Скачать книгу

böyle olması gerekiyor?’ ya da bu ayarda bir şey demediği konusunda yemin edebilir misiniz?”

      “Yani şey, ne dediğini anlamadım, o yüzden evet kesinlikle.” Mr. Winkle, söylediklerinin böylesine bir zırvaya dönüştürülmesinden dolayı biraz afallamıştı. “Ben merdivendeydim ve tam olarak ne söylendiğini duyamadım ama şöyle bir izlenime…”

      “Jüri üyesi beyefendilerin sizi zihninizdeki izlenimlerle işleri yok, Mr. Winkle. Bana kalırsa böylesine bilgiler dürüst ve doğru sözlü beyefendilerin pek işine yaramayacaktır.” diye lafa girdi Mr. Skimpin. “Siz merdivendeydiniz ve tam olarak duyamadınız ama yine de Mr. Pickwick’in az önce söylediğim kelimeleri sarf etmediğine dair de yemin edebileceksiniz, doğru mu anlamışım?”

      “Hayır, yemin edemem.” diye yanıtladı Mr. Winkle ve Mr. Skimpin zafer edasıyla yerine oturdu.

      Bu aşamaya kadar Mr. Pickwick’in lehine pek bir şey olmadığından bu söylenilenler kolaylıkla şüpheleri daha da fazla üstüne çekmek için kullanılabilirdi. Ancak sanki bütün bunlar Mr. Pickwick’i daha olumlu bir ışık altında göstermeye yarayabilecekmiş gibi Mr. Phunky çapraz sorgu aracılığıyla Mr. Winkle’dan bir şey elde edebilme niyetiyle ayağa kalktı. Amaçladığı bilgileri edinip edinmediği derhâl ortaya çıkacaktır.

      “Sanıyorum ki Mr. Winkle, Mr. Pickwick genç bir adam, öyle değil mi?” dedi Mr. Phunky.

      “Ah, hayır.” diye yanıtladı Mr. Winkle. “Babam olacak yaşta.”

      “Muhterem dostuma Mr. Pickwick’i uzun süredir tanıdığınızı söylediniz. Evlenecek olduğunu düşünmenize ya da varsaymanıza neden olacak bir durum var mıydı ortada?”

      “Ah hayır, elbette hayır.” diye yanıtladı Mr. Winkle. Bunu öyle bir hararetle söylemişti ki aslında Mr. Phunky onu tanık kürsüsünden indirse iyi olurdu. Avukatlara göre iki tür son derece kötü tanık vardır: İsteksiz tanıklar ve aşırı istekli tanıklar. Mr. Winkle’ın kaderinde ikisi de olmak vardı.

      “Hatta daha da ileri gideyim, Mr. Winkle.” dedi Mr. Phunky ve son derece işini bilir ve kendinden emin bir tavırla devam etti: “Mr. Pickwick’in ileriki yıllarda karşı cinsle bir evlilik düşündüğüne dair herhangi bir tavrına ya da düşüncesine şahit oldunuz mu?”

      “Ah, kesinlikle hayır.” diye yanıtladı Mr. Winkle.

      “Artık yaşını başını almış, kendi uğraşları ve eğlenceleriyle meşgul olan ve kadınlara ancak bir babanın kızlarına davrandığı gibi davranan o adamlardan biri midir kendisi?”

      “Buna hiç şüphe yok.” diye yanıtladı Mr. Winkle, olabildiğince yürekten. “Aynen, evet, ah, evet, kesinlikle.”

      “Mrs. Bardell ya da diğer hanımlara karşı tavırlarında en ufak şüphe uyandıracak bir şeye şahit oldunuz mu?” dedi Mr. Phunky, Dava Avukatı Snubbin ona göz kırpmakta olduğundan yerine oturmak üzereyken.

      “Ha-yır.” diye yanıtladı Mr. Winkle. “Kolaylıkla açıklanabileceğine hiç şüphem olmayan önemsiz bir durum dışında.”

      Şunu da belirtmek gerekir; eğer zavallı Mr. Phunky, Dava Avukatı ona göz kırptığı anda oturmuş olsaydı ya da Dava Avukatı Buzfuz hücum anındaki dengesiz sorgulamasına son vermiş olsaydı (ki Mr. Winkle’ın kaygılı hâlini görünce bu sorgulamaya derhâl son vermesi gerektiğini çünkü bunun kendi çıkarına bir sonuç doğuracağını pekâlâ ki biliyordu) bu talihsiz bildiri elde edilmezdi. Bu kelimeler Mr. Winkle’ın dudaklarından döküldüğü anda Mr. Phunky oturdu ve Dava Avukatı, biraz panik hâlinde Mr. Winkle’ın tanık kürsüsünden inebileceğini söyledi ve Mr. Winkle da tam da büyük bir isteklilikle bunu gerçekleştirmek üzereydi ki Avukat Buzfuz onu durdurdu.

