ТОП просматриваемых книг сайта:
Öldürmeden Önce . Блейк Пирс
Читать онлайн.Название Öldürmeden Önce
Год выпуска 0
isbn 9781632918215
Автор произведения Блейк Пирс
Серия Bir Mackenzie White Gizemi
Издательство Lukeman Literary Management Ltd
Mackenzie adamın bariz saygısızlığını görmezden geldi ve çalışma ahlakını etkilemesine izin vermedi. Bir kelime bile etmeden tekrar cesede yöneldi. Yakından inceledi. Bu inceleme onu derinden yaralıyordu, daha önce de düşündüğü gibi onu bu denli etkileyen hiç bir ölü beden olmamıştı. Daha önce hiç bir cinayet yerine girdiğinde babasının cesedine bakarken hissettiği duygulara ulaşmamıştı. Tabi şu ana kadar. Babasının yatak odasına girip, adamın yarı uzanmış pozisyondaki vücudunun kan gölü içinde olduğunu gördüğünde daha yedi yaşındaydı. Bu görüntü o zamandan beri gözlerinin önünden gitmiyordu.
Meckenzie bu cinayetin cinsel suçlarla bir ilgisi olmadığına dair ipuçları arıyordu. Göğüslerinde ve kalçalarında, morluklardan ve tırmalama izlerinden eser yoktu, vajina etrafında bir dış kanama da görülmüyordu. Daha sonra dini bir motif taşıyor mu diye kadının ellerine ve ayaklarına baktı, avuç içinde, ayaklarda ve bileklerde bulabileceği bir delik çarmıha gerildiğinin bir kanıtı olabilirdi. Fakat buralarda da hiçbir şey yoktu.
Kendisi ve Porter'a verilmiş olan kısa bilgilendirmede kurbanın kıyafetlerine rastlanılmadığı anlatılmıştı. Mackenzie bunları büyük ihtimalle katilin almış olduğunu düşündü ya da kıyafetleri imha etmiş olmalıydı. Ona göre bu, katilin ihtiyatlı ya da kişilik bozukluğu hastası olduğunu gösteriyordu. Bir gece önce yaptıklarına bakılacak olursa, kesin bir şekilde cinselliğe dayanan bir yönü yoktu. Muhtemelen anlaşılması zor ve her şeyi önceden hesaplayan biriydi.
Mackenzie tarladaki açıklığın kıyısına geldi ve olay yerini tamamen görmek için görüş alanını genişletti. Porter ona yan gözle bir bakış attı ve ardından umursamazca kendi haline bıraktı, Nelson'la konuşmaya devam etti. Diğer bir polisin de kendisini izlediğini fark etti Mackenzie. En azından birkaçı nasıl çalıştığını izliyorlardı. Olağanüstü kıvrak zekası ve polis akademisindeki yetkililerin çoğunun saygınlığını kazanmış bir şöhretle başlamıştı dedektiflik işine. Zaman zaman kendisinden daha genç kadın ve erkek polisler ona önemli sorular soruyor ve fikrini danışıyorlardı.
Bunun yanında açıklıkta onunla birlikte çalışan bazı adamların kötü niyetli olabileceklerini de biliyordu. Hangisinin daha kötü olduğunu kestiremiyordu: yürürken kıçına bakan adamlar mı, yoksa kötü dedektif rolü oynamak için küçük kızın arkasından kahkaha atanlar mı?
Olay yerini inceledikçe, bir şeylerin anormal bir şekilde yanlış olduğuna dair şüpheleri tekrar uyanmaya başladı. Sanki yeni bir kitap okumaya başlamıştı ve daha ilk sayfasından çok çetin olayların yaşanacağını hissedebiliyordu.
Bu sadece bir başlangıç, diye düşündü.
Direğin etrafındaki toprağa bakarken zar zor görülen birkaç ayak izine rastladı fakat tam bir iz gibi de durmuyorlardı. Ayrıca yerde tıpkı bir yılanınkine benzeyen bir takım şekiller görünüyordu. Daha yakından bakmak için çömeldi ve yan yana bir sürü aynı izden olduğunu gördü, tahta direğe doğru uzanan, kırık biçimlerde ve direğin etrafında daireler çizen şekiller. Hemen kadının sırtındaki yara izlerine baktı ve oradaki izlerin yerde gördükleri ile hemen hemen aynı olduklarını fark etti.
"Porter." dedi.
Sözü kesildiği için umursamazca "Ne var?" diye cevap verdi adam.
"Galiba burada suç aletinin izlerini buldum."
