ТОП просматриваемых книг сайта:
Alınan . Блейк Пирс
Читать онлайн.Название Alınan
Год выпуска 0
isbn 9781632917201
Автор произведения Блейк Пирс
Серия Bir Riley Paige Gizemi
Издательство Lukeman Literary Management Ltd
Ardından Riley tanıdık bir sesin kendisine bağırdığını duydu.
“Riley? İyi misin?”
Döndüğünde Bill Jefreys’in mutfak girişinde dikilmiş endişe ile kendisine baktığını gördü. BAU buradaki problemle ilgili ona haber vermiş olmalıydı. Bu yüzden buraya kadar tek başına gelmişti.
“İyiyim Bill,” dedi. “April da iyi. Otursana.”
Bill masaya, Riley, April ve Lucy’nin yanına oturdu. Lucy, Riley’in eski ortağı, başka bir FBI efsanesi ile karşılaşmış olmaktan dolayı ona saygı ile bakıyordu.
Huang geriye mutfağa geldi.
“Evin içinde de dışında da kimseyi bulamadık,” dedi Riley’e. “Adamlarım bulabildikleri tüm delilleri topladılar. Çok uzun sürmez dediler. Bunların ne olacağı laboratuvar teknisyenlerine bağlı.”
“Ben de bundan korkuyordum,” dedi Riley.
“Öyle görünüyor ki bu akşamlık buradaki işimiz bu kadar,” dedi Huang. Ardından ajanlara son talimatları vermek için mutfaktan çıktı.
Riley kızına döndü.
“April, bu gece babanın evinde kalacaksın.”
April’ın gözleri kocaman açıldı.
“Seni burada bırakmıyorum,” dedi April. “Ve babamla kalmak istemediğimden eminim.”
“Kalmak zorundasın,” dedi Riley. “Burada güvende olmayabilirsin.”
“Ama anne…”
Riley karşı çıktı. “April, bu adam hakkında hala sana söylemediğim şeyler var. Korkunç şeyler. Babanla güvende olacaksın. Yarın seni okuldan sonra alacağım.”
April karşı çıkmadan önce Lucy söze girdi.
“Annen haklı April. Bunu ben söylüyorum. Aslında bunu senden benim istediğimi düşün. Seni oraya götürmeleri için birkaç ajan çağıracağım. Ajan Paige, izninizle eski kocanızı aramak ve ona olan biteni anlatmak istiyorum.”
Riley, Lucy’nin önerisi karşısında şaşırmıştı. Ayrıca sevinmişti de. Esrarengiz bir biçimde Lucy bu aramayı Riley’in yapmasının tuhaf olacağını anlamıştı. Ryan Riley’dense herhangi bir ajanın aramasını daha ciddiye alacaktı. Ayrıca Lucy, April’ı da iyi idare etmişti.
Lucy yalnızca kapı kolunu farketmekle kalmamış aynı zamanda empati de kurmuştu. Empati bir BAU ajanı için harika bir donanımdı ve işin stresi nedeniyle çoklukla gözardı edilirdi.
Bu kadın çok iyi, diye düşündü Riley.
“Hadi,” dedi Lucy April’a. “Gidip babanı arayalım.”
April Riley’e kızgınlıkla baktı. Yine de masadan kalkıp aramayı yapacakları oturma odasına kadar Lucy’i takip etti. Riley ve Bill mutfak masasında yalnız kalmışlardı. Ortada yapılacak bir şey kalmamış olmasına karşın Bill’in orada olması doğru gibi görünüyordu. Yıllarca birlikte görev yapmışlardı ve Riley daima, kırklarında ve siyah saçlarına düşmüş beyazlarla her ikisinin de uyumlu bir çift olduğunu düşünmüştü. Her ikisi de kendilerini işlerine adamış ve evliliklerinde sorunlar yaşamışlardı. Bill yapı ve mizaç olarak sağlamdı.
“O Peterson’du,” dedi Riley. “Buradaydı.”
Bill bir şey söylemedi. İnanmamış görünüyordu.
“Bana inanmıyor musun?” dedi Riley. “Yatağımın üzerinde çakıl taşları vardı. Onları oraya o koymuş olmalı. Başka türlü orada olamazlardı.”
Bill başını salladı.
