ТОП просматриваемых книг сайта:
Bir nefeste 20. yüzyıl. Okakura Kakuzo
Читать онлайн.Название Bir nefeste 20. yüzyıl
Год выпуска 0
isbn 978-625-8068-12-2
Автор произведения Okakura Kakuzo
Издательство Maya Kitap
Bir Nefeste. 20. Yüzyıl
Bu kitabın geliştirilmesinde bize verdiği cesaret, ilham ve rehberlik için babama ve bana pek çok şekilde yardım eden sevgili annemin anısına…
Harita Listesi
1 Avrupa’nın sömürgeleştirdiği Afrika – 1914
2 Emperyal Rakipler: Rusya ve Japonya
3 Avrupa’nın Birinci Dünya Savaşı (1914–18) sırasındaki askeri müttefikleri
4 1918 barış antlaşmalarından sonra Avrupa ve Ortadoğu, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu
5 1922’de Sovyet Rusya, Transkafkasya, Ukrayna ve Belarus’un birleşmesiyle kurulan SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği)
6 Almanların Belçika’dan Fransa’ya ilerleyişi
7 1942’de Japon genişlemesinin uzandığı bölgeler
8 1999’da Avrupa Birliği
9 1970’lerde OPEC üyesi ülkeler
10 Güneydoğu Asya’da (Hindiçini) Fransız sömürge bölgeleri ve Vietnam Savaşı hazırlığı
11 1947’de Filistin’in bölünmesi ve 1949 ateşkes antlaşması
12 Doğu ve Batı Avrupa arasındaki “Demir Perde”
13 Yugoslavya cumhuriyetleri ve eyaletleri
Giriş
1900 yılı geldiğinde pek çok insan hâlâ atalarının yüzyıllardır yaşadığı gibi yaşıyordu. Genel dünya nüfusu 1,5 milyara dayanmıştı ve insanların büyük bir bölümü yakıt olarak kömür veya odun kullanıyor, kendi yiyeceğini kendi yetiştiriyor ve küçük kırsal bölgelerde yaşıyordu. Önceki yüzyılın Sanayi Devrimi yapay aydınlanma ve ısınma, buharlı tren, motorlu ulaşım ve telefon gibi birtakım yararlı yenilikler getirmiş olsa da, bunlar ancak gelişmekte olan Batı ülkelerindeki zengin bir azınlığın faydalandığı şeylerdi.
Milletler arasındaki ittifaklar esas olarak askeri savunma amaçlıydı. Sömürgecilik, Batı kültür ve teknolojisinin dünyanın her tarafına yayılmasını sağladı -yirminci yüzyılın küreselleşme yöneliminin başlangıcıydı bu- fakat bu durum, güçlü milletlerle onların sömürgeleri arasında hammadde ve ucuz işgücünün istismarına yol açan eşitsizliğe dayalı ilişkiler yaratılmasına neden oldu.
Sanayileşmiş ülkeler, yirminci yüzyıla geleceğe yönelik bir iyimserlik dalgasıyla girmişlerdi. Avrupa ülkeleri dünyayı politik ve ekonomik egemenlikleri altına aldılar. Yaptıkları bilimsel ve teknolojik yeni buluşlar, imparatorluklarının çıkarlarıyla birleştiğinde onlara sürekli gelişen bir dünya vaat ediyordu.
Ancak, yüzyılın başında sadece bazı ayrıcalıklı erkeklerin ve çok az sayıda kadının oy verme hakkı vardı ve kadınların yüksek öğrenim görmesi çok enderdi; çocukların ve gençlerin söz hakkı yoktu, toplumda keskin sınıfsal ayrılıklar vardı ve ırkçılık çok olağandı.
Yirminci yüzyılda değişecek çok şey vardı. Başka hiçbir yüzyıl, bu kadar hızlı ve yaygın değişimlere tanık olmamıştı; sadece bilimsel ve teknolojik olarak değil, aynı zamanda sosyal, siyasal, ekonomik olarak, tıp ve felsefe alanlarında da büyük gelişmeler olmuştu.
Bu kitap yirminci yüzyıldaki dönüm noktalarını tanımlamaya yardım ederek, sebeplerin ve bunların sonuçlarının altını çizerek, modern dünyamızı şekillendiren karmaşık olaylar ve gelişmeler arasında okuyucuya rehberlik ediyor.
Yüzyılın sonlarına doğru, çalkantılı savaş yıllarının sonunda ortaya çıkan ekonomik ve siyasal değişiklikler, aristokrat sınıfın kontrolü altındaki krallık ve imparatorlukların olduğu eski dünyanın, uluslararası ticaret ve ticari birleşmelerin egemen olduğu yeni dünyaya evrilmesine neden oldu.
1. Bölüm
ESKİ DÜNYANIN SİLKİNİŞİ
Avrupa’nın zenginliği, Sanayi Devrimi’ne ve denizaşırı bölgelerin sömürgeleştirilmesine dayanıyordu. On sekizinci yüzyılın sonlarında sanayileşen ilk ülke olan İngiltere, on dokuzuncu yüzyılın büyük bir bölümünde egemen olan sömürgeci ve ticari bir güçtü. İngiliz sanayiciliği Belçika’ya ve Kıta Avrupa’sının geri kalan ülkelerine de yayıldı. Avrupa’nın dışında, Amerikan İç Savaşı’nın (1861-65) ardından Birleşik Devletler de hızla sanayileşti. Japonya da Batılı güçlerin istilasına karşı direnme çabası içinde olmakla birlikte, yine de Batı’dan demiryolları, tekstil ve madencilik alanlarına odaklanan sanayileşme metotlarını aldı.
