Скачать книгу

Bizlere ise başka bir kaç aile dahil toprak altında kazılmış sığınaklarda kalmak kısmet oldu. İçi bom boş, gün ışığı görmeyen bir kulübe gibiydi. İçecek suyumuzu da bir kaç kilometre uzaktan taşımaya mecburduk. Yanımda kaynanam, kayınpederim ve bir buçuk yaşında kızım vardı. Böyle dehşet koşullarda bırak insanı, hayvanı bağlasan durmaz. Etrafımızdan her gün cenaze çıkıyor. Onların cenazesini yapacak takati olan erkeklerin de sayısı gün geçtikçe eksiliyordu.

      Zor zamanlarda çoçuğumun karnını hiç olmazsa ana sütüyle doydururum diye emzirmeyi bırakmayacaktım. Lâkin sütüm taa vagondayken kesilmeye başlamıştı. Sabiyimi bulduklarımla besledim ama bulabildiklerim de zaten ne idi ki? Şu kocaman dünyada küçücük yavruma rızk bulmak da çok zor oldu. Karnını doyuramadım. Aclıktan gün geçtikçe halsizlendi, sarardı ve çiçek misali soldu gitti bebeğim. Kefenlik yerine kayınvalidem beyaz yünlü şalını verdi. Yıkayıp, paklayıp alıp gittiler yavrucağımı.

      Cenazeler sayısı hep arttığından insanların maneviyatı yıpranmış, acıma kabiliyeti de neredeyse kaybolmuştu. Halimize alıştık artık. Rahmetlilerin arkasından ne ağlamaya, ne de yas tutmaya gücümüz takatimiz kalmamıştı. Sanırsın ki, kâbus görüyorum. Sabah olunca uyanacak, bu vahşiyetten kurtulacağım. Ama yaşadıklarımız en gerçek bir hakikatti. Ben de evlât kaybına katlanarak, hor hayatıma devam etmeye baktım. Başka bir çarem mi vardı? Beraber kaldığımız iki ihtiyar kaynanam ve kayınpederim için mesüldüm.

      O günlerde havalar çok sıcak ve sessizdi. Yaşlı insanlar nefes darlığına dayanamıyorlardı. Kayınvalidem çok ağır hastalanıp yataklara düştü. “Canım tataraş yemek istiyor” dedi bir gün sabah. “Ah! Bakınız, babacığım, işte, ne kadar iyi! Annemin iştahı açılıyor. İyileşecektir demek!” dedim kayınpederime. Onun sesi çıkmadı. Kafası dalmış, kapı aralığına dikilmiş oturuyordu. Fakat ben umutlandım. Düşüncemi sessizce devam ettim; “Yalınız şu tararaşı neyle pişirsem ki, acaba? Bunun için un, yumurta, yağ, et lâzım. Evde onların hiç birisi yok. Satın almaya bir kuruş param bile yok.”

      Satıp paraya çevirebileceğim bir tek kızımdan kalan bir çocuk yorganı vardı. Doğumundan önce mavi kumaştan kendi ellerimle oyalamıştım. Kenarlarına da mavi ve sarı çiçekli basma kumaş seçmiştim. Pekte güzel olmuştu. Köşedeki bohçayı çözdüm. Yorganı elime aldım, ohşadım ve kokladım. Evlâdımın kokusu halâ çıkmamış gibime geldi. İçimden ağlamak geldi, lâkin gözlerimden bir damla gözyaşı bile çıkaramadım. Şuraçıkta kaynanamın iniltisi esimi toplamaya yardım etti. Yerimden kalkarak yorganı katladım, koltuğumun arasına sıkıştırdım ve dışarı çıktım.

      İki saat yol yürüyünce bir merkeze geldim. Arayıp pazarı buldum. Bir kenarda çekilip şu yorganı satmak istedim. Kuşluk vakti bitip öğlene geçmek (ağmak) üzereydi. Güneş hep ısıtıyordu. Artık bazar da dağılıyor ama benim yorganımı alacak kimse çıkmadı. Pazarın bir kenarındaki büyük çınarın gölgesinde genç bakkal yerleşmiş bulunuyordu. Hava gittikçe ısındığından o da malını mülkünü toplama başlamıştı. Onu görünce talâşlandım; şimdi giderse ben elim boş dönmek zorunda kalacağım. Direk onun yanına varmaya cüret ettim.

      “Ağam, bak şu yorganıma. Beğenilmeyecek değil, ha? Güzel o çok güzel görüyor musun? Ben pek çok şey istemem. Bir kerecik tataraş pişireceğim.”

      “Nima? Sen Kırım’mısan? Kırım’lar sotkın ku1,” dedi alay ederek Özbek bakkal. Ben onun söylediklerini pek anlamadım yalınız… Şu “sotkın” sözü kulağımı çınlattı. İyi bir şey söylemediğini farkettim. Üstelik küçümseyerek gülme tarzı beni aşağılayormuş gibime geldi. Boğazına yapışıp, boğasım, dövesim geldi ama yapamadım. Hepimiz sıkı takip altındayız. Bir hata yaptığımızda hemen hapse atıyorlardı. Kendime hakim olmaya mecburdum. Elimdeki yorganı göstererek tekrar satıcıya hitaben;

      “Bak bu yorgan için beş yumurta, bir kilo un, üç dört tane soğan, yumruğum kadar et istiyorum.”