“Riley, bir saldırgan olduğundan eminim,” dedi. “Bu kısmını hayal etmiş olamazsın. Ama Peterson? Bence bu kadarı fazla.”
Riley’in sinirleri geriliyordu.
“Bill, dinle beni. Bir gece kapının dışında tıkırtı duydum. Dışarıya baktım ve çakıl taşlarını buldum. Marie, birinin yatak odasının camına taş attığını duyduğunu söylemişti. Başka kim olabilir?”
Bill içini çekerek başını salladı.
“Riley, yorgunsun,” dedi. “Ve yorgunken kafamızın içinde ürettiğimiz hemen her şeye inanırız. Bu, hepimize olabilir.”
Riley gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu. İyi günlerinde Bill onu sorgulamadan içgüdülerine güvenirdi. Ama o günler geride kalmıştı. Ve Riley neden olduğunu biliyordu. Birkaç gece önce sarhoşken Bill’i aramış ve aralarında bir çekim olduğunu söyleyerek ona birlikte olmayı teklif etmişti. Bu, yapılabilecek en kötü şeydi, bundan emindi ve o günden beri bir daha içki içmemişti. Yine de ondan sonrasında Bill ile araları düzelmemişti.
“Bunun neyle ilgisi olduğunu biliyorum Bill,” dedi. “O aptalca telefon konuşması yüzünden. Artık bana güvenmiyorsun.”
Şimdi sinirden Bill’in sesi sertleşmişti.
“Lanet olsun Riley sadece gerçekçi olmaya çalışıyorum.”
Riley hiddetlenmişti. “Hemen git burdan Bill.”
“Ama Riley—”
“Bana inan ya da inanma. Senin seçimin. Ama şimdi sadece gitmeni istiyorum.”
Bill, pes etmiş bir edayla masadan kalktı ve gitti.
Riley mutfağın kapısından April da dahil hemen herkesin gittiğini görebiliyordu. Lucy geriye mutfağa geldi.
“Ajan Huang burada bir kaç ajan bırakıyor,” dedi. “Gece boyunca arabadan evi gözetleyecekler. Evde yalnız kalmanın iyi bir fikir olmadığını düşünüyorum. Ben de seninle kalmaktan memnun olacağım.”
Riley oturdu ve bir süre düşündü. Şu an istediği, ihtiyacı olan şey birilerinin Peterson’un ölmediğine inanmasıydı. Buna Lucy’nin ikna olacağından bile şüpheliydi. Durum çok vahim görünüyordu.
“Ben iyiyim Lucy,” dedi Riley.
Lucy başını sallayıp mutfaktan çıktı. Riley son ajanın da evi terkedip kapıyı arkasından kapatıp gittiğini duydu. Kalkıp ön ve arka kapıların kilitli olup olmadıklarını kontrol etti. Arka kapıya iki tane sandalye dayadı. Eğer birisi kapının kilidini zorlarsa, bunlar yeteri kadar ses çıkarırlardı.
Sonra oturma odasında durup etrafa baktı. Oda içen sızan ışık hüzmeleriyle şaşırtıcı bir biçimde aydınlık görünüyordu.
Bunlardan bazılarını kapatsam iyi olacak, diye düşündü.
Ama oturma odasının ışıklarının düğmesine elini uzattığında donup kaldı. Bunu yapamazdı. Korkudan donmuştu.
Peterson’un kendisi için tekrar geleceğini biliyordu.
Bölüm 3
Riley BAU binasından içeri girerken, bugün birileriyle karşılaşmaya hazır olup olmadığını merak ederek çekiniyordu. Bütün gece uyumamıştı ve yorgunluktan ölüyordu. Korku hissi tüm gece onu uyanık tutmuş ve artık bir şey kalmayana kadar adrenalin salgılamıştı. Şu an kendisini yalnızca boşlukta hissediyordu.
Derin bir nefes aldı.
Tek çıkış yolu vardı.
Azmini topladı ve FBI ajanlarının, uzmanların ve destek ekibinin toplandığı meşgul labirentin içine doğru yürüdü. Açık bölüme doğru ilerlerken tanıdık yüzler bilgisayarlarından başlarını kaldırıp ona bakıyorlardı. Çoğu gülümsedi