Скачать книгу

radyoaktif atığı oradan çıkardılar.”

      “Ne kadar aldıklarını biliyor muyuz?” dedi, Luke.

      Trudy tabletine baktı. ¨Her dört haftada bir, malzemeler kamyonla buradan alınır ve Ulusal Güvenlik ve Çevre-Koruma Departmanları tarafından kontrol edilen, batı Pensilvanya’daki radyoaktif malzeme muhafaza tesisine götürülürler. Sıradaki sevkiyat bugünden 2 gün sonra gerçekleşecekti.

      “Yani yaklaşık 26 günlük radyoaktif atık.” dedi Don. “Ne kadar eder?”

      “Hastane bunu bilmiyor.” dedi Trudy.

      “Bilmiyorlar?”

      “Atıkları envantere atıyorlar ve oradaki veri tabanından takip ediyorlar. Bu atık materyali kim çaldıysa, veri tabanına erişmiş ve bütün veriyi silmiş. Tedavi çizelgelerine göre miktar aydan aya değişiyor. Envanteri tedavi kayıtlarına bakarak tekrar hesaplayabilirler ama bu saatler sürer.”

      “O veri tabanı yedeklenmiyor mu?” dedi Swann, teknoloji uzmanı.

      “Yedekliyorlar, ama bu veri de silinmiş. Hatta geçen senenin kayıtları bile silinmiş.”

      “Yani birileri ne yaptığını biliyor.” dedi Swann.

      Luke düşüncelerini aktardı. “Eğer ne alındığını bile bilmiyorsak bunun acil bir durum olduğunu nereden biliyoruz? “

      “Birkaç sebebimiz var.” dedi Trudy. ¨Bu bir hırsızlıktan fazlası. Oldukça iyi koordine edilmiş ve planlanmış bir saldırı bu. Hastanenin stratejik noktalardaki güvenlik kameraları kapatılmış. Bu noktalar, bazı giriş ve çıkışları, merdivenleri ve yük asansörlerini, depolama kasası, ve otoparkı içeriyor.”

      Luke “Güvenlik görevlileriyle konuşan biri oldu mu?” diye sordu.

      “Güvenlik konsolunu ve kameralarını izleyen iki görevli, kilitli bir dolapta ölü bulundular. Bunlardan biri Nathan Gold, elli yedi yaşında, beyaz, erkek, boşanmış ve üç çocuğu var, aşırı gruplar veya organize suç örgütleriyle bilindiği kadarıyla bir bağı yok. Diğeri Kitty Faulkner, otuz üç yaşında siyahi bir kadın, evlenmemiş, bir çocuğu var, aşırı gruplar veya organize suç örgütleriyle bilindiği kadarıyla bir bağı yok. Gold yirmi üç yıl boyunca bu hastane için çalıştı. Faulkner’da sekiz. Bedenlerin kıyafetleri çıkarılmıştı, üniformaları kayıp. İkisi de bağlanmış, yüzlerinde belirgin bir renk değiştirme mevcut, şişme, boyun travması, ölüme sebebiyet veren bağlayarak boğma işleminin izleri. Bakmak istersen bende fotoğrafları var.”

      Luke elini kaldırdı.” Tamam, yeterli. Ama şimdilik diyelim ki bunu yapanlar erkekti. Bir erkek, bir kadın güvenlik görevlisini öldürür ve daha sonra onun üniformasını alıp giyer mi?”

      “Faulkner, bir kadın için uzundu.” dedi, Trudy. “Kadının boyu 178cm, ve yapılı. Bir adam onun üniformasına rahatça sığabilir.”

      “Sahip olduğumuz tüm bilgi bu mu?”

      Trudy devam etti. “Hayır. Bir hastane işçisinin vardiyası varmış, ve şu an o kişiden haber alınamıyor. Bu çalışan, bir temizlik görevlisi ve ismi Ken Bryant. Yirmi dokuz yaşında siyahi bir adam, Rikers Adası’nda bir sene boyunca tutuklu yargılanmış, daha sonra Dannemora, New York’taki Clinton Islah Merkezinde otuz ay geçirmiş. Hırsızlıktan ve basit bir saldırıdan hüküm giymiş. Salındıktan sonra altı aylık bir akli dengesi yerinde olmayanları kamuya geri kazandırma programına ve iş kursuna gitmiş. Yaklaşık dört sene bu hastanede çalışmış, ve iyi bir kaydı var. Devam problemi ve disiplin sorunu olmamış.”

      “Bir temizlikçi olarak, tehlikeli atık depolama tesisine erişimi var, ve hastanenin güvenlik uygulamaları ve personeliyle ilgili bilgiye sahip. Bir zamanlar uyuşturucu tacirleriyle ve ayrıca Afrika kökenli Amerikalı cezaevi çetesi Black Gangster Family ile bağları varmış. Uyuşturucu tacirleri dediğim daha çok torbacı tabir edilen, düşük seviyedeki sokak satıcıları, onları mahallede büyüdüğü için tanıyor. Cezaevindeki çete ile olan bağları ise, muhtemelen kendini korumaya almak için.”

