Скачать книгу

nuru basıradan mehcur ve biitibar kılındı. Umuru saltanatta el’ekaribü kel’a-karip sırrı sair nastan ziyade meşhut olmağın şehriyar olan kendi nefsinden başkasına itimat kılmak caiz değildir.”

      Bu fıkralardaki Arapça söz, “Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğin.” meselinin aslıdır. Büyük Mustafa, tarihlerde Düzme Mustafa denilen prenstir ki, Yıldırım’ın oğludur, yeğeni olan İkinci Murat tarafından mağlup edilerek Edirne’de ağaca asıldı (1422). Küçük Mustafa, İkinci Murat’ın kardeşidir. Henüz on üç yaşında iken ve büyük Mustafa gailesinin kapandığı sırada saltanat davasına kalkıştı, Başimrahor Mezit Bey tarafından İznik Kalesi kapısında bir incir ağacına asılarak öldürüldü. (y.n.)

      69

      Bu Beyazıt Paşa hadisesinin tarihteki kıymeti, Osmanlı saltanatında ahlaksızlığın, vezirler hilekârlığının pek çabuk başladığını göstermesindendir. Beyazıt Paşa, değerli bir adamdı. Sadrazam İbrahim Paşa, onu kıskanıyordu. Düzme Mustafa denilen prens, padişahlık davasına kalkışınca İbrahim Paşa, Beyazıt’ın, kumandanlıkla prensin üzerine gönderilmesini teklif etti. Maksadı, onu felakete sürüklemekti. Çünkü Düzme’nin başına bütün Rumeli beyleri toplanmıştı, Beyazıt Paşa’nın götüreceği kuvvet, öbür tarafın önünde mutlaka bozulacaktı. Beyazıt bu düşmanca planı sezdi, Anadolu kuvvetlerini tamamen toplayıp padişahın bizzat Rumeli’ye geçmesini söyledi, dinletemedi, zorla gönderildi ve İbrahim Paşa’nın istediği de oldu. Yani Beyazıt’ın kumandasındaki asker, öbür tarafa geçti, kendisi de ister istemez onlara uydu, lakin bu ilticası samimi görülmedi, Sazlıdere’de idam olundu (1421). (y.n.)

      70

      Ceffelkalem: Hiç düşünüp taşınmadan, bir çırpıda. (e.n.)

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/2wBDAAMCAgICAgMCAgIDAwMDBAYEBAQEBAgGBgUGCQgKCgkICQkKDA8MCgsOCwkJDRENDg8QEBEQCgwSExIQEw8QEBD/2wBDAQMDAwQDBAgEBAgQCwkLEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBD/wgARCAGxASwDAREAAhEBAxEB/8QAHAAAAQUBAQEAAAAAAAAAAAAAAAIDBAUGAQcI/8QAGgEAAgMBAQAAAAAAAAAAAAAAAAQBAgMFBv/aAAwDAQACEAMQAAAB+cJoAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAABos78C2ztiGMtjjrGmtjW3YGpEETay3MszFZetnS1ResWY2GOmZ1p0NFlfKbZ1N6gAAAAAAAAAAAAAAX+drel3onF75W9LNTF3ndyB0mPMcAJrr01GOmP3ysaWye2e4w1pb1uaXoL0t62x+2QAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAF89wwAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAANV0vLgAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAci1Ut01zWVqrTq9efsgxTefuhTqdi8c4kajFcv0b53hKmoAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAGU5fqZ26Nw3yYmTWS5XrNX1PKsU3n7oZPl+rvHOI3XShS7m87fhgAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAMBw/eazp+Vs2eaBguH7u3b5FozzJOi1Mn2YOTtmxzaBHu7zt+GAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAxPH9neu8S3a5Nav0ctzPUavqeWCOkLmuN5Pr9d1fKZXmen3nb8MAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAABFzaqVOrI0XevjQo926c4zFN5eqkvRWmV683VOjT7et6nlFTUAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAADhMHB5EWlaLVuHRmaKO3xTF6xfpWbHMl6q1SvUYpu9fGdsk/phRpdu9d4cfPepW6tozzExeTosuaAAAAAAAAAAAAAAU6vXh4uXrvDiYt5tD0Ohe4MzZLoYHie73vb8LJ0WqFetmOb6XUdLzLls3r5Yjjez3vb8MmL5rneibjTUdLzUnRUAAAAAAAAAAAAAACLm1iON7SXqrrep5TJcv1Whe4MzZLoYHie73vb8LJ0WAwPD93rOp5WyY50HF7PId+yY51qzzGq6Yjj+z1vT8tbt8gAAAAAAAAAAAAAACsW6U7dLK8z1EvVWtX6Gge4U3ZFUxgOH7ze9vwsLF22a5OB

1

Çepük çalmak: Alkışlamak. (e.n.)

2

Ödek: Korkak. (e.n.)

