükemmel duruşuyla dikiliyordu. Yavaşça Gwen'e doğru yürüdü, yatağa yanaşmadan bir kaç adım ötede yüzünde hiç bir ifade taşımadan durdu.

      Bu, annesiydi.

      Gwen onu, eski Kraliçe'yi karşısında görünce şaşırdı, hiç olmadığı kadar ciddi ve gururluydu. Yüzünde her zamankinden daha vakur bir ifadeyle ona bakıyordu. Gözlerinde diğer misafirlerde olan şefkat belirtisi görünmüyordu.

      "Neden buradasın?" diye sordu Gwen.

      "Seni görmeye geldim."

      "Ama ben seni görmek istemiyorum," dedi Gwen. "Artık kimseyi görmek istemiyorum."

      "Ne istediğin umurumda değil," dedi annesi soğuk ve kendinden emindi. "Ben senin annenim ve seni dilediğim zaman görebilirim."

      Gwen annesine duyduğu o bilindik öfkenin yeniden alevlendiğini hissetti, annesi şu an görmek istediği son kişiydi. Ama onu tanıyordu, söyleyeceklerini bitirmeden burayı terk etmeyecekti.

      "Konuş o zaman," dedi Gwendolyn. "Konuş, bitir ve beni yalnız bırak."

      Annesi içini çekti.

      "Bunu bilmiyorsun," dedi annesi. "Ama gençken, senin yaşlarındayken, ben de senin gibi saldırıya uğradım."

      Gwen ona baktı, hiç bilmiyordu.

      "Baban biliyordu," diye devam etti annesi. "Ama umurunda olmadı. Benimle yine de evlendi. O zaman dünyamın sona erdiğini hissetmiştim fakat öyle olmadı."

      Gwen gözlerini kapadı, yanaklarından bir başka gözyaşının düştüğünü hissetti, konunun açılmasını engellemeye gayret etti. Annesinin hikayesini dinlemek istemiyordu. Annesinin ona içten şefkat göstermesi için artık biraz geçti. Onca yıllık kötü muameleden sonra buraya öylece girebileceğini ve onu anladığını gösteren hikayesini anlatıp her şeyi düzeltebileceğini mi umuyordu?"

      "Bitti mi?" diye sordu Gwendolyn.

      Annesi öne eğildi, "Hayır, henüz bitirmedim," dedi katı bir şekilde. "Artık Kraliçe sensin – buna uygun davranmanın vakti geldi," dedi annesi; sesi bir çelik kadar sertti. Gwen annesinin sesinde, daha önce hiç tanık olmadığı bir gücü işitti. "Kendine acıyorsun, ama kadınlar her gün her yerde senden çok daha kötü kaderlere maruz kalıyorlar. Sana olanlar hayatın utancı içinde hiç sayılır. Beni anlıyor musun? Hiç sayılır."

      Annesi iç çekti.

      "Eğer hayatta kalmak ve bu dünyada güvende hissetmek istiyorsan güçlü olmalısın. Erkeklerden daha güçlü. Erkekler o ya da bu şekilde önüne gelecektir, mesele sana ne olduğu değil senin bunu nasıl algıladığın. Buna nasıl tepki verdiğin. Nereye kadar kontrolünün olduğu. Düşüp ölebilirsin ya da güçlü olabilirsin. Bu bir kadını bir kızdan ayıran farktır."

      Gwen annesinin yardım etmeye çalıştığını biliyordu ama yine de yaklaşımındaki şefkat yoksunluğuna gönül koydu. Üstüne, nutuk atılmasından nefret ederdi.

      "Senden nefret ediyorum," dedi Gwendolyn. "Hep ettim."

      "Bunu biliyorum," dedi annesi. "Ben de senden nefret ediyorum. Yine de bu birbirimizi anlayamayacağımız anlamına gelmez. Senin sevgini istemiyorum. Senin için istediğim şey güçlü olman. Bu dünya güçsüz ve korkak insanlar tarafından yönetilmiyor – burası güçlüklere karşı hiç bir şey olmamış gibi karşı duranlar tarafından yönetiliyor. Dilersen çöküşü yaşayıp ölebilirsin. Bunun için çok zamanın var fakat bu çok sıkıcı. Güçlü ol ve yaşa. Gerçekten yaşa. Diğerleri için örnek ol çünkü seni temin ederim, bir gün nasıl olsa gerçekten öleceksin. O nedenle, yaşıyorsan hayata tutun."

      "Beni yalnız bırak!" diye bağırdı Gwendolyn, daha tek bir kelime duymak istemiyordu.

      Annesi soğuk soğuk ona baktı ve nihayet sonu gelmez bir sessizlikten sonra döndü ve bir tavus kuşu gibi çalımla çıkışa yöneldi, kapıyı çarparak çıktı.

      Boş bir sessizlik içinde Gwen ağlamaya başladı, ağladı ve gözyaşları sel oldu. Bunların hepsinin bir anda yok olup bitmesini hiç olmadığı kadar çok istedi.

      ALTINCI BÖLÜM

      Kendirck Kanyon'un kenarındaki geniş alanda durdu, dağılan sise baktı. Gözlerini diktiği yerde kalbinin kırıldığını hissediyordu. Kız kardeşini o şekilde görmek içini parçalamıştı; sanki kendine saldırılmış gibi bitkin hissediyordu. Silesialıların Gwen'i liderden daha çok bir aile üyesi olarak gördükleri belli oluyordu. Onlar da ümitsizliğe kapılmışlardı. Sanki Andronicus hepsinin canını yakmıştı.

      Kendrick kendini suçlu hissetti. Ne kadar cesur ve ne kadar gururlu olduğu düşünülürse küçük kız kardeşinin bunu yapabileceğini bilmeliydi. Kimseye onu durdurma şansı tanımadan gidip kendini teslim edeceğini görmeliydi ve o bunu

Скачать книгу