ТОП просматриваемых книг сайта:
Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik. Cemile Kınacı
Читать онлайн.Название Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik
Год выпуска 0
isbn 978-625-6494-43-5
Автор произведения Cemile Kınacı
Издательство Elips Kitap
Değer
Değerler, bir grubun veya toplumun üyelerinin ne şekilde davranması gerektiğini anlatan ortak inançlardır ve emredicidirler (Hogg ve Vaughan 2007: 329). Değerler gruplara, sosyal kategorilere ve kültürlere bağlıdırlar. Bu sebeple sosyal bir yapılanmaları vardır ve varlıklarını sosyal olarak sürdürürler (Hogg ve Vaughan 2007: 663). Tezcan’a göre “değerler bütün kültür ve topluma anlam ve önem veren ölçütlerdir” (1974: 14). Değerler bir bakıma kültürlerin yansımasıdır (Hogg ve Vaughan 2007: 663). Myers’e göre ise değer “insanlar tarafından kabul edilen ve yapılması beklenen davranışları düzenleyen kurallar” olarak tanımlanır (1987: 186). Hortaçsu, kavramı çok yalın bir ifadeyle “gruplarda geçerli olan kurallar” şeklinde tanımlar (1998: 91).
Her davranış ve olası bir durum için gruplar değer oluşturmaz. Grup, kendisi için önemli olan meselelerde değer oluşturur. Bir grup için bir meselenin önemi, grubun temel amaç ve hedeflerine, toplumdaki diğer gruplarla ilişkilerine ve grubun içinde bulunduğu diğer şartlara göre değişir (Şerif, Şerif 1996: 241).
Değerler toplumsaldır. Bireyler doğuştan değer bilinci ile doğmazlar, değerleri sonradan diğer insanlarla ilişki içerisinde öğrenirler. Bireyi çevreleyen sosyal ortam, toplum değerlerini bireye zaman içerisinde özümsetir. Toplum için yerleşik olan değerler kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılır (Şerif 1985: 102).
Değerlerin bazı özellikleri vardır. Değerler, grubun veya toplumun üyeleri tarafından paylaşılırlar. Bunlar çoğunluk tarafından kabul edilirler, bireysel değildirler. Toplum tarafından ciddiye alınırlar. Değerler duygusal anlam da taşırlar. Üyeler, yüce değerler için fedakârlık yapmaya, mücadeleye hatta ölmeye hazırdırlar. Bayrak ve bağımsızlık bu değerlerdendir. Bu değerler toplumun üyelerinden bitmeyen bir bağımlılık ve sadakat beklerler. Değerler, insan zihninde yer etmiş kavramsal varlıklara sahiptirler (Tezcan 1974: 14-15). Değerlerin grup üyeleri için bağlayıcı bir özelliği vardır. Değere uygun hareket etmeyen grup üyesi eleştirilir, uyarılır ya da gruptan dışlanır (Şerif, Şerif 1996, c.1: 238). Değerler, belirli bir çevrede hangi davranış kalıplarının kabul edilebilir olduğunu belirtir ve böylece belirsizliği azaltarak kişinin doğru eylemi yapmasını kolaylaştırırlar. Değerler yapı bakımından değişime dirençlidirler. Bazı değerler “kabul edilebilir davranış genişlikleri” bakımından dar ve sınırlayıcıyken, bazıları geniş ve serbesttir. Gruba sadakatle ve grup yaşamının esas yönleriyle ilişkili olan değerler kabul edilebilirlik açısından daha sınırlı bir davranış genişliğine sahiptir. Grubun çevresel özellikleriyle ilişkili değerler ise daha az sınırlayıcıdırlar. Bazı grup üyelerine başkalarına kıyasla değerler konusunda daha geniş bir davranış serbestliği tanınır. Grubun yüksek statülü üyeleri değerlere uyma konusunda düşük statülü üyelere göre daha rahat davranabilirler (Hogg ve Vaughan 2007: 331-332).
Değerlerin birtakım işlevleri vardır. Grup içi birliği sağlamak, çatışmaları azaltmak, grubun kimliğini belirlemek bunlardan bazılarıdır (Hortaçsu 1998: 91). Bunun yanında değerler bireye amaç ve yön belirler. Bireyin başkalarından ne bekleyebileceğini ve kendisinden ne beklenildiğini bilmesini sağlar. Bireyin, doğru ve yanlış, haklı ve haksız, hoşa giden ve gitmeyen, ahlâkî ve ahlâkî olmayan arasında doğru seçimi yapmasına yarar (Tezcan 1974: 15).
Değerlerle bağlantılı iki kavram vardır. Bunlardan ilki “uyma”, diğeri ise “sapma” ya da bir başka deyişle uymamadır. Uyma, genellikle bireyin kendi düşünce ve davranışını çeşitli nedenlerle değiştirerek kendisinden farklı gördüğü grubun değerine uygun şekilde düşünmesi veya davranması olarak tanımlanabilir (Hortaçsu 1998: 109). Değerlere uymanın başlıca iki sebebi vardır. Bunlardan ilki, bireyin düşüncesini belirtmesi gereken konuya ilişkin nesnel bir ölçüt yoksa birey kararını verirken diğer grup üyelerinin görüşlerini ölçüt olarak alır. Yabancı bir kültürde geleneklere ters düşmemek için çevresini gözlemleyen ve çevresindekileri örnek alarak onlar gibi davranan kişiler bu duruma örnek gösterilebilir. Değerlere uymanın ikinci sebebi, grubun bireye vereceği ceza ve ödüllere bağlıdır. Ödül ve cezalar bireyin diğer grup üyelerince sevilmesi, saygınlık kazanması, önemli görevlere atanması ya da hoş görülmeyip saygınlığını kaybetmesi şeklinde olabilir (Hortaçsu 1998: 109, 112). Uyma ve sapma davranışı grup değerlerinin belirttiği hoş görülebilir davranış yelpazesine göre tanımlanır. “Uyma, bu aralıktaki davranışa karşılık gelirken, sapma, hoş görülebilir davranış yelpazesinin sınırları dışında kalan davranışlara karşılık gelir. Kısacası sapma, yalnızca davranıştaki değişiklik derecesi değildir. Diğer grup üyelerinin “usulsüz”, “tehditkâr”, “tehlikeli” hatta “haince” olarak niteledikleri türden bir değişikliktir.” (Şerif, Şerif 1996: 244)
Bazı değerler evrensel olmakla birlikte, farklı toplumlarda farklı değerler bulunabilir. Değişik kültürler birbirlerinden farklı değerleri önemseyebilirler. İnsanların hayatlarını devam ettirirken doyurmaları gereken yemek, içmek, evlenmek gibi birtakım temel ihtiyaçları olmakla birlikte, bu temel ihtiyaçların karşılanmasında olağanüstü farklılıklar görülür. Herkes yemek yer, bir şeyler içer ancak, her kültür farklı şeyleri farklı şekillerde yer ve içer. Evlenmek de böyledir, eş seçiminden başlayıp düğün merasimine kadar devam eden süreçte değerler bize yol gösterirler (Şerif 1985: 116). Bu bakımdan değişik kültürler, ırklar ve etnisiteler arasındaki farkları ortaya koymak için değerler bir parametre olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda, bir topluluğun benimsediği temel değerlere bakarak o toplulukla ilgili yargılara varılabilir. Dolayısıyla kültürler ya da etnisiteler arası farklarla ilgili çalışmalarda değerler, üzerinde durulan önemli noktalardan birisidir.
Sınıf
Bütün toplumlarda maddî ve kültürel kaynakların dağıtımında bir eşitsizlik söz konusudur. Dolayısıyla bütün toplumlarda tabakalı bir yapı dikkati çeker (Giddens 2010: 285). Tabakalaşma daha çok mülkiyet bakımından düşünülmesine rağmen, toplumsal cinsiyet, yaş, dinî ilişki ya da askerî rütbe gibi diğer parametrelerde de ortaya çıkabilir. “Tabakalaşma, farklı biçimde gruplaşmış insanlar arasındaki eşitsizlikler göz önüne alınarak yapılandırılmış bir sistem” olarak tanımlanabilir (Giddens 2005: 282). Sosyal tabakalaşma, toplumun hiyerarşik olarak üst üste sınıflar içinde birbirinden farklılık gösteren bir yapıda sıralanması anlamına gelir. Tabakalaşma üst ve alt tabakaların varlığında tezahür eder. Tabakalaşmanın temeli ve esası, bir toplumun üyeleri arasındaki hak ve ayrıcalıkların, görev ve sorumlulukların, sosyal değer ve mahrumiyetlerin, sosyal güç ve etkilerin eşit olmayan bir dağılımı içinde oluşur. Sosyal tabakalaşmanın somut şekilleri farklı ve çok sayıdadır. Eğer bir toplumun üyelerinin ekonomik statüsü eşit değilse, aralarında hem zenginler hem de fakirler varsa, toplumun organizasyonunun komünist ya da kapitalist olduğuna bakılmaksızın ya da anayasanın “eşit bireylerin toplumu” olup olmadığına bakılmaksızın o toplumun “ekonomik