ТОП просматриваемых книг сайта:
.
Читать онлайн.Sizin şu anda okumaya başladığınız Türk Tarihi adlı bu kitap, Leon Cahun’un Asya Tarihine Medhal / Giriş adlı eserinden hareketle Necib Âsım tarafından yazılmıştır. Necib Âsım, bu eserini yazarken Leon Cahun’un eserini esas almış ancak, Doğu kaynaklarını ve Türk kültür tarihindeki temel kitapları da okuyarak yeni pek çok ilaveler yapmıştır. Mesela Orhun Kitabeleri’nden parçalar eklenmiş, Ebulgazi Bahadır Han’ın Secere-i Terakime kitabından bölümler alınmış, Kutadgu-Bilig hakkında bilgi verilmiştir. Necib Âsım’ın yararlandığı önemli şahıs ve kaynaklar arasında İbn-i Haldun, Kâtip Çelebi, Sultan Bâbür’ün Bâbürnâme’si, Nestor’un Vakayinâme’si, İbn-i Fadlan’ın Kitâb ilâ Melike’l Sakalibe’si, Şehabeddin Mercânî’nin, Müstefad’ül-Ahbarfi Ahval-i Kazan ve Bulgar’ı, el-Cahiz’in Menâkıb Cünd el-Hilafe ve Fuza’il el Etrak’i, Şair Nedim’in tercüme ettiği Sahayifü’l Ahbar, Nizamülmülk’ün Siyasetnâme’si, Diyarbakırlı Sait Paşa’nın Mir’atü’l İber’i, Galib Edhem Bey’in Meskûkât-ı Türkmâniye Kataloğu ve Takvim-i Meskûkât-ı Selçukiyye’si, Hayrullah Efendi’nin Tevârih-i âl-i Osman ve Yazıcızâde Ali’nin Tevârih-i âl-i Selçuk adlı eserleri sayılabilir.
Necib Âsım, bu kitabını yazarken en doğru bilgiye ulaşmak için zaman zaman tarih kitaplarındaki bilgileri karşılaştırarak karşılaştırmalı tarih çalışması da gerçekleştirmiştir diyebiliriz, bu hususu da özellikle belirtmekte fayda vardır diye düşünüyoruz. Yani Necib Âsım, nakilci anlayış yerine akılcı bir yaklaşım sergilemiştir.
Necib Âsım’ın Türk Tarihi adıyla hazırladığı bu kitap, iki baskı yapmıştır. Yayınlandığı zaman Osmanlı’da millî şuurun uyanmasına birinci derecede âmil olan bu önemli eserin ilk baskısı İstanbul’da 1900 yılında yapılmış, ikinci baskısı ise Türk Derneği tarafından 1911 yılında yine İstanbul’da olmuştur.
Kitabın sonunda birinci cildin sonu denmesi ve yine eserde Türk tarihinin bütün zamanlarının anlatılmamış olması ikinci bir cilt daha olması gerektiğini düşündürüyor. Necib Âsım, planlamasını iki cilt olarak yapmış ama ikinci cilt hazırlanıp yayımlanmamış olabilir diye düşünüyoruz. Biz, yine de Yusuf Akçura’nın şu tespitine katılıyoruz: Osmanlılar ve belki bütün Türkler içinde ilk ‘Bütün Türk Tarihi’ yazarı olmak şerefi Necib Âsım Bey’indir.
Müellifi Necib Âsım olan Türk Tarihi adlı bu kitap, zamanın Maarif Nezareti Celilesinin 131 numaralı ve 13 Zil’kade sene 315 ve 23 Mart sene 314 tarihli ruhsatnamesiyle basılmıştır. Biz söz konusu bu kitabı önce Arap harfli metinden Latin harfli metne aktardık sonra da günümüz okurunun daha rahat anlayıp istifade edebilmesi için günümüz Türkçesine aktardık.
Necib Âsım’ın Türk Tarihi adlı kitabını yayına hazırlarken yeri geldikçe biz de “çevirmen notu” altında bazı açıklamalarda bulunduk. Bir başka husus da; Necib Âsım’ın farklı kitaplardan yaptığı uzun iktibasları dipnot olarak göstermek yerine kitabın sonuna eklediğimiz “Notlar” kısmında vermeyi daha uygun bulduk.
Necib Âsım, Orhun Âbideleri’nden başlayarak Türkçenin pek çok dönem ve muhtelif lehçe ve şivelerinden ayrıca Arap ve Fars dilleriyle yazılmış metinlerden de alıntılar yapmıştır. Dolayısıyla bu tip metinlerin Türkiye Türkçesine çevrilmesinde dostlarımdan ve sahanın uzmanlarından da destek aldım. Desteğini gördüğüm Dr. Bilge Kaya Yiğit, Yılmaz Baş, kızım Rabia Betül ve eşi Afşin Muhibali’ye, Prof. Dr. Mustafa Kalkan’a teşekkür ediyorum. Kalkan’ın, Şehabeddin Mercânî’nin günümüz Türkçesine aktardığı Müstefadü’l Ahbar Fî Ahval-i Kazan ve Bulgar adlı eserinden istifade ettik.
