Скачать книгу

övdüğüm Yüce Allah dost olup yardım etsin

      Dua edeyim, Han’ım: Yerli kara dağların yıkılmasın. Gölgeli büyük ağacın kesilmesin. Taşkın akan güzel suyun kurumasın, kanatlarının uçları kırılmasın. Koşar iken ak, boz atın sendelemesin. Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin. Dürtüşürken alaca mızrağın ufanmasın. Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun. Ak sakallı babanın yeri cennet olsun. Hakk’ın yandırdığı çırağın yana dursun. Yüce Allah, seni namerde muhtaç eylemesin Han’ım hey!…

      SALUR KAZAN’IN EVİNİN YAĞMALANMASI

      Bir gün Ulaşoğlu, yırtıcı kuşun yavrusu, zavallının, biçarenin ümidi, Amıt suyunun aslanı, Karacuğun kaplanı, yağız al atın sahibi, Han Uruz’un babası, Bayındır Han’ın güveyisi, Kudretli Oğuz’un devleti, yiğit Kazan yerinden kalkmıştı. Doksan başlı otağını kara yerin üzerine diktirmişti. Doksan yerde alaca ipek halı döşenmişti. Seksen yerde büyük kaplar kurulmuştu. Altın kadehler, sürahiler dizilmişti. Dokuz kara gözlü, güzel yüzlü, saçı arkasında örülü, göğsü kızıl düğmeli, elleri bileğinden kınalı, parmakları süslü dilber, kâfir kızları kudretli Oğuz beylerine kadeh sunup içiyorlardı. Ulaşoğlu Salur Kazan içti içti ve sonunda sarhoş olup kendinden geçti. Dizleri üzerinde doğruldu ve dedi ki:

      “Ünümü anlayın beyler, sözümü dinleyin beyler! Yata yata yanımız ağrıdı, dura dura belimiz kurudu. Yürüyelim beyler, av avlayalım, kuş kuşlayalım, yabani geyik yıkalım, dönelim otağımıza inelim, yiyelim, içelim, keyif çatalım.”

      Kıyan Selçukoğlu Deli Dündar:

      “Evet, Han Kazan uygundur.”

      Kara Göneoğlu Kara Budak:

      “Ağam Kazan uygundur.”

      Onlar öyle deyince at ağızlı Aruz Koca iki dizinin üstüne çöktü:

      “Ağam Kazan, pis dinli Gürcistan ağzında oturuyorsun, yurdunun güvenliğini kime bırakıyorsun?” diye sordu.

      Kazan, onu şöyle cevapladı:

      “Üç yüz yiğit ile oğlum Uruz, benim evimde kalsın ve evimin güvenliğini sağlasın.”

      Yağız al atını çektirdi, sıçrayıp atına bindi. Alnı beyaz aygırına Dündar bindi. Gök rengindeki büyük cins atını tutturdu, ona Kazan Bey’in kardeşi Kara Göne bindi. Beyaz büyük cins atını çektirdi, ona da Bayındır Han’ın düşmanını yenen Şer Şemseddin bindi. Parasarın Bayburd Kalesi’nden fırlayıp uçan Beyrek, boz aygırına bindi. Yağız al atlı Kazan’a keşiş diyen Bey Yigenek, doru aygırına bindi. Saymaya kalksam tükenmek bilmez, kısacası kudretli Oğuz beyleri atlarına bindiler ve Ala Dağ’a ava çıktılar.

      Kâfirin casusları gidip kâfirler azgını Şökli Melik’e haber verdi. Kaftanının ardı yırtmaçlı, yarısından çoğu kara saçlı, pis dinli, din düşmanı alaca atlı yedi bin kadar kâfir atlarına bindi, dörtnala hücum etti. Gece yarısı Kazan Bey’in yurduna geldiler ve altın otağlarını yerle bir ettiler. Kaza benzer kızları ve gelinleri feryat ettirdiler. Tavla tavla koç atlarına bindiler. Katar katar kızıl develerini yedekte çektiler. Ağır hazinesini, bol akçesini yağmaladılar. Kırk ince belli kız ile boyu uzun Burla Hatun’u esir aldılar. Kazan Bey ’in iyice ihtiyarlamış olan anası, kara devenin boynunda asılı gitti. Han Kazan’ın oğlu Uruz Bey, üç yüz yiğit ile beraber eli bağlı, boynu bağlı olarak gitti. Eylik Kocaoğlu Sarı Kulmaş, Kazan Bey ’in evini savunurken şehit düştü. Kazan’ın bu olan bitenden hiç haberi yoktu.