Porter bir iki saniye afalladıktan sonra Mackenzie'nin çömeldiği bölgeye yürümeye başladı. Yanına doğru çömelince hafifçe inildedi, kemerinden, kolaylıkla duyulabilecek bir çatırtı sesi çıktı. Yirmi kiloya yakın fazlalığı vardı ve elli beş yaşına yaklaştıkça her gün biraz daha fazla belli oluyordu.
"Bir çeşit kırbaç mı?" diye sordu.
"Öyle görünüyor."
Yeri iyice incelemeye başladı, izleri takip ederek direğe doğru yöneldi ve bunu yaparken başka bir şey daha gözüne ilişti. Çok küçük bir şeydi, o kadar küçük ki neredeyse göremeyecekti.
Direğe doğru yürüdü, adli tıp incelemeye almadan önce cesede dokunmamak için temkinli davranıyordu. Tekrar çömeldi ve bunu yapar yapmaz öğle sıcağının bütün ağırlığının üzerinde yarattığı baskıyı hissetti. Gözü pek bir şekilde boynunu direğe doğru uzattı, o kadar yakındı ki neredeyse kafası direğe değecekti.
"Ne halt ediyorsun?" diye sordu Nelson.
"Buraya bir şeyler kazınmış." diye cevap verdi. "Rakamlara benziyor sanki."
Porter incelemek için oraya gitti fakat yoğun çaba harcamasına rağmen tekrar çömelemedi. "White, bu odun parçası neredeyse yirmi yıllık." dedi. "Bu kazıntı da sanki o kadar eski duruyor."
"Belki de." dedi Mackenzie. Ama öyle düşünmüyordu.
Bu keşiften hiç de etkilenmemiş olan Porter, Nelson'un yanına dönerek konuşmaya devam etti, cesedi bulan çiftçinin vermiş olduğu bilgilerden oluşan notları karşılaştırıyordu.
Mackenzie telefonunu çıkardı ve numaraların bir fotoğrafını çekti. Resmi büyülttü ve numaralar biraz daha görünür bir hal aldı. Bu kadar detaylı olduklarını görünce bir kez daha bunun çok büyük bir olayın başlangıcı olduğunu hissetti.
Bu numaralar ona hiçbir şey ifade etmiyordu. Belki de Porter haklıydı, belki de kesinlikle hiçbir şey ifade etmiyorlardı. Belki de postanın ulaşması için, direk ilk üretildiğinde bir baltacı kazımıştı onu oraya. Belki de yıllar önce bu yerde canı sıkılan bir çocuk çizmişti.
Fakat bütün bunlar iyi hissetmesini sağlamıyordu.
Bunda iyi hissedecek hiçbir şey yoktu.
Ve kalbinden gelerek biliyordu ki, bu sadece bir başlangıçtı.
İKİNCİ BÖLÜM
Arabadan dışarı bakan Mackenzie, sıraya dizilerek park etmiş gazeteci araçlarını görünce, midesinde bir düğüm hissetti, gazeteciler ona ve Porter'a ulaşabilmek için birbirlerinin üzerlerinden geçmeye çalışıyorlardı. Porter park ederken kadın, yaklaşmakta olan muhabirleri ve polis merkezinin çimleri boyunca peşlerinden ağır yükleri ile koşan kameramanları izledi.
Mackenzie, Nelson'un çoktan ön kapıya gelmiş olduğunu gördü, milleti yatıştırmak için elinden geleni yapıyordu, rahatsız ve yıpranmış görünüyordu. Arabadan bakınca bile adamın kafasında parlayan ter izi belli oluyordu.
Park eder etmez Porter kadının yanına doğru yürüdü. Medyanın gördüğü ilk dedektif olmayı garantilemeye niyetliydi. Kadının önüne geçerken "Sakın bu vampirlere bir şey söyleyeyim deme." dedi.
Adamın bu aşağılayıcı yorumunda aceleci bir kızgınlık hissetti.
"Biliyorum, Porter."
Kalabalık bir röportaj ve kameraman güruhu onlara ulaştı. En az bir düzine mikrofon kalabalığın içinden fırlayarak yol boyunca suratlarına kadar uzanıyordu. Sordukları sorular bir böcek sürüsü gibi vızıldıyordu.
"Kurbanın çocuklarına bilgi verildi mi?"
"Çiftçinin cesedi bulduğunda verdiği reaksiyon nasıldı?"
"Bu bir cinsel istismar davası mı?"
"Böylesine bir davaya bir kadının atanmış olması doğru mu?"
Sonuncusu Mackenzie'yi vurmuştu biraz da olsa. Tabii ki televizyoncular onu cevap vermeye zorlayacaklar, öğlen haberlerinde yirmi saniyelik güzel bir kare yakalayacaklardı. Saat daha dörttü ve eğer hızlı hareket ederlerse altı haberleri için altın değerinde bir