3

Tefelsüf etmek: Filozoflaşmak. (e.n.)

4

Çermik: Kaplıca, ılıca. (e.n.)

5

Murakabe etmek: Denetlemek. (e.n.)

6

Sellemehüsselam: Ulu orta, çekinmeden, destursuz. (e.n.)

7

İstinaf: Mahkemenin verdiği kararı kabul etmeyerek bunu istinaf mahkemesine götürme. (e.n.)

8

Taylasan: Başa sarılan sarığın omuzlar üzerine salınan ucu. (e.n.)

9

Müdahene: Dalkavukluk. Menfaat beklediği bir kimseyi yüzüne karşı medhetmek. Koltuklamak. Bir kimsenin yüzüne karşı iyi görünmek. (e.n.)

10

Cerrar: Zorla para alan kimse. Dilenci. (e.n.)

11

Lahuti: İlahi. (e.n.)

12

Tehalük: Can atma, çok isteme. (e.n.)

13

Sıhri: Evlilik yoluyla meydana gelen (akrabalık). (e.n.)

14

Lise muallimlerinden bir zat, talebeden çoğunun cennetle cehennem mefhumlarından bihaber olduğunu söylüyor. Cennetin mamur bir vatandan, cehennemin de ümrana, refaha ve ittihada ermeyen yurttan ibaret olduğunu anlatarak ve aziz memleketimizin on yıldan beri cehennemlikten çıkıp cennet olmaya namzetliğini söyleyerek o mefhumları lisanımızda yine yaşatmak lazımdır. Dilimizde yerleşen cennetle cehennemi bilmeyen nesil, Hızır kelimesinden de bir şey anlamazsa ayıp değildir. Onun için Hızır’ın İslam mitolojisinde ölmeyen, ihtiyarlamayan, temiz yürekli insanlara daima yardım eden kutsi ve muhayyel bir şahsiyet olduğunu tasrih etmek ihtiyacını duydum! (y.n.)

15

Ilgım salgım, serabın halis Türkçesidir. (y.n.)

16

Gamz etmek: Gammazlamak, ara bozuculuk etme. (e.n.)

17

Bu mektup, Fatih’in kaleminden çıkmak itibarıyla enteresandır, romanımızla da alakası vardır. (y.n.)

18

Nasıp: Atama. (e.n.)

19

Padişahların sözü, sözlerin padişahıdır! (e.n.)

20

“Delik deşik olan göğsümün yarıklarından sızan her ah, göğe yükselip bulut oluyor ve ağlaya ağlaya yine başıma dökülüyor.” diye tercüme edilebilen bu beyit Beyazıt’ındır. Zamanında bütün şairleri imrendirmiş ve yüzlerce nazireler yazılmasına sebep olmuştur. (e.n.)

21

Tevakkuf etmek: Durmak, eğleşmek, eğlenmek. (e.n.)

22

Müheyyiç: Coşturucu, heyecan verici. (e.n.)

23

Tegafül göstermek: Anlamazlıktan gelmek. (e.n.)

24

Humar: İçki veya uyku sersemliği. (e.n.)

25

Pırlangıç, eski Türkçede topaç demektir. Topaçla farkı, pırlangıçın yuvarlak olmayışıdır. Fırıl fırıl dönen her şeye pırlangıç denebilir. (y.n.)

26

İmlik, enenmiş erkek piliç. (y.n.)

27

Tutar, sara demektir. Bu kelimenin lehçemizde yer tutması lazımdır. (y.n.)

28

İti, sert ve keskin demektir. İti kılıç, iti bıçak, iti adam denilir. (y.n.)

29

Türkçede sağu, ölüye ağlamak demektir. Sağu saymak, mersiye okumak mevkisinde kullanılır. Sağucu, bu asıldan taziye edici adam demek olur. Sava, hayırlı haber, müjdedir. Savacı da müjde getiren manasınadır. Tarihte sık sık görünen savacı yahut saveci beyler, uğurlu haberler alındığı günlerde doğdukları için o şekilde isimlendirilmişlerdir. (y.n.)

30

Kanunnamei Muhammedi denilen ve Osmanlı İmparatorluğu’nun teşkilatına, teşrifatına yıllarca esas teşkil eden kanunun, ne kadar gariptir ki, Türkiye’de toplu bir sureti yoktu. Tarihlerde parça parça görülebiliyordu. Ancak 1910’da Tarih Encümeni himmet etti, Viyana İmparator kütüphanesindeki nüshayı fotoğrafla istinsah ettirdi. Kardeş katlini emreden bu madde, o kanundan aynen alındı. (y.n.)

31

Beli: Evet. (e.n.)

32

Tartağan: Delik deşik, paramparça. (e.n.)

33

Nişancı Vezir, Fatih’in cenazesini İstanbul’a götürdükten sonra payitahtın kap�

Скачать книгу