      Kâfir:

      “Beyler, Kazan’ın tavla tavla koç atlarına binmişiz. Altın akçesini yağmalamışız. Kırk yiğit ile oğlu Uruz’u esir etmişiz. Katar katar develerini yedekte çekmişiz. Kırk ince belli kız ile Kazan’ın helallisini tutmuşuz. Bu darbeleri Kazan’a biz vurmuşuz.” dedi.

      Kâfirin biri:

      “Kazan Bey’den alacak bir öcümüz daha kaldı.” dedi.

      Şökli Melik sordu:

      “Bre asilzade, ne öcümüz kaldı?”

      Kâfir:

      “Kazan’ın Kapulu Derbendi’nde on bin koyunu vardır, şu koyunları da getirsek, Kazan’a büyük darbe vurmuş olurduk.” dedi.

      Şökli Melik:

      “Altı yüz kâfir gitsin, koyunları getirsin.” diye emir verdi.

      Altı yüz kâfir atlarına atladı, koyunların üzerine dörtnala gitti.

      Gece yatarken Karacık Çoban, kara kaygılı rüya gördü. Gördüğü kötü rüyanın da etkisiyle uykusundan sıçradı, ayağa kalktı. Kıyan Gücü ve Demir Gücü adlı iki kardeşini de yanına aldı. Ağılın kapısını sağlamlaştırdı. Üç yere tepe gibi taş yığdı. Alaca kollu sapanını eline aldı.

      Ansızın Karacık Çoban’ın üzerine altı yüz kâfir yüklendi.

      Kâfir:

      Karanlık akşam olunca kaygılı çoban

      Kar ile yağmur yağınca çakmaklı çoban

      Sütü peyniri bol kaymaklı çoban

      Kazan Bey’in penceresi altın otağlarını

      Biz yıkmışız

      Tavla tavla koç atlarına biz binmişiz

      Katar katar kızıl devesini biz yedekte çekmişiz

      İhtiyarcık anasını biz getirmişiz

      Ağır hazine bol akçesini biz yağmalamışız

      Kaza benzer kızlarını ve gelinlerini

      Biz esir etmişiz

      Kırk yiğidi ile Kazan’ın oğlunu

      Kırk ince belli kız ile

      Kazan’ın helallisini biz getirmişiz

      Bre çoban uzağından yakınından beri gel

      Baş indirip bağır bas

      Biz kâfire selam ver de seni öldürmeyelim

      Şökli Melik’e seni iletelim

      Sana beylik alıverelim

      Çoban, kâfire şöyle cevap verdi:

      Lakırdı söyleme bre itim kâfir

      İtim ile bir yalakta bulaşığımı için azgın kâfir

      Altındaki alaca atını ne översin

      Alaca başlı keçim kadar gelmez bana

      Başındaki tolganı ne översin bre kâfir

      Başımdaki börküm kadar gelmez bana

      Altmış tutam mızrağını ne översin murdar kâfir

      Kızılcık değneğim kadar gelmez bana

      Kılıcını ne översin bre kâfir

      Eğri başlı çomağım kadar gelmez bana

      Okluğunda doksan okunu ne översin bre kâfir

      Alaca kollu sapanım kadar gelmez bana

      Uzağından yakınından beri gel

      Yiğitlerin darbesini gör öyle geç

      Bunu duyan kâfirler derhâl at teptiler, ok serptiler. Yiğitler yiğidi Karacık Çoban sapanının ayasına taş koyup fırlattı. Birini atınca ikisini üçünü yıktı; ikisini atınca üçünü dördünü yıktı. Kâfirlerin gözü korktu. Karacık Çoban, kâfirin üç yüzünü sapan taşı ile yere serdi. İki kardeşi okla vuruldu, şehit oldu. Çoban’ın

Скачать книгу