      “Durun, Mr. Winkle, durun!” dedi Avukat Buzfuz. “Lordumuz acaba kendisine babası yaşında olacak bu adamın hanımlara karşı sergilediği şüphe uyandırıcı tek bir örneğinin ne olduğunu sorma zahmetine girebilir mi?”

      “Muhterem avukatın söylediklerinizi işittiniz efendim.” dedi yargıç, sefil ve perişan hâldeki Mr. Winkle’a bakarak. “Sözünü ettiğiniz o olayı açıklayın.”

      “Lordum.” dedi Mr. Winkle endişeden tir tir titrerken. “Söylemesem daha iyi.”

      “Belki de.” dedi ufak yargıç. “Ama söylemek zorundasınız.”

      Mr. Winkle, koca mahkeme salonunu sarmış olan derin sessizlik karşısında titrek bir sesle Mr. Pickwick’in gecenin bir yarısı bir hanımefendinin odasına girdiği ve bu durumun ona kalırsa söz konusu hanımefendinin planlanan evliliğine engel olduğunu ve bütün hepsinin zorla Ipswich kazasının belediye reisi ve sulh yargıcı Saygıdeğer George Nupkins’in huzuruna götürülmelerine neden olduğunu anlattı!

      “Kürsüden inebilirsiniz, beyefendi.” dedi Dava Avukatı Snubbin. Mr. Winkle söylenileni yaptı ve çıldırmış gibi George and Vulture’a koştu ve söylenilene göre birkaç saat sonra başını koltuk minderlerinin altına gömmüş, derin ve kasvetli bir havayla inlerken bulundu.

      Tracy Tupman ve Augustus Snodgrass da sırasıyla kürsüye davet edildi. İkisi de mutsuz arkadaşlarının beyanını destekler nitelikte ifadeler verdiler ve ikisi de mütemadiyen süren eziyetten dolayı çaresizliğe sevk edildiler. Sonra Susannah Sanders çağırıldı ve Dava Avukatı Buzfuz tarafından sorgulandı. Dava Avukatı Snubbin tarafından da çapraz sorguya alındı. Kadın, Pickwick’in her zaman Mrs. Bardell’le evleneceğini söylediğini ve düşündüğünü söyledi. Mrs. Bardell’in temmuzda bayıldıktan sonra Pickwick’le nişanlanmış olmasının mahallenin yeni dedikodu malzemesi olduğunu biliyordu. Bunu kendisine çamaşırcı olan Mrs. Mudberry ve ütücü olan Mrs. Bunkin söylemişti ancak mahkemede ne Mrs. Mudberry’yi ne de Mrs. Bunkin’i görebiliyordu. Mr. Pickwick’in ufak oğlana başka baba ister mi diye sorduğunu duymuştu. Mrs. Bardell’in o zamanlar fırıncıyla arkadaşlık ettiğini bilmediğini ancak fırıncının o zamanlar bekâr şimdi ise evli olduğunu bildiğini söyledi. Mrs. Bardell’in fırıncıdan hoşlanmadığına dair beyan veremese de fırıncının Mrs. Bardell’den pek hoşlanmadığını çünkü hoşlansa başkasıyla evlenmeyeceği konusunda beyan verebilirdi. Mrs. Bardell’ın temmuz ayı o sabahı Pickwick ona bir tarih belirleyelim dedi diye bayıldığını düşünmüştü. Kendisi de (şahit) Mr. Sanders günü belirlemek istediğinde bayılıp kaskatı kesildiğini biliyordu ve kendine hanımefendi diyen herkesin benzer koşullar altında aynını yapacağına inanıyordu. Pickwick’in oğlana bilyelerle ilgili soruyu sorduğunu duymuştu ama yemin ettiği için “cilli” ve “misket” arasındaki farkı bilmediğini söylemek zorundaydı.

      Duruşmaya yönelik olarak: Mr. Sanders’le arkadaşlık ettiği dönemlerde diğer hanımefendiler gibi o da aşk mektupları almıştı. Mektuplaşmaları sırasında Mr. Sanders ona çoğu zaman “ördek” demiş ama hiçbir zaman “pirzola” ya da “salça” dememişti. Kendi beyi ördekleri pek severdi. Belki de pirzola ve salçayı da o kadar sevmiş olsa sevgi sözcüğü olarak o da kullanırdı.

      Dava Avukatı Buzfuz sanki böyle bir şey mümkünmüş gibi öncekinden daha büyük bir kibirle ayağa kalkıp, “Samuel Weller’ı çağırın.” dedi.

      Samuel Weller’ı çağırmak hiç de gerekli değildi çünkü Samuel Weller isminin telaffuz edildiğini duymuş, vakit kaybetmeden anında tanık kürsüsüne tırmanmıştı. Şapkasını yere bırakıp kollarını tırabzanlara dayadıktan sonra muazzam bir neşe ve canlılıkla önce Baroya kuş bakışı bir göz attıktan sonra sıralarda oturanları iyice incelemeye koyuldu. “İsminiz nedir efendim?” diye sordu yargıç.

      “Sam Weller, Lordum.” diye yanıtladı sözü geçen beyefendi.

      “İsminiz

Скачать книгу