Скачать книгу

dövdüğü veya dövüldüğünde de en ufak yardımı olmamıştı. Ödül karşılığında dövüşen toy ve enerjik, heyecanlı ve genç boksörler nesli sadece San Francisco’nun üretebileceği bir şeydi.

      Şanslı Richard’ın bu çocuk için yaptığı en büyük akıllılık, ona bu demokratik eğitimi vermekti. Genç Dick yüreğinde, içten içe, çok sayıda hizmetçinin bulunduğu bir malikânede yaşadığını ve babasının güçlü ve onurlu bir adam olduğunu asla unutmamıştı. Diğer yandan, genç Dick iki bacaklı, iki yumruklu saldırgan demokrasiyi de öğrendi. Bunu Mona Sanguinetti sınıfta kendisini imlâda yendiği zaman öğrendi. Berney Miller, Black Man’de koşarken onu atlatıp geçtiği zaman öğrendi.

      Bir de Tim Hagan, yüzüncü kere direkt sol vurup burnunu kanattığında ve ağzını parçaladığında; devamlı tekrarladığı gibi mideye sağ kroşe vurup onu sersemlettiğinde ve başının dönmesine sebep olduğunda, hırlayarak nefes aldığında ve patlayan dudaklarının arasından hıçkırırken malikânelerden ve banka hesaplarından yardım gelmesine zaman yoktu. İki ayağının üstünde, iki yumruğuyla, ya kendisi olacaktı ya da Tim. İşte o anda Dick, kan ve ter içinde, demirden iradeyle, kaybetmenin kaçınılmaz olduğu bir dövüşü nasıl kaybetmeyeceğini öğrendi. İlk yumruktan itibaren çok zorlu bir mücadele olmuştu. Ama sonuna kadar dayanmış ve birbirlerini yenemeyeceklerine karar verilmişti. Gerçi bu karara, ikisi de bulantıyla ve bitkin bir şekilde yere serilinceye, birbirlerine meydan okuyarak bakarken gözlerinden öfkeyle yaşlar boşalıncaya kadar varılmamıştı. Bundan sonra arkadaş olmuşlar ve birlikte okul bahçesini yönetmişlerdi.

      Genç Dick’in ilkokulu bitirdiği ay Şanslı Richard öldü. Genç Dick on üç yaşındaydı, yirmi milyon doları vardı ve dünyada onu rahatsız edecek hiçbir akrabası yoktu. Hizmetkârlarla dolu bir malikânenin, bir buharlı teknenin, ahırların ve ayrıca yarımadanın aşağısında Menlo zenginlerin yaşadığı bölgede bir yazlık konağın efendisiydi. Onu yalnızca tek bir şey rahatsız ediyordu: Vasiler.

      Bir yaz gününün öğleden sonrasında, büyük kütüphanede vasiler kurulunun ilk toplantısına katıldı. Üç kişilerdi, hepsi yaşlıcaydı, başarılıydı, hukukçuydu ve babasının iş arkadaşlarıydı. Vasiler ona durumu açıklarken Dick’in izlenimi, hepsi iyi niyetli olsa da, onlarla hiçbir bağının olmadığı şeklindeydi. Ona göre, bu adamların çocuklukları çok geride kalmıştı. Bunun yanı sıra, o çok ilgilendikleri çocuğu, yani kendisini hiç anlamadıkları belliydi. Ayrıca gayet emin bir şekilde, dünyada kendisi için neyin en iyi olduğunu bilebilecek en uygun kişinin yine kendisi olduğuna karar verdi.

      Bay Crockett uzun bir konuşma yaptı ve Dick gözünü açarak dikkatle dinledi. Doğrudan kendisine hitap edildiği ve yorum sorulduğu zaman başını salladı. Bay Davidson’la Bay Slocum’un da söyleyecekleri vardı ve Dick onlara da aynı şekilde davrandı. Birçok şeyin yanı sıra, Dick babasının ne kadar değerli, dürüst bir adam olduğunu, ayrıca üç bey tarafından çoktan belirlenmiş ve onu da değerli, dürüst bir adam yapacak olan programı öğrendi.

      Beyler düşüncelerini belirttikten sonra Dick de birkaç şey söylemeyi görev saydı.

      “Epeyce düşündüm ve her şeyden önce seyahate çıkacağım,” diye açıkladı.

      “O daha sonra olacak, oğlum,” dedi Bay Slocum sakin bir sesle. “Örneğin, üniversiteye girmeye hazır olunca. O dönemde bir yıl yurtdışında kalmak çok iyi olur… Gerçekten de gayet iyi olur.”