Necib Âsım’ın Türk Tarihi adlı eseri okuyup anlamak, ele aldığı zaman dilimi itibarıyla; tarihî olarak derinliğine, coğrafî olarak da genişliğine ciddî ve kapsamlı bir bilgiyi gerekli kılmaktadır. Biz bu çalışmayı yaparken pek çok tarih kitabını da okumak zorunda kaldık. Çünkü şahıs ve yer adlarının doğrusunu yazabilmek için bile bu okumalara ihtiyaç vardı. Özellikle yer adları konusunda Mısır, İran, Azerbaycan, Gürcistan gibi ülkelerdeki dostlarımızın ve Türkiye’nin muhtelif şehirlerindeki dostlarımızın bilgilerine de müracaat ettik. Zaman zaman sahanın uzmanı tarihçi akademisyenlerimize de danıştık. Çalışmamızın editörlüğünü de tarihçimiz Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz yaptı, kendisine teşekkür ediyoruz.
Kitabın başında yazarıyla ilgili olarak koyduğumuz özgeçmiş, Necib Âsım Yazıksız’ı niçin şimdiye kadar keşfedip okumadım dedirtecek tarzda hazırlandı. Bizim dil, kültür ve tarih sahalarında ilklerden biri olarak tespit ettiğimiz Necib Âsım Yazıksız, bu yayınla yeniden okurlarıyla buluşacak ve hizmeti devam edecektir diye düşünüyoruz.
Elips Kitap’ın sahibi Yasin Topaloğlu’na da özellikle iki kere teşekkür etmek istiyorum; birincisi yayımlandığı zaman devrin aydınları ve yazarları üzerinde çok etkili olmuş olan bu eseri keşfedip günümüz Türkçesine kazandırma arzusu için, ikincisi de bu eseri yayımlayarak günümüz ilim ve kültür dünyasıyla buluşturduğu için.
Necib Âsım’ın Türk Tarihi adlı bu kitabı, Arap harflerinden Latin harflerine aktarımından ziyade günümüz Türkçesi ile yayına hazırlanması oldukça zor bir eser, erbabı benim ne demek istediğimi mutlaka anlayacaktır. Bizim bu çalışmamızda birtakım eksiklerin olması da muhtemeldir, okurlar zaman içerisinde fark ettikleri yanlışları ve eksiklikleri iletirlerse bir sonraki baskıda düzeltme imkânımız olacaktır. Bu tür dikkatleri için okurlara şimdiden teşekkür ediyorum. Türk Tarihi’nin müellifi Necib Âsım Yazıksız’ı da rahmet ve minnetle anıyorum.
TÜRK TARİHİ
BİRİNCİ KİTAP
Maarif Nezareti Celîlesinin 131 Numaralı ve 13 Zil’kade sene 315 ve 23 Mart sene 314 tarihli ruhsatnamesiyle basılmıştır.
BAŞLANGIÇ
Türkler ve Moğollar İran ve Çin medeniyetleri arasında ara bulucu oldular. Büyük toplumlar ve devletler kurup asayiş zamanlarında önemli medeniyetler meydana getirdiler.
Cenkten doğmuş ve fetihler için bir araya gelmiş bu topluluklar kendi komşularının zihnî kazanımlarında canlanarak bir ganimet malından istifade edercesine onlara da yayıldılar. Türk ve Moğol fatihlerinin fikir ve kurumları, uzun süre etki altına aldıkları kavimler ile birlikte karışmamak için direnme esasına dayanmakla birlikte, bunları kendi kavimlerine dönüştürüp kaynaştırmak için de esaslı bir fikir oluşmamıştı. Çünkü bunlar var olanı korur ve himaye eder, kendilerine yenilenlerin medeniyetlerini alır, ileri götürürlerdi.
Büyük fetihler ve güçlü devletler kuran Türk ve Moğollar ilk önce iki komşuları olan İran ve Çin ile ünsiyet kurmuş ve bunlarda görüp beğendikleri fikir ve bilgileri kabul etmiş oldukları için İran’a komşu olan Türklerin, Çin’e Acem terbiyesini, Çin’e komşu olanların da İran’a Çinli terbiyesini sırayla naklettikleri görülmüştür. İşte bu şekilde hicretten iki asır evvelinden dokuz asır sonrasına kadar şiddetle yer değiştiren Türk