Tekstil, çelik, demiryolları ile pamuk, demir, kauçuk, petrol gibi diğer büyüyen sanayi kollarının ürünleri için pazarın yanı sıra hammaddeye de ihtiyaç vardı ve bu durum ticaret yapan birçok milleti, diğer ülkeleri sömürge olarak kontrolleri altına almaya yöneltti. Kâr etme dürtüsü ve milletlerin kendi aralarındaki rekabetin sürüklediği on dokuzuncu yüzyılın sonlarındaki imparatorluk kurma dalgası en çok, imparatorluğunun merkezine Hindistan’ı yerleştirmiş olan İngiltere’de gelişmişti. 1900 yılı civarında Fransa, Portekiz, Hollanda ve Rusya da siyasal ve ekonomik güçlerini kullanarak önemli sömürge imparatorlukları ya da bölgeler kurdular. Almanya ve İtalya kendi sömürgelerini kurma süreci içinde endüstriyel güçlerini ortaya çıkardı ve ticari olarak Çin pazarında genişleme hırsı içinde olan Japonya, siyasi ve ekonomik bir güç olarak Asya’da büyümekteydi.
Sanayileşme, refaha kavuşan orta sınıflar ve geniş bir işgücü yarattı, ancak bu dönemin getirdiği ekonomik refahı herkes paylaşamadı. Yirminci yüzyılın başlarında, daracık ve sağlığa uygun olmayan yerlerde yaşayan ve tehlikeli koşullar altında uzun saatler çalışan işçiler, daha iyi çalışma koşulları ve daha yüksek bir hayat standardı talebiyle zengin işverenlerine karşı başkaldırdılar. Rusya’da bu talepler Çarlık Rusya İmparatorluğu’nun devrilmesine yol açarak bir devrime ön ayak oldu.
Avrupa’daki çekişmenin bir sonucu olan 1914’teki Birinci Dünya Savaşı, Avrupa’nın genişlemesine olanak sağlayan barışın darmadağın olmasına, imparatorlukların yıkılmasına ve eski ülkelerin yerini yenilerinin almasına yol açtı.
Batı Avrupa güçlerinin Asya’yla ticarete uzun zamandır ilgileri vardı. Asya’daki Portekiz ve sonra Hollanda etkileri, on sekizinci yüzyılda İngilizler ve Fransızlar tarafından -İngilizlerin 1858’den itibaren Hindistan’ın kontrolünü resmi olarak ele geçirmesinden ve Fransızların 1840’tan itibaren Polonezya’yı, 1887’den itibaren Hindiçini’yi (Vietnam ve Kamboçya) kontrol altına almasından sonra- tamamen gölgede bırakıldı.
İngiltere’nin eski sömürgeleri tarafından 1783’te kurulan ABD, genel anlamda diğer ülkelerin meselelerine karışmamayı tercih eden yalıtılmış bir politika izliyordu. Ancak, stratejik askeri nedenlerle Hawaii Pasifik adaları grubunu ilhak edecek, İspanyol-Amerikan Savaşı’nın (1898) ardından İspanyol mülkiyeti altında olan Pasifik’teki Filipinler ve Guam ile bir Karayip adası olan Porto Riko’nun hâkimiyetini eline geçirecekti.
1878 ve Birinci Dünya Savaşı’nın çıktığı 1914 yılları arasında geçen sürede, rakip ülkeler kendi hammadde ihtiyaçları için dünyanın geri kalan son gelişmemiş bölgelerini aceleyle sömürgeleştirmek istediklerinden Avrupa’nın sömürgeci imparatorlukları hızla büyüdü. Afrika’nın istilası için öylesine bir rekabet söz konusuydu ki, buna “Afrika Kapışması” adı verildi. Ticari ve ekonomik yararlarının yanı sıra Avrupalılar sömürgeleştirmeyi, ilkel milletleri uygar ve Hıristiyan yaşam tarzına uygun bir seviyeye ulaştıracak soylu bir girişim olarak görüyorlardı. 1914’te Avrupa, dünyadaki yaşamaya elverişli toprakların yüzde seksen beşini kontrolü altına almıştı.
1880’lerde hâlâ sömürgeleşmemiş denilebilecek tek kıta, “Kara Kıta” Afrika idi. O sıralar bu büyük kıtanın bir kısmını kontrol altında tutmanın getirdiği prestijle birlikte ekonomik, politik ve stratejik olarak sağlayacağı faydalar tahrik edici bir erişilebilirlik içinde gibi görünüyordu: Sömürgeciler için çok korkutucu bir tehdit olan tropikal hastalıklara karşı savaşacak aşılar bulunmuştu ve Maxim makineli tüfeğinin icadı, yerli halkla mücadelede onlara kolay