Скачать книгу

ve dönüp baktığında bunun Beyaz olduğunu görüp rahatladı. Kocaman köpek arabanın içinde sıçrayıp yüzünü yalamaya başlarken Aidan da ona sarıldı.

      Aidan rüyasının etkisiyle hala soluk soluğaydı. Her şey çok gerçek görünmüştü. Babası gerçekten öldürülmüş müydü? Onu en son gördüğü zamanı hatırlamaya çalıştı; krallığın avlusunda, tuzağa düşürülmüş ve etrafı sarılmıştı. Ona yardım etmeye çalıştığını fakat gecenin karanlığında Motley tarafından oradan uzaklaştırıldığını hatırladı. Motley’in onu, Andros’un arka sokaklarından, oradan uzaklaşmaya çalışan arabalardan birine koyduğunu hatırladı.

      Böylece arabada oluşu açıklanmış oluyordu. Fakat nereye gitmişlerdi? Motley onu nereye götürüyordu?

      Bir kapı açıldı ve bir meşalenin parıltısı karanlık odayı aydınlattı. Aidan nihayet nerede olduğunu görebiliyordu. Alçak, kemerli tavanlı, küçük bir kulübe veya tavernaya benzeyen, taş bir odadaydı. Kapının önünde, meşale aleviyle çerçevelenmiş olan Motley’in durduğunu gördü.

      “Böyle bağırmaya devam et de Pandesialılar bizi hemen bulsun” dedi Motley.

      Motley dönüp dışarı çıktı ve uzaktaki iyi aydınlatılmış odaya girdi. Aidan da hemen arabadan atlayıp yanında Beyaz’la birlikte onun peşine takıldı. Aidan parlak odaya girer girmez Motley kalın meşe kapıyı hızla kapattı ve birkaç kez sürgüledi.

      Aidan etrafına bakındı ve gözleri ışığa alışmaya başlayınca tanıdık yüzleri seçmeye başladı. Motley’in arkadaşları, oyuncular, yoldaki tüm o gösteri yapan insanlar; hepsi oradaydı. Hepsi o penceresiz taş barda toplanmış saklanıyordu. Hepsinin bir zamanlar son derece keyif içinde olan yüzleri şimdi asık ve hüzünlüydü.

      “Pandesialılar her yerde” dedi Motley Aidan’a. “Sesini alçalt.”

      Aidan bağırmakta olduğunun bile farkına varmamış olduğu için utanmıştı.

      “Özür dilerim” dedi. “Kâbus gördüm de.”

      “Hepimiz kâbus gördük” dedi Motley.

      “Bir kâbusun içinde yaşıyoruz” diye ekledi bir başka oyuncu, suratı asıktı.

      “Neredeyiz?” diye sordu Aidan kafası karışmış bir halde etrafına bakarak.

      “Bir taverna” dedi Motley “Andros’un en uzak köşesinde. Hala başkentteyiz, saklanıyoruz. Pandesialılar dışarıda devriye geziyor. Birkaç kez buradan geçtiler fakat içeri girmediler ve eğer sessizliğini korursan girmezler de. Burada güvendeyiz.”

      “Şimdilik” dedi arkadaşlarından biri, şüpheci bir şekilde.

      Aidan babasına yardım etmek için telaş ediyordu, hatırlamaya çalıştı.

      “Babam” dedi. “O…öldü mü?”

      Motley başını salladı.

      “Bilmiyorum. Götürüldü. Onu en son o zaman gördüm.”

      Aidan içerlediğini hissetti.

      “Beni oradan götürdün!” dedi kızgın bir şekilde. “Yapmamalıydın. Ona yardım edebilirdim!”

      Aidan çenesini sıvazladı.

      “Peki, bunu nasıl becerecektin?”

      Aidan omuz silkti, beynini zorluyordu.

      “Bilmiyorum” dedi. “Bir şekilde.”

      Motley başıyla onayladı.

      “Deneyebilirdin” dedi onaylar şekilde. “Ve şimdiye kadar sen de çoktan ölmüş olurdun.”

      “Babam öldü mü peki?” diye sordu, kalbinin sıkıştığını hissediyordu.

      Motley omuz silkti.

      “Biz ayrılırken ölmemişti” dedi. “Şu an ne olduğunu bilmiyorum. Artık şehirde arkadaşlarımız, casuslarımız yok; şehir Pandesialılar tarafından ele geçirildi. Babanın bütün adamları esir düştü. Biz de, korkarım, Pandesia’nın merhametine kaldık.”

      Aidan, babasının bir hücrede çürüyeceğini düşünerek yumruğunu sıktı.

      “Onu kurtarmalıyım” dedi Aidan, sorumluluk duygusuyla dolduğunu hissediyordu. “Onun orada kalmasına izin veremem. Buradan derhal çıkmalıyım.”

      Aidan sıçrayıp kapıya doğru koştu ve sürgüleri açmaya başladı fakat o kapıyı açamadan önce Motley geldi ve yanında durup ayağını kapıya dayadı.

      “Şimdi gidersen” dedi Motley “hepimizi öldürtürsün.”

      Aidan Motley’e baktı ve ilk kez yüzünde ciddi bir ifade gördü. Haklı olduğunu biliyordu. Ona karşı yeni bir minnettarlık hissetmeye ve saygı duymaya başlamıştı. Sonuçta o, gerçekten hayatını kurtarmıştı. Aidan bunun için her zaman ona minnettar olacaktı. Fakat aynı zamanda babasını kurtarmak için dayanılmaz bir istek duyuyordu ve her saniyenin önemli olduğunu biliyordu.

      “Bir başka yolu olduğunu söylemiştin” dedi Aidan hatırlayarak. “Onu kurtarmanın başka bir yolu olmalı.”

      Motley başıyla onayladı.

      “Evet, söyledim” dedi Motley.

      “Onların hepsi boş vaatler miydi o halde?” diye sordu Aidan.

      Motley iç geçirdi.

      “Ne öneriyorsun?” diye sordu bıkkın bir şekilde. “Baban başkentin göbeğinde, tüm Pandesia ordusu tarafından korunan kraliyet zindanlarında. Oraya öylece gidip kapıyı mı çalalım?”

      Aidan bir şeyler düşünmeye çalışarak durdu. Bunun iç karartıcı bir görev olduğunun farkındaydı.

      “Bize yardım edebilecek birileri yok mu?” diye sordu Aidan.

      “Kim?” diye sordu oyunculardan biri. “Babana sadık olan tüm adamlar onunla birlikte hücreye atıldı.”

      “Hepsi değil” dedi Aidan. “Bir yerlerde birileri daha mutlaka vardır. Başkentin dışındaki babama sadık şehir komutanları olamaz mı?”

      “Belki” diyerek omuz silkti Motley. “Fakat şimdi neredeler?”

      Aidan sinirlendi, umutsuzdu ve babasının hapiste oluşunu kendisi oradaymış gibi hissediyordu.

      “Burada hiçbir şey yapmadan duramayız” dedi Aidan. “Eğer bana yardım etmezseniz, ben kendim giderim. Öleceksem de umurumda değil. Babam hapisken ben öylece burada oturamam. Ve ağabeylerim…” dedi Aidan hatırlayarak ve ağlamaya başladı. İki ağabeyinin öldürülüşünü hatırladığında yoğun duygulara boğulmuştu.

      “Artık kimsem yok” dedi.

      Sonra başını salladı. Ablasını, Kyra’yı hatırladı ve onun güvende olması için dua etti. Sonuçta sahip olduğu tek kişi artık ablasıydı.

      Aidan, utanmış bir şekilde ağlarken, Beyaz onun yanına gelip başını bacağına yasladı. Aidan gıcırdayan, ahşap zeminde ayak sesleri duydu ve omzunda etli bir el hissetti.

      Başını kaldırıp baktığında Motley’in ona merhametle baktığını gördü.

      “Yanılıyorsun” dedi Motley. “Biz varız. Biz artık senin aileniz.”

      Motley dönüp içeridekileri işaret etti ve Aidan tüm oyuncu ve göstericilerin kendisine ciddiyetle, gözlerinde merhamet dolu bir ifadeyle bakıp başlarıyla onayladıklarını gördü. Aidan bu insanların savaşçı olmasalar bile iyi kalpli insanlar olduklarını anladı. Onlara karşı içinde yeni bir saygı duygusu uyanmıştı.

      “Teşekkür

Скачать книгу