Аннотация

Notos’un Temmuz-Eylül, 101. sayısı çıktı. Şehir Bir Kültür ve Siyaset Alanı • Ferenc Karinthy: “İnsan yazarken aslında hep başyapıtını yazıyor.” • Annie Dillard: Dünyada Bir Yazar • Fadime Uslu: Öyküde Resimsel Görüntü Yaratmak 2 Notos Temmuz-Eylül, 101. sayısında Bir Kültür ve Siyaset Alanı olarak Şehir’e yöneliyor. Şehir gitgide çürüyen bir varlık. Yaşayan, organik, sürekli değişen, bu ülkede ileriye doğru değil, çukurun dibine indikçe inen bir varlık. Artık ne kimliği kaldı ne kültürü. Ve biz hepimiz onun içindeyiz. Elinizde tuttuğunuz bu dergi de şehir kültürünün parçası. Onun temsil ettiği ileri, nitelikli kültür artık şehirlerin çeperlerine sürüldü. Bu gidişin geriye döndürülmesi elbette mümkün. Bunun için yoğun, kararlı, hem düşünsel düzeyde hem alanda mücadele etmek gerekiyor. Bu can yakıcı sorunu dile getirmek için hazırlanan Notos’un Şehir dosyasında Şefik Karakoç, Bekir Ağırdır, Manuel Castells, China Miéville, Levent Soysal ve Semih Gümüş’ün yazıları; Vuslat Çamkerten ile Virginia Elena Patrone’nin desenleri yer alıyor. Notos’un bu sayısının söyleşisi Türkçede Epepe kitabıyla tanınan Macar yazar Ferenc Karinthy ile. Aganta bölümünde günümüz edebiyat dünyasına ve güncel kitaplara dair yazılarıyla Pınarnaz Eren, Aslı İdil Kaynar, Fulya Kılınçarslan, Esin Akşar, Fatih Balkış, Özge Kılıçoğlu ve Alper Güngör yer alıyor. Bir Yazarın Seçtikleri bölümünde Özcan Alper okunmasını zorunlu gördüğü kitapları, Cihan Çakan ise en çok etkilendiği yazarı nedenleriyle birlikte Notos’a anlatıyor. Dilek Yılmaz ve Murat Uzunkaya kısa sorulara kısa yanıtlarla kendi yazarlık serüvenlerini ve yayımlanan son kitaplarını anlatıyor. Foto-Yazı bölümünde Peter Henry Emerson’ın fotoğrafını Burcu Aktaş kısa bir anlatıyla yorumluyor. Kitaplık bölümünde Kemal Gündüzalp Ayfer Tunç’un Kuru Kız adlı romanını, Banu Yıldıran Genç Derya Sönmez’in Öteki Hayvanlar, Şenay Eroğlu Aksoy Cabir Özyıldız’ın Eski Zaman Türküsü, Serkan Parlak Özlem Çadırcı’nın Lüfer Mevsimi adlı öykü kitaplarını inceliyor. Notos’un bu sayısında öyküleriyle yer alan yazarlar: Donald Barthelme, Onur Akyıl, Erkut Özal, Emel Kaya, Lüsan Bıçakçı, Zeynep Parlar, Dilek Şimşek, Cem Çabuk, Yelina Tayfur. Notos Temmuz-Eylül 2024, 101 • 144 sayfa

Аннотация

Аннотация

Аннотация

Аннотация

Аннотация

Аннотация

Аннотация

Аннотация

Büyük bir yaratıcının mektupları Bu kudretliliğe, bu büyük tour joué’ye, çevrilen bir dümene ve tamamlanan bir büyük tura gülerken işitilebilen bir James Joyce vardır. Ulysses’in dümenlerinden ve turlarından, hilelerinden, kurnazlıklarından ve geri dönüşünden, her şeyden geri döndüğünde tamamladığı büyük turundan söz ediyorum. – Jacques Derrida “Yapmaya çalıştığım şey ile kilisedeki ayin arasında bir benzerlik yok mu sence de? Ben de gündelik hayatın ekmeğini, kalıcı sanat değeri olan bir şeye dönüştürerek insanlara bir tür zihinsel zevk ya da manevi haz vermeye çalışıyorum,” der Joyce, kardeşi Stanislaus’a. Sanatına kutsal bir misyon yükleyen Joyce, hayata uhrevi değil, dünyevi bir büyü verme çabasındadır. Joyce’ta gündelik olanla sanatsal olan, birbirini dışlayan bir çelişki olarak değil, birbirini besleyen bir ilişki olarak durur. İşte Joyce’un gündelik hayatına ışık tutan bu mektuplarda, yalnızca sanatının arkasında yatan özel hayatını değil, aynı zamanda sanatının kendisini okuruz.

Аннотация

“Doğa bize dilde açılan tarihtir.” – Martin Heidegger Evrensel(lik) terimi son yüz elli yıldır felsefeden bilime, sanattan gündelik dile kadar en sık kullanılan terimlerden biri. Ne var ki, Doğan Özlem Evrensellik Mitosu’nda çok kapsayıcı ve birleştirici görünen bu kavramın, “evrensel”den anlaşılanın farklılığı nedeniyle nasıl tam tersi bir yönde ayrıştırıcılığa yol açtığına işaret ediyor. Bu yüzden de evrensellik daima birilerinin kendi eğilim ve inançları doğrultusunda diğerlerine dayattıkları bir şey olmaktan kurtulamamıştır. Arkasında siyasal bir duruşu bulundurmayan felsefi bir tavrın güdük bir duruş olacağını vurgulayan Doğan Özlem Evrensellik Mitosu’nda bir araya getirdiği yazılarıyla evrenselci anlayışı tarihselci/hermeneutik bir perspektiften sıkı bir eleştiriye tabi tutuyor. Doğan Özlem’den yerleşik kabullere bir çekiç darbesi daha…