Скачать книгу

başlar. Okur, mezarlığı Salakça adlı köpeğin gözünden izler. Yazar, bu köpeğin mezarlığa geliş hikâyesi vasıtasıyla mekânın çalışanları ve müdürü Abdul Gaffarzade hakkında bilgi verir. Yapılan tasvir ve verilen bilgiler romanın ilerleyen bölümleri için temel teşkil eder. Çünkü Tilki Geldi Mezarlığı işleyişi ve çalışanlarıyla Sovyetler Birliği’nin minyatürü gibidir.86 Mezarlığın bekçisi Eflatun; çıkarcı, yalaka ve ahlâkî değerlerden yoksun bir adamdır. Yazar, Eflatun’un fizikî çirkinliğini de betimleyerek onun maddi ve manevi özelliklerini birleştirir. Mezarlık müdürü Abdul Gaffarzade ilk bölümde güçlü ve sözünü geçiren bir karakter olarak karşımıza çıkar: “Tilki Geldi Mezarlığı’nın Abdul Gaffarzade gibi bir sahibi varken kimden korkacaktı ki? Brejnev’in mi yoksa Abdul Gaffarzade’nin mi daha güçlü olduğu bile tartışılırdı aslına bakılırsa.87

      Pasaj, bekçi Eflatun’un gözünden Abdul Gaffarzade’yi göstermesi bakımından dikkate değerdir. Abdul Gaffarzade, çalışanlarının gözünde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği başkanıyla boy ölçüşebilecek kadar güçlüdür. Bu güç sayesinde korkulan bir adamdır ve sözünden asla çıkılmaz. İlk günler Abdul Gaffar-zade’nin ilgisine mazhar olan ve bekçi Eflatun tarafından bakılan Salakça, zaman içinde müdür tarafından unutulur. Gaffarzade’nin ilgisini kestiği köpeğe bekçi tarafından zaman zaman eziyet edilir ve Salakça doğumundan beri ilk kez mezarlıktan çıkarak kendisini bekleyen meçhul dünyaya doğru yol alır.

      İkinci bölüm Bakü’nün fakir bir mahallesinin ve burada yaşayanların tasviriyle başlar. Romanın başkarakterlerinden filoloji öğrencisi Murat Yıldırım’ın ev sahibi Hatice Kadın ölmüştür ve onun cenaze merasimiyle uğraşılmaktadır. Murat Yıldırım içine kapanık bir insandır. Kalabalıklardan hoşlanmaz ve şehir yaşantısına uyum sağlamakta güçlük çeker. O, birçok kişiyi tanır, ancak kendisini tanıyan insan sayısı çok azdır. Yalnızlığını din ile ilgili araştırmalar yaparak gidermeye çalışsa da kendisini Allah’ın bile terk etmiş olduğuna inanır. Yazar, Murat Yıldırım vasıtasıyla Sovyet döneminde dinlere olan olumsuz bakışı da sezdirir: “Devrimden sonra Kuran’ın Azericeye tercümesi yayınlanmamıştı, bu nedenle de kütüphanelerde Azerice Kuran bulmak imkânsızdı. Rusça neşirden yararlanmak için bile özel bir izin gerekiyordu ve talebe Murat Yıldırım büyük bir zorlukla o izni almayı başarmış bulunuyordu.88

      Din, tarihsel gerçekliğe uygun olarak eserde de Sovyet yönetimi tarafından komünist topluma ulaşma yolundaki büyük bir engel olarak görülür. “Yeni Sovyet insanı, kendini burjuva etkilerinden arındırarak, verimli bir şekilde komünist bir toplumun inşa edilmesine katkı sağlayacaktır ve bu değişimin bir parçası olarak eski batıl inançlarından kurtulacaktır.”89

      İşçi ve köylü sınıfını sömürü düzeninden kurtaracağını ve insanlara, öteki dünyada değil bu dünyada cenneti yaşatacağını vadeden düzen giderek yozlaşır. Hanedan ve aristokrat sınıfı lağvedilerek eşitlik getirildiği söylense de sistem kendi içinde yine ayrıcalıklı ve üstün bir zümre yaratır. Bu zümre, Komünist Parti ve onun yönetici sınıfıdır. Devlet ve ideoloji adeta yeni bir din hâline gelerek bireyselliği yok eder, farklı bir sömürü düzeni ortaya çıkarır.

      Murat Yıldırım’ın benliğine dünyanın geçiciliği ve ölüm duygusu hâkimdir. O, bütün mahalleli cenaze hazırlıkları yaparken kendi kendine hayallere ve düşüncelere dalar. Mahalleli, Hatice Kadın’ı mutlaka Tilki Geldi Mezarlığı’na defnetmek ister. Çünkü bu mezarlığa tek alternatif olan Yeni Mezarlık’ta Müslüman, Yahudi ve Hristiyan mezarları beraber bulunur ve Hatice Kadın’ı oraya gömmek mahallenin aşağılanması anlamına gelir. Toplumun asırlardır yerleşmiş olan hayat görüşünden tamamen kopamadığı açıktır.

      Romanın bu bölümünde eğitim ve liyakat sisteminin nasıl ayaklar altına alındığı da gözler önüne serilir. Her alanda olduğu gibi eğitimde de rüşvet ve adam kayırma olağan hâle gelir. Liseyi bitirip üniversite sınavına hazırlanan Murat Yıldırım, yazılı sınavlarda başarılı olmasına rağmen sözlü sınavlarda bir türlü başarılı olamaz. Sınava birinci girişinde bütün soruları yanıtlamasına rağmen Azizimin Cefası adlı romanın yazarını bilemediği için elenir. Romanı kütüphanelerde araştırır, ancak bulamaz. Dahası böyle bir roman yazılmamıştır. Murat Yıldırım bir sene hazırlıktan sonra şansını tekrar dener. Yazılı sınavdan tam not alır. Sözlü sınavda da tüm soruları yanıtlar: “Geleceğin üniversite talebesi anlatmayı bitirince, hoca ‘Çok güzel!’ deyivermişti. ‘Sen iyi bir edebiyat bilgini olacaksın ileride! Şimdi ünlü Rus şairi Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’in büyük oğluyla küçük kızının isimlerini söyle bakalım.90 Murat Yıldırım yine elenir ve bir daha beş sene Bakü’ye adımını atmaz. O, üniversiteye girerken bile uygulanan rüşvet zincirinden henüz haberdar değildir. Köy kütüphanesinde çalışmaya başlar. Bu sırada Bakü’de polislik yapan bir hemşehrisi köye geri gelir ve onu aydınlatır:

      “Üniversiteye gitmek istiyorsan boşu boşuna kalkıp Bakü’ye gitmenin ne anlamı var? Boşu boşuna üniversite mi olur be adam? Her şeyin bir bedeli var. Seninkinin bedeli on iki bin ruble mesela! Fiyatı elli bin ruble olan bölümler de var! Başkanın küçük oğlu yok mu, işte onun girdiği bölüm mesela!”91

      Polisin anlattığı rüşvet zincirine göre bu on iki bin ruble profesöre gidecek, profesör bir kısmını alıp kalanını bir üst makama verecek, o da aynı şekilde yapıp parayı bakanına verecek, o da bir kısmını alıp geri kalanını Komünist Merkez Kurulu’ndaki yöneticilere verecek, onlar da bir kısmını alıp kalan parayı Moskova’ya göndereceklerdir. Çünkü rejimin işleyişini sağlayan aslında bu kirli çarktır. Polis bu sistemi garipsemek veya eleştirmek yerine Murat Yıldırım’ın torpil veya rüşvet olmadan sınavlara girmesine şaşırır. Bu sert ve soğuk atmosferde romantik/ idealist davranışlar büyük hayal kırıklıklarıyla neticelenir.

      Bürokrasideki yozlaşma topluma da yansır. Bireyler; çıkarcı, iş bilir, kurnaz kimseler hâline gelir. Para ve güç ahlâkî değerlerin yerini alır. Toplumun en alt katmanından devletin en üst kademesine kadar her şey maddiyatın etrafında şekillenir.

      Ahlâksızlıkla zengin olan kişilere karşın halkın geneline yoksulluk hâkimdir. Geriye dönüş tekniğiyle Hatice Kadın’ın henüz hayattayken, oğlu Balaniyaz’dan bir tabak eti kıskandığı için ona yalan söylediğine şahit oluruz. Meteliğe kurşun atan üