Скачать книгу

yönetim kadrolarına sahip olmak için iddialı yazarlar arasında büyük mücadeleler yapılıyordu. Çünkü Birinci Sekreter daima Kırgızistan Komünist Partisi Merkezî Komitesinin bir üyesi ya da üye adayı oluyor, SSCB ya da Kırgız SSCB parlamentosuna milletvekili olarak “seçiliyordu”. Yazarlar Birliği’nin diğer iki sekreteri de halk tarafından toplumsal önemi olan insanlar olarak tanınıyordu. Ayrıca birliğin yönetim organları aylığı iyi, işi rahat bir fahri hizmet gibiydi. İkinci olarak bu kadrolara oturanlar eserlerini yazma ve yayımlama açısından avantaja sahip oluyorlardı, bununla birlikte genç yazarların SSCB Yazarlar Birliği üyeliğine alınmalarında, üyeliğe alınanların eserlerinin yayımlanması ve Rusçaya tercüme edilmesinde, hükûmet tarafından yazarlara verilen imtiyazların paylaştırılmasında hâlledici bir rol oynuyorlardı.

      Kırgızistan Yazarları Üçüncü Kurultayı 1959 yılı Şubat’ında gerçekleştirildi. Bu kurultayda Literaturnıy Kırgızstan dergisinin fahri editörü Cengiz Aytmatov Yazarlar Birliği İdaresi ve Divanına üye, Toktobolot Abdumomunov (1922-1992) İdare Birinci Sekreteri ve Şükürbek Beyşenaliyev (1928-2001) ile Süyümbay Eraliyev (1921) düz sekreterler olarak seçildiler.

      T. Abdumomunov bu zamana kadar parti üyeliğine geçmeden, aylıklı bir işte çalışmadan, birbiri ardına piyesler yazmak ve tiyatrolarda sahneye koydurmak yoluyla ailesine geçim sıkıntısı çektirmeden bakan, usta bir dramacı olarak tanınan serbest bir kalem erbabıydı.

      Elbette Sovyet Dönemi sona erinceye kadar herhangi bir bilgili insanın devlet sorumluluğu gerektiren herhangi bir göreve tayin edilmesi ya da “seçilmesi” için Komünist Parti üyesi olması gerekiyordu. Partiye geçmemesi göz önünde bulundurulduğunda T. Abdumomunov’un partisel, hükûmetsel ve toplumsal (yarı siyasi) görevlerde bulunma ve kariyer yapma amacı gütmediği düşünülebilir. Ancak tam bu dönemde eski Kültür Bakanı Abdıkapır Kazakbayev Kırgızistan Komünist Partisi Merkezî Komitesinin (Kırgızistan KP MK’nin) üçüncü (İdeoloji Bölümü) sekreteri oldu ve baştan beri koruyup kolladığı hemşehrisi, aynı boydan olduğu akrabası T. Abdumomunov’u alelacele parti üyeliğine geçirdi ve Yazarlar Birliği İdaresi Birinci Sekreteri olarak seçtirdi.

      Sovyet ülke yönetim sisteminin Cumhuriyet çapındaki büyük mevkilerine gelir gelmez bilimi güçlü akrabaların, hemşehrilerin, eş ve dostun devletin iyi görevlerine tayin edilmesi Kırgız bürokratlarının bir alışkanlığıydı. A. Kazakbayev de görünürde doğru sözlü, adaletli, prensipli bir komünistti ama iş kadro seçimine geldiğinde kabileci, hemşehrici, eş dostçu tipik bir parti bürokratı olarak kendini gösterdi.

      Kırgızistan Yazarlar Birliği’nde T. Abdumomunov’un yardımcısı olarak çalışan iki sekreterden biri olan Ş. Beyşenaliyev öğrenci olduğu dönemde (1950) partiye geçmeyi başarmış ve Kırgız Pedagoji Enstitüsünü bitirdikten sonra çocuklar için çıkarılan Kırgızca edebî bir dergi ve gençler için çıkarılan siyasi bir gazetede başeditör, Kırgızistan Leninci Komünist Gençler Birliği Merkezî Komitesinde üçüncü sekreter olarak çalışagelmişti.

      C. Aytmatov ile aynı dönemde edebiyat meydanına çıkan Ş. Beyşenaliyev “Cemile”nin yayımlandığı sırada iki çocuk hikâyesinin ve bir seçme hikâyeler kitabının, büyükler için iki piyes ve bir romanın yazarı olmayı başarmıştı. Bazı eserleri Rusçaya ve yabancı dillere tercüme edilerek yayımlanmıştı. O, Kırgız aydınları ve Moskova edebiyat muhitinde çocuk eserleri yazarı olarak daha çok tanınmaya başlamıştı.

      Ş. Beyşenaliyev doğuştan akıllı, siyasi grupta kariyer edinmeye oldukça yatkın, çok şanslı bir gençti. Çalışkan, gayretli ve inatçıydı. Ancak onun parlak bir yazarlık yeteneği, derin bir edebiyat bilgisi ve nazik bir estetik zevk sahibi olduğunu söylemek zordu. Bunun yanı sıra kuru gururunun ağır basması dolayısıyla kendisinin C. Aytmatov’dan altta kalmayan usta bir yazar olduğu iddiasındaydı.

      Dengi C. Aytmatov’un beklenmedik bir şekilde öne çıkması, dünya çapında ün kazanması millî edebî muhitte öncü bir genç yazar olarak kabul edilen Ş. Beyşenaliyev’in gururunu yerle bir etmiş, düşmanlık ve kıskançlık duygularını ateşlemiş olmalıdır. O, dengi olan kalem arkadaşının başarıdan başarıya koşmasını nesnel bir şekilde kabul edemediği için onunla uyumlu olma, yakınlaşma ve birleşme imkânından faydalanmadı, ona sırt dönme tavrı takındı.

      Ş. Beyşenaliyev ile birlikte Yazarlar Birliği idaresinin düz “sekreterliği”ne seçilinceye kadar S. Eraliyev, İkinci Dünya Savaşı’na katılmış, oradan parti üyeliğine geçerek sağ dönmüş, savaştan sonraki yıllarda bölgesel siyasi bir gazetenin yazı editörlüğünde çalışmış, sonra Moskova’daki iki yıllık Parti Okulunu bitirmiş daha sonra da cumhuriyet çapındaki Kırgızistan Piyoneri isimli gazetenin başeditörü olmuş olan bir gazeteciydi.

      S. Eraliyev savaştan sonra gelecek vaat eden genç bir şair olarak ün kazanarak Kırgız yurdunda tanınmış, 1950’li yılların ortalarında büyük hacimli “Akmöör” isimli destanını mükemmel bir şekilde yazmış, büyük Rus Sovyet şairi A. Tvardovskiy’in “Vasiliy Terkin” isimli klasik şiirini çok güzel bir şekilde Kırgızcaya tercüme etmiş, sonunda Kırgız şiirinin yaratıcıları arasında ön saflara çıkmış, şiirin değerini bilen okurların, özellikle şair olmak isteyen gençlerin sevgilisi hâline gelmişti.

      Genç, yaşlı kalem arkadaşlarının arasında C. Aytmatov’un beğendiği, saygı duyduğu, güvendiği bir insan S. Eraliyev idi. Anlaşılan ikisini sadece hemşehrilik uyumu ve karşılıklı insani sempati değil, edebiyat sanatına olan görüşlerinin yakınlığı da samimileştirmiş olmalıdır.

      Yazarlar Birliği’nin 1954 yılında “seçilen” sekreterleri görüş birliği içindeki yöneticiler değillerdi. Onlar birbirleri ile anlaşamayan, birbirlerinden hoşlanmayan insanlardı. Mesela S. Eraliyev ile Ş. Beyşenaliyev kanlı bıçaklı idiler. Bu ikisinin zamanında T. Abdumomunov ile araları yok idi. Doğru, Toktobolot Abdumomunoviç çoğunlukla parti üst yönetiminin söylediklerini aynen yapmak, birbirleri ile çatışan hiziplerin herhangi bir tarafında yer almamak, yönetimi altındaki örgütteki iç çatışmaları büyütmemek için var gücünü harcamış, tartışmalarda düşüncelerini tarafsız ve hâlledici bir şekilde dile getirmemiş, su altından iş yürütmüştü. Bunun için de sadece S. Eraliyev ile Ş. Beyşenaliyev değil, başka yazarlar da “sabun vıcığı gibi elden kayan bir şey” diye tanımlayarak ondan hoşlanmıyorlardı.

      Doğru, 1954-61 yılları arasında Yazarlar Birliği gürültülü patırtılı çatışmalara sahne olmadan huzurla çalıştı. Tabii ki yazarlar arasında eskiden beri yaşana gelen zıtlıklar tamamen sönmemişti ve küle gömülmüş sıcak bir kor gibi gözlerden ırak kızarıyordu. Üstüne odun, altına ateş konsa bu kor alev alıp yanmaya hazırdı.

      O dönemde C. Aytmatov görev açısından yükselme, yeni eserler yazma ve Lenin Ödülü’ne ulaşma faaliyetleri ile meşgul idi ve kalem arkadaşları arasında hüküm sürmekte olan ilişkilerin içeriği ile işi de yoktu. Böyle olmakla birlikte, tek başına kendisi olmasa bile gümbür gümbür duyulmaya başlayan şöhreti yaşlı ve genç yazarların birçoğunu kendine bir mıknatıs gibi çekmeye başladı.

      Kırgız yazarları muhiti, 1955-65 yılları arasında zamanın eğitim standartlarına uygun orta ve yüksek eğitim almış, Rus dili ve Rus edebiyatı zenginliklerini iyi kötü özümsemiş, biraz yumuşayan totaliter rejim ortamında özgür düşünme ve yeni düşüncede yazma konusuna muhabbet bağlamış gençlerle çevrilmişti. Aralarında daha sonraları edebiyat ustası olmayı başaran Tölögön Kasımbekov (1931 yılında doğmuştur), Aşım Cakıpbekov (1935-1997), Mar Bayciyev (1935), Beksultan Cakiyev (1936), Murza Gaparov (1936-2002), Keneş Cusupov (1937), Colon Mamıtov (1940-1988), Turar Kocomberdiyev (1941-1989), Kubatbek Cusubaliyev (1941) vardı.

Скачать книгу