      “Bir hapishane çetesinin ya da bir sokak çetesinin mi bunu yaptığını düşünüyorsun?”

      Trudy kafasını salladı. “Kesinlikle hayır. Bryant’tan bahsettim çünkü onunla ilgili ipin ucu açık, hala onunla ilgili cevaplanmamış sorular var.  Bir veri tabanına erişip bilgileri silmek, bununla birlikte bir güvenlik kamerası sistemini ele geçirmek teknik bilgi gerektiren bir iş, ki bu da genellikle sokak çetelerinin altından kalkamayacağı bir şey. Bu karmaşıklık seviyesi ve çalınan materyaller düşünülünce, akla uyuyan bir terör hücresi geliyor.”

      “Bu kimyasallarla ne yapabilirler?” dedi Don.

      “Bu şeyin her yerinde radyolojik yayılım cihazı yazıyor.” dedi Trudy.

      “Kirli bomba.” dedi Luke.

      “Bingo. Radyoaktif atığı çalmanın başka açıklaması yok. Hastane alınan miktarı bilmiyor, ama alınan şey neydi biliyorlar. Bu kimyasalların arasında çeşitli miktarlarda iridyum-192, sezyum-137, trityum, ve flor var. İridyum yüksek radyoaktiviteye sahip, ve yoğun halde maruz kalmak dakikalar veya saatler içerisinde yanıklara ve radyasyon hastalığına sebebiyet verebilir. Deneyler gösteriyor ki sezyum-137’nin en ufak bir dozu bile 20 kiloluk bir köpeği üç hafta içerisinde öldürüyor. Flor ise kostik bir gaz, gözler, deri ve ciğerler için tehlikeli bir madde. En seyreltilmiş halinde gözleri yaşartır. Derişik haldeyse ciğerlere ağır hasar verir, dakikalar içerisinde solunumun durmasına ve ölüme sebep olur.¨

      “Harika,” dedi Don.

      “Önemli nokta şu,” dedi Trudy, ”yüksek konsantrasyon. Eğer bir teröristsen, bunların çalışması için fazla büyük bir alan hedeflememelisin, büyük bir yayılım alanı istemezsin. Bu, maruz kalınan miktarı sınırlar. Radyoaktif maddelerle birlikte, dinamit gibi klasik bir patlayıcıyı birleştirirsin, ve kapalı bir alanda patlatmak istersin, mümkünse etrafta bir sürü insan olur. İş çıkışı gibi bir saatte, kalabalık bir metro veya tren istasyonu. Ev-iş yolculuğu yapanların çoğunun kullandığı ortak bir istasyon, Grand Central Terminali veya Penn İstasyonu. Büyük bir otobüs terminali veya bir havalimanı. Özgürlük heykeli gibi turistik bir yer. Kapalı alan, radyasyon yoğunluğunu en yükseğe çıkarır.”

      Luke, Özgürlük Heykeli’nin tepesine kadar çıkan, dar ve klostrofobik merdivenleri gözünde canlandırdı. Herhangi bir günde burası insanlarla dolu olurdu, sıklıkla da okulla geziye gelen çocuklarla. Zihninde, Özgürlük Adası’nın, Haiti’deki kaçak göçmen botları gibi on bin turistle dolu olduğu canlandı.

      Daha sonra Grand Central Terminalinin sabah 7:30’daki hali, o kadar kalabalık ki ayakta duracak yer yok. Yüz kişi merdivenlerde sıralanmış, bir sonraki trenin gelip platformda bekleyen insanları almasını, oranın boşalmasını ve platforma inmeyi bekliyorlar. Bütün bu kalabalığın içinde bombanın patladığını hayal etti.

      Ve ışıklar söndü.

      Ani bir kan çekilmesi hissetti içinde. İlk patlamanın etkisi yüzünden ölenlerden daha çok insan, panik ve koşuşturma sırasında ölecekti.

      Trudy devam etti. ¨Buradaki sorunumuz, bu çekici hedeflerin takip edebileceğimizden çok sayıda oluşu ve bu saldırı New York’ta olmak zorunda da değil. Eğer hırsızlık olayı üç saat kadar önce gerçekleştiyse, şimdiden, operasyonumuz için muhtemel yarıçapımız en dört yüz kilometre. Bu da bütün New York ve banliyöleri, Philadelphia, ve New Jersey’deki Newark, Jersey City ve Trenton gibi ana şehirleri kapsıyor. Eğer hırsızlar bir saat daha yakalanamazsa bu çapı Boston ve Baltimore’a kadar uzatabilirsin. Burası tamamen nüfus yoğunluğu olan bir bölge. Bu kadar büyük bir çapta on binlerce yumuşak hedef olduğunu düşünebiliriz.

Скачать книгу