      “Ne diyor bu kadın” dedi satıcı Özbekçe. Bu kez o beni anlamadı.

      “Yav neyi anlamadın? “Tuhum”, “göşt2” ve un istiyor, işte.” dedi yanımızdan geçen bir Kazak dede.

      “Bermayman. Toğri kelmaydi”3 dedi bana bakarak. Ama şu arada gelen ihtiyar annesi oğluna bir şeyler söyledi. Halime acımıştı galiba. İstemeyerek de olsa, bakkal sorduklarımı verdi. Ben de vedalaşıyor gibi yorganı son kez kokladım ve kadının eline tutturdum.

      Akşam tataraşı kaynanama yedirdim.

      “Sağ olasın evlâdım. Dünya durdukça durasın! Ben bu yemeği çocuk gibi istemiştim. Hakkını helâl et, kızım.”

      “Helâl olsun! Helâl osun da, bu nasıl bir sözler ya şimdi anacığım! Beğendiyseniz ne güzel işte! Demek tez zamanda iyileşceksiniz.”

      “Hadi kızım, yat dinlen. Yorulmuşsundur bugün.” dedi. Uyuyacakmış gibi başını duvara doğru çevirdi ve sustu. Sabah uyanmadı.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Ne? Sen Kırımlı mısın? Kırım’lılar haindir.

      2

      Yumurta, et.

      3

      Vermem. Uymaz.

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/2wBDAAMCAgICAgMCAgIDAwMDBAYEBAQEBAgGBgUGCQgKCgkICQkKDA8MCgsOCwkJDRENDg8QEBEQCgwSExIQEw8QEBD/2wBDAQMDAwQDBAgEBAgQCwkLEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBD/wgARCAHEARwDAREAAhEBAxEB/8QAHAAAAQUBAQEAAAAAAAAAAAAAAgABAwQFBgcI/8QAGwEBAQEBAQEBAQAAAAAAAAAAAAECAwUEBgf/2gAMAwEAAhADEAAAAfbuZ7Y4GkqiyWEYFWGCEkinEg9KAVmQVhSokFTCChwQyOyEZYbl6aBoISzJYSabgQFVFBCscnhDCUUeWK5BZpZCCiDhqcUIEYRT3gwoYSocIkhFdXooJXCkkph1ZJJURWNK5MRjBjAU8IYcZaW+ciFKQykBY8pDxDYSoeVLNB0I48OIQ5AHSkJXGEAIcQ8UemJIkpQ4w6iGMkSyqCKWSWZYLCiSnhqaUkQAYwQhESghBBWOUbJiQQIhxCERhyhTxJLZiGhU0cEQ4BIIEcQKwpIDUkSWGmfRJIohI6kCIIceV5WFY6ijilekDCGHHGHAIqUTgklkwRlWOhBqgxDDnJef7fGeZ73f+r+d5X4PY9A9X87xfn+3mfP9faep4Pn/AJP6T2D3/wAV45+d/ca/0/D6B635rzbx/wBT6N7H5bj/ADvd0u/y9d93isJY0jJhyYlRVl2EOFDWOJSHDjx387+49i/Q/ieD8v8AS0OH0d76fgcN5nu9x6353gfK/SdH9XncH5fv6Pb5vTPb/J8N5n6CLOpNZ5T4PY9u/Sfg5LkAAQwgwwzI1kyaVx0Gx5VSBzvy7wv1/a+n4fQfR53k/g/svSPW/N8l8Xrbf1+fufR8HmXjfqYprpPr8ypjt3/qfnfJfC/Y9V9/jw46d36f59kcEEQ4QQjO1kg5TCQ1OUrI0QSnBSmODUI5GR1NBDgFTHfC+X0Ok+3yIyZUOiBHHVkr6gIcp1JBobQoIY8OrjwgaAZXSJHUhlZEMCATDiECOCRj2NY8rktiHDlKVxDUMiGGVCErJGMOIcQ5GpI4whCAIgtQUckJYkUgpUOONEdyIrWlcEQwgRghxCBEMOOIQxHA7goyzRPLIkioaFTxHrIilSoAYYYQhxhhCEOIYclEooEQ7jI8syywZLDDjVCmfZYaFJYq0csY1FBDENSQaTqhhBDDKaMEJK2q6PLJEoYYhx4zbOA1LpwldcKOrjjq6uXirOhOOro5ayW19BzXVIgZVYwwg

Скачать книгу


<p>1</p>

Ne? Sen Kırımlı mısın? Kırım’lılar haindir.

<p>2</p>

Yumurta, et.

<p>3</p>

Vermem. Uymaz.