ТОП просматриваемых книг сайта:
Cadı. Hüseyin Rahmi Gürpınar
Читать онлайн.Название Cadı
Год выпуска 0
isbn 978-625-6485-61-7
Автор произведения Hüseyin Rahmi Gürpınar
Издательство Elips Kitap
2
Bulunmaz Bir Tunus Gediği 2
Fikriye Hanım dört yıl kadar mutlu, tatlı bir evlilik çağı geçirdikten sonra genç, güzel beyinin acıklı bir şekilde birdenbire ölümüyle taze dul kalarak, dayısı Hasan Efendi’nin evine dönmüştü. Zavallı Fikriye, küçük yaşında babasından ve anasından öksüz kalmış olduğu için dayısının evinden başka gidecek bir yeri yoktu. Rahmetli kocası Bedri Bey, varlık adına hemen bir şey bırakmamıştı. Evliliklerinin ürünü olarak yalnız üç yaşında bir kız kalmıştı.
Yaslı dul kadın, kızı yetim Latife’yi bağrına bastırıp dayısının babaca şefkat ve koruma kanadına sığınarak bir odaya çekildi. Durmayıp gözyaşı döküyor. Kocasının ölümü üzerinden aylar geçtiği hâlde, yaslı gözyaşları bir türlü dinmiyordu.
Fikriye’nin bu dönüşü, o zamana değin yalnız başına ev hanımlığına alışmış olan yengesi Emine Hanım’ın hiç hoşuna gitmedi. Bu dul yeğenin her ne suretle olursa olsun bir ikinci kısmeti çıkıp da evlerinden bir ayak önce savuşup gitmesi için ne türlü çarelere, yollara el atabilirse hepsine başvurmaktan geri durmuyordu.
Fikriye Hanım güzel, alımlı, oldukça terbiyeli bir kadındı. Fakat çocuklu bulunması sakıncasından dolayı evlenmeye iştahlı, uygun bir istekli çıkmıyordu. Yenge Emine Hanım, kılavuz kadınlara büyücek paralar adadı. En sonunda bir iki kısmet çıktı. Fakat bunlar da evlenmelerinden, geleceklerinden hayır, geçim umulur kimseler değildi. Kimi ihtiyar kimi sakat kimi züğürt kimi çapkındı.
Fikriye’nin bu kısmetsizliği, yengesinin çaçaronluğunu dayanılmaz bir dereceye vardırdı. Emine Hanım, kocaya varmanın erdemlerini, pek çok gerektiğini açıklama dırdırına artık hiç ara vermez oldu. Türlü dokundurmalar, simgeler, alt anlamlı cümlelerle her gün, her saat bu yüksünmeyi sezen talihsiz Fikriye’nin zaten dertli, yaralı yüreği bütün bütün kan kusuyor oluyordu.
Sonra bir gün kılavuz karının biri, telaşla geldi. Fikriye Hanım için yağlı bir parça, bulunmaz bir Tunus gediği çıktığını müjdeledi. Artık sevinçten yenge Emine Hanım’ın etekleri zil çalmaya başladı. Ona göre araştırmaya, incelemeye, sorgu suale kalkışmaksızın hemen Fikriye’nin bohçalarını bağlayıp sandığını, sepetini toplayarak kocasının evine gönderivermek gerekti. Kılavuz kadının uygun görüşü de böyle idi. O da ivedilikten yana idi. Çünkü bu kısmet pek az ele geçen olağanüstü ekstra türden bulunduğundan, nikâh uzarsa ara yere dedikodu karışır, iş bozulurmuş… Bu adamın iştahlısı pek çok, varmak isteyen kadınların sayısı, sınırı yokmuş… Bozmak için yermeleri; akla ve hayale gelmez, yakası açılmadık iftiralar atmaları; birçok şeyler uydurmaları düşünülebilirmiş. Kılavuz kadın, bu ekstra Tunus gediğini şöyle tanımlıyordu:
“… Bakanlığında, … kaleminin müdürü Naşit Nefi Efendi… Hem şöyle böyle değil… Kelli felli, şanlı şöhretli, bütün yanlarıyla, her yönüyle bir efendi. Yalan kabul etmem. Aylığı dört binden, yaşı da kırktan ziyade… Evcimen, ağırbaşlı, tam karı değeri bilecek çağda bir adam… Dosta kısmet olacak bir parça… Artık buna hiç lam, cim istemez. Söz getirdim. Söz verin götüreyim. İş bitsin vesselam.”
Fikriye Hanım, kılavuz kadının bu özlü, kısa fakat şüpheli övgülerine karşı derin derin düşünerek:
“Hanım, bu adam böyle kırk yaşını geçinceye dek hiç evlenmemiş mi? Bekâr mı durmuş?”
Bu soruya karşı kılavuz kadın, şehadet parmağını, entarisinin yakasından içeriye sokup, gözlerini süze süze gerdanının etrafını tatlı tatlı kaşıyarak:
“Dur kızım. Vebal istemem. Hepsini anlatacağım… Evlenmemiş değil… Evlenmiş… Kısmet olursa galiba sen üçüncü hanımı olacaksın…”
Fikriye Hanım haykırarak:
“Ay ben iki ortak üstüne mi gideceğim? Tanrı’m göstermesin!..”
“Hanım, lakırtıyı iyi anlamadan bomba gibi ateşlenme öyle… A şimdiki tazelerle lakırtı olmuyor ki… Tanrı’m esirgesin, hepsi farfara… Bu efendinin ilk karısı ölmüş. İkincisini boşamış… İşte şimdi sen üçüncü gideceksin… Bir evin bir hanımı olacaksın… Anladın mı efendim?..”
“İlk hanımı neden ölmüş?”
Kılavuz kadın, bir kahkaha salıvererek:
“Kendisine bakan hekimi bulup da hanımın hangi hastalıktan gittiğini sormayı doğrusu unuttum… Ay üstüme iyilik sağlık; bu da lakırtı mı ya? Seninle evlenmek isteyenler, ilk kocanın hangi hastalıktan öldüğünü soruyorlar mı?”
Beri yandan yenge Emine Hanım bağırarak:
Aman Fikriye, kimi kez öyle budalaca sorular sorarsın ki beş yaşındaki çocuk sormaz… Bırak kadını kendi hâline, lakırtısını bitirsin…”
Fikriye Hanım kızarak:
“Sormayınca meselenin
2
Vazgeçilmeyecek kârlı iş veya şey. (e.n.)