Скачать книгу

kirini silip süpürüyor.

      Ne çare dağlardan inen yağmurlar?

      Halkın derdini alıp götüremiyor.

1913

      Kâzim, bol bol acı sözler söyledin,

      Öfkelendin, hüzünlendin, üzüldün.

      Ülke kurtlarla dolu, acı sözsüz

      Yaşamak mümkün değil, bunu gördün.

1914

      Bela bu dağlarda yolu kolay buluyor,

      Hiç şaşırmayın bize yolu buluyor.

      Mutluluk, sen nerede şaşıp kaldın?

      O, ne kadar zor ve uzaktır bize yolun!

* * *

      Hançer, mermi izi de çok bedenimizde,

      Dağdaki taştan da çok derdimiz yüreğimizde.

      Hepsini yüklenip dayanıyoruz umutla,

      Sabaha yine çıkıyoruz iyi muratlarla.

1916
* * *

      Belalar yağmur olup gökten yağıyor,

      Kar olup yolları uçtan uca kapatıyor.

      Ya Allah, bakınız dağlarıma, nasıl da

      Kır saçlıya döndürdü karlar onları!

***

      Ölüm gelir, köpeğim durduramaz,

      Ölüm gelir, oğlum onu yıkamaz,

      Ölüm gelir, beni burda bırakmaz,

      Ama şiir kalemi asla yıkamaz!

***

      Fırtınalar gelir, kar ve dolu yağar,

      Dağlar bunlara dayanıp karşı koyar.

      Dert çok dünyada, ama sen dayan,

      Halk tecrübeli, bilir, mutlak güneş doğar!

      VASİYET

      Benim duama gelecekler,

      Cenazeme duracaklar,

      Bedenimi yıkayacaklar,

      Tabuta omuz verecekler.

      Bana mezar kazacaklar,

      Benim için ağlayacaklar,

      Naaşımı götürecekler,

      Yaşamaya devam edecekler,

      Vardır size bir çift sözüm,

      Vasiyet ediyor Kâzim:

      Zor günde birbirinize

      Yaşamı sevdirin, gözüm.

      Birlikte dirlik, biliniz,

      Birbirinizi çok seviniz!

      Hep tatlı olsun diliniz,

      Bela görmesin eviniz!

1944

      HAKKIMI HELAL EDİN!

      Ben kalmam, namım kalır,

      Sözüm, işim methedilir,

      Doğrum, yanlışım bilinir,

      Şakalarıma ne de gülünür.

      Görmüş geçirmiş köylüler,

      Haklarını gani gani helal eder.

      ‘Hacı bizi terk etti’– derler,

      Cennette iman dilerler.

      Razıyım ben onlardan,

      Candaşım, yakınlarım,

      Vatanın yurttaşlarıdırlar

      Gencinden yaşlısına.

1944

      YARALI JUĞUTUR (YARALI DAĞ KEÇİSİ)

      (Poema)

      Hepimiz biliriz hep,

      Hayat zordur hem de kısa.

      Yaralı dağ keçisinin,

      Acıklı öyküsü kadar.

      Onu hatırladım mı

      Ateşe tutulurum.

      Yediden yetmişe herkes

      Öyküyü duysun isterim.

      Yaymak isterim dünyaya,

      Matbaam da yok benim.

      Cahilliğe tutsağız,

      Karanlıkta gözlerimiz.

      Öyle az ki okuyanımız,

      Kalem tutmaz halkımız.

      Açlık çoğunluktadır

      Tok olanlarsa az ve zalim.

      Dağlarda kar yağıyor,

      İşte avluları örtüyor.

      Ateşe bağdaş kurup,

      Öyküm derinleşiyor.

      El koyuyor arsaya,

      Ekmeğe el koyuyor.

      Öyküye ve şarkıya,

      Zalim uzanamıyor.

      Zalimlerde o güç yok,

      Taştır Allaha şükür!

      Biz gönül şiirimizi,

      Kaptırmayız melunlara.

      Yaralı dağ keçisinin,

      Acır, kanar yarası,

      Benim de yüreğime,

      Sanki hançer saplanır.

      Öyküm dalga dalgadır,

      Yayılır tüm insanlara.

      Paylaşmasam derdimi,

      Kavurur beni hüzün.

      Ey, yaralı dağ keçisi!

      Sana benziyorum ben.

      Sesim kan ağlıyor,

      Yürekleri dağlıyor.

      Güzel, aybaş dağ keçisi,

      Otluyor dağın eteklerinde,

      Gece iniyor usulca,

      Dağdaki özenlerden.

      Vadide geyik sürüsü,

      Dinlenirken sere serpe,

      Kayalarda olurdu hep,

      Bekçileri dağ keçisi.

      Çok kurtardı, yiğitçe

      Sürüyü avcılardan.

      Çoğu zaman kendi de,

      Döndü nice ölümden.

      Günün birinde sürü,

      Otlar yine yamaçta,

      Şafakta suyunu içip,

      Tırmanıyor o da yukarlara.

      Birden yeri göğü inleten,

      Bir tüfek atıldı karşılardan,

      Sürü kaçıştı, ah juğutur,

      Yaralandı sol omzundan.

      Yukarı çıkamadan,

      Yuvarlandı aşağıya.

      Derin vadinin içinde,

      Başladı can çekişmeye.

      Merakla, sevinçle,

      Juğuturu

Скачать книгу