      Çocuğun gözündeki hayal kırıklığını ve dudaklarının bilinçsizce büzüldüğünü fark eden Bay Davidson, “Tabii,” diye araya girdi. “Tabii, bu arada biraz seyahat edebilirsin, sınırlı süreli seyahatler, okullar tatil olduğunda. Eminim, diğer vasiler de uygun bulacaktır –düzgün yönetildiği ve korunma sağlandığı takdirde, tabii– okul sömestrlerinin arasına sıkıştırılmış kısa yolculuklar tavsiye edilebilir ve yararlı olabilir.”

      Dick belirgin bir şekilde konuyu değiştirerek, “Mal varlığımın değerinin ne kadar olduğunu söylemiştiniz?” diye sordu.

      Bay Crockett hemen, “Yirmi milyon –en ihtiyatlı yaklaşımla– yaklaşık bu kadar ediyor,” diye cevap verdi.

      “Diyelim ki şu anda yüz dolar istediğimi söylesem,” diye devam etti Dick.

      “Şey… Iıhh… Ehem…” Bay Slocum yardım almak amacıyla etrafına bakındı.

      “Bu parayı neden istediğini sormak durumunda kalırdık,” diye cevap verdi Bay Crockett.

      Dick, Bay Crockett’ın gözlerinin içine bakarak, çok yavaş bir şekilde, “Peki, diyelim ki, çok özür dilerim ama ne için istediğimi söylemeyi düşünmüyorum dedim?”

      Bay Crockett o kadar hızlı bir şekilde, “O zaman alamazsın,” dedi ki, tavrında hafif bir tersleme ve aksilik vardı.

      Dick bu bilgiyi sindirmeye çalışırmışçasına başını salladı.

      “Ama tabii, oğlum,” diye araya girdi Bay Slocum hemen, “daha para işleriyle uğraşamayacak kadar genç olduğunu anlıyorsun. Buna senin adına biz karar vermeliyiz.”

      “Yani sizin izniniz olmadan bir kuruşuna bile dokunamaz mıyım?”

      “Bir kuruşuna bile,” diye tersledi Bay Crockett.

      Dick düşünceli bir tavırla başını salladı ve “Ha, anlıyorum,” diye mırıldandı.

      “Tabii ki, kişisel harcamaların için biraz harçlığın olacak,” dedi Bay Davidson. “Örneğin, haftada bir veya belki iki dolar. Büyüdükçe harçlığın artacak. Yirmi bir yaşına geldiğin zaman, kuşkusuz –tavsiyeyle– kendi işlerini idare edebilecek yeteneğe sahip olacaksın.”

      “Ama yirmi bir yaşıma gelinceye kadar, yirmi milyonumdan istediğimi yapabileceğim yüz doları alamayacağım, öyle mi?” diye sorguladı Dick çok sakin bir sesle.

      Bay Davidson sakinleştirici kelimeler söylemeye başladı ama Dick elini sallayarak onu susturdu ve şöyle devam etti:

      “Anladığım kadarıyla elime geçecek her türlü para konusunda dördümüzün anlaşmaya varması gerekiyor, öyle mi?”

      Vasiler Kurulu başlarını salladı.

      “Yani ne kadarda anlaşırsak verecek misiniz?”

      Kurul yine başını salladı.

      “O halde, şimdi yüz dolar istiyorum,” diye açıkladı Dick.

      “Ne için?” diye sordu Bay Crockett sert bir sesle.

      Genç Dick sakin bir şekilde, “Size söylemekte sakınca görmüyorum,” diye cevap verdi. “Seyahate gitmek için.”

      Bay Crockett, “Bu gece saat sekiz buçukta yatacaksın,” diye tersledi. “Ve yüz dolar alamazsın. Sana bahsettiğimiz hanım altıdan önce gelecek. Sana açıkladığımız gibi, gün ve saat bazında senden sorumlu olacak. Saat altı buçukta, her zamanki gibi, yemek yiyeceksin. O da seninle yiyecek ve sonra seni yatıracak. Sana anlattığımız gibi sana annelik yapacak, kulaklarının temiz, boynunun yıkanmış olmasını sağlayacak.”

      “Ve Cumartesi akşamı banyomu yaptıracak,” dedi Dick süklüm püklüm.

      “Aynen öyle.”

      Dick her zamanki tavrı haline gelen ve okul arkadaşlarıyla öğretmenlerinin kendi zararlarına öğrendiği umursamaz, rahatsız edici, “Bu hanıma hizmetlerine karşılık ne kadar para ödüyorsunuz –ödüyorum–?”

      Bay Crockett ilk kez duraksayarak boğazını temizledi.

      “Ben ödüyorum, öyle değil mi?” diye ısrar etti Dick. “Hani şu yirmi milyondan.”

      Bay

Скачать книгу