Скачать книгу

yere düşünce üstüne çok sayıda köylü çullandı.

      Darius, ona koşarak gelen Dray'e baktı, sonsuza kadar minnettar kalacaktı ona.

      Darius bir başka çığlık duyunca döndü ve başka bir İmparatorluk askerinin daha kılıcını kaldırıp üstüne indirmek için ona geldiğini gördü. Darius kaçarak bu darbeyi savuşturdu ve göğsüne inmeden önce kılıca vurup şıngırdayarak yere düşmesini sağladı. Sonra döndü ve askerin ayaklarını yerden kesecek şekilde onu tekmeledi. Asker yere düştü ve daha ayağa kalkamadan çenesine tekme atıp onu güzelce bayılttı.

      Darius, Loti'nin hızla yanından geçerek civcivli kavganın tam ortasına atıldığını ve uzanıp baygın askerin belinden kılıcını aldığını gördü.  Dray onu korumak için ondan önce atıldı. Darius, Loti'yi dövüşün en kalabalık yerinde görünce endişelendi ve onu güvenli bir yere almak istedi.

      Kardeşi Loc ise ondan önce harekete geçmişti bile. Öne atıldı ve Loti'yi arkasından tutarak silahı düşürmesini sağladı.

      "Buradan gitmeliyiz!" dedi. "Burası sana göre bir yer değil!"

      "Burası olmam gereken tek yer!" diye ısrar etti.

      Ancak Loc sağlam olan tek eliyle bile şaşırtıcı derecede güçlüydü böylece ona karşı koyup tekmelerken Loti'yi kalabalığın ortasından çekti. Darius ona ifade edebileceğinden daha çok minnettardı.

      Darius yanı başında bir çelik çınlaması duyunca döndü ve asker arkadaşlarından birinin, Kaz'ın; bir İmparatorluk askeriyle boğuştuğunu gördü. Kaz tam bir zorba ve Darius'un yanındaki baş belası olsa da şimdi birlikte dövüşmekten mutlu olduğunu kabul etmesi gerekirdi. Zorlu bir savaşçı olarak Kaz'ın askerle birlikte ileri geri hareket ederek çarpıştığını gördü. Bu, askerin şaşırtmacalı bir hareketle Kaz'a üstün gelip kılıcını elinden almasına kadar devam etti.

      Kaz orada savunmasız bir şekilde, yüzünde Darius'un ilk defa gördüğü korku dolu ifadeyle duruyordu. Kana susamış İmparatorluk askeri işini bitirmek için öne geldi.

      Birden bir çınlama duyuldu ve asker aniden donarak yüzüstü yere düştü. Ölmüştü.

      İkisi de ileri baktılar ve Darius, Kaz'ın yarı boyunda olan Luzi'nin orada elinde henüz fırlattığı taşla boşalan sapanı tuttuğunu görünce şaşakaldı. Luiz Kaz'a zoraki bir gülümseme attı.

      "Benimle uğraştığın için şimdi pişman mısın?" dedi Kaz'a.

      Kaz tek kelime edemeden bakakaldı.

      Darius, eğitimleri boyunca Kaz'ın ona resmen işkence çektirmesinden sonra Luzi'nin bir adım atıp Kaz'ın hayatını kurtarmasından etkilenmişti. Bu Darius'a daha sıkı dövüşmesi için güç verdi.

      Boşta kalan zertayı gören Darius, önündekileri ezercesine atılarak yanına koştu ve hemen üstüne çıktı.

      Zerta çılgın gibi tepindi fakat Darius ona kararlı bir biçimde sıkı sıkı tutundu. Nihayet kontrolünü sağladı ve onu döndürüp İmparatorluk askerlerine çevirmeyi başardı.

      Zertası dörtnala öyle hızlı koşuyordu ki onu zar zor kontrol edebiliyordu. Zerta, Darius'u tüm adamların arasından geçirip kalabalık İmparatorluk askerlerinin ortasına tek başına getirdi. Darius'un kalbi asker duvarına yaklaşırken göğsünü delercesine atıyordu. Buradan içlerine girilemez gibi duruyordu ancak artık bu işin geri dönüşü yoktu.

      Darius cesaretinin ona ilerleme gücü vermesi için zorladı kendini. Tam ortalarına atılır atılmaz kılıcıyla birlikte vahşi bir kıyıma başladı.

      Buradaki avantajlı konumuyla Darius sağlı sollu saldırarak bir zerta tarafından saldırıya uğramayı beklemeyen çok sayıda şaşakalan İmparatorluk askerini hakladı. Kör edici bir hızla safları yararak askerlerden oluşan denizi edindiği hızla yardıktan sonra yan tarafında birden korkunç bir ağrı hissetti. Sanki kaburgaları ortadan ikiye ayrılıyordu.

      Darius dengesini kaybedince, havada uçarak ilerledi. Yan tarafında hissettiği korkunç acıyla yere çarptı. İşte o an bir topuzla vurulduğunu anladı. Yerde, İmparatorluk askerlerinin oluşturduğu etten denizde, halkından uzakta yatıyordu.

      Yerde yatar haldeyken kafası çınlıyordu, dünyası bulanıktı ve uzaklara bakınca halkının etrafının sarıldığını fark ediyordu. Canla başla dövüşüyorlardı fakat sayıca çok azlardı ve güçleri denk değildi. Halkı katledilirken çığlıkları havayı dolduruyordu.

      Darius'un kafası ağırlaştı ve kendini yere bıraktı. Orada yatarken tüm İmparatorluk askerlerinin ona doğru yaklaştıklarını görüyordu. Orada bitmiş vaziyette yatarken hayatının kısa süre sonra son bulacağını biliyordu.

      En azından, diye düşündü, onuruyla ölecekti.

      En azından nihayet özgürdü.

      İKİNCİ BÖLÜM

      Gwendolyn tepenin yamacında durarak çöl göğünün üstünde söken şafağa bakıyordu ve saldırıya geçmeye hazırlanırken olacakları öngördüğü için kalbi hızla çarpıyordu. İmparatorluk'un köylülerle karşılaşmasına uzaktan bakarken adamlarını buraya, savaş alanına uzun yoldan getirip İmparatorluk saflarının arkasında konumlandırmıştı. İmparatorluk köylülerle aşağıdaki savaşa o kadar odaklanmıştı ki onların gelişlerini görmemişlerdi bile. Şimdi ise aşağıda savaşan köylüler ölümlerine giderken onlara bunun bedelini ödetme vaktiydi.

      Gwen adamlarını döndürerek köylülere yardım etmeye karar verdiğinden beri kaderin ağırlığını üzerinde yoğun bir biçimde hissediyordu. Kazansalar da kaybetseler de bunun yapılacak en doğru hareket olduğunu biliyordu. Sıra dağların tepesinde bu karşılaşmanın gelişimini izlerken İmparatorluk ordularının zertaları ve profesyonel askerleriyle yaklaştıklarını görmüş ve bu sahne ona Andronicus'un ardından Romulus'un Halka'yı işgalini hatırlatarak Gwendolyn'i yepyeni duygularla doldurmuştu. Darius'un kendi başına adım atarak onlarla karşılaşmasını izlemiş ve o kumandanı öldürmesine tanıklık ederken kalp atışları fırlamıştı. Bu, aynı Thor'un veya bizzat kendisinin yapacağı bir şeydi.

      Gwen şimdi orada dururken Krohn sessizce yanı başında homurdanıyor; Halka'yı terk ettiklerinden beri üstlerinde olan çelik zırhı kuşanmış olan Kendrick, Steffen, Brandt, Atme  ile onlarca  Gümüş ve yüzlerce adamı arkasında duruyordu.

      "ŞİMDİ!" diye haykırdı Gwen.

      Bu talimatla, Kendrick tarafından başlatılan korkunç bir savaş çığlığı koptu ve adamlar erken sabah ışığında sanki binlerce aslanın sesini taşıyan kükreyişleriyle tepeden hızla aşağı inmeye başladılar.

      Gwen adamları İmparatorluk saflarına ulaşırkenki sahneyi izledi ve köylülerle uğraşan İmparatorluk askerleri yavaşça ve şaşırarak döndüler, onlara kimin veya neden saldırdıklarını anlamadıkları belli oluyordu. Elbette ki askerler daha önce hiç hazırlıksız yakalanmamışlardı, hele ki profesyonel bir orduya hiç.

      Kendrick kendilerini toplamak ve ne olduğunu anlamaları için hiç vakit vermedi. Öne atılıp karşılaştığı ilk adamı bıçakladı. Brandt, Atme, Steffen ve yanlarındaki onlarca Gümüş üyesi işin içine girip silahlarını askerlere saplarken bağırıyorlardı. Gwen'in adamları müthiş bir kinle dolmuş, imparatoluğa karşı intikam duygusuyla yanıp kavruldukları ve o mağarada uzun günler hiç bir şey yapmadan oturdukları için savaşa susamışlardı. Halka'yı terk ettiklerinden beri Gwen hepsinin öfkelerini İmparatorluk'a kusmak için can attıklarını biliyordu ve bu savaş, tüm duygularını açığa çıkarmak için mükemmeldi. Halkından her birinin gözlerinden bir ateş, Halka'da ve Yukarı

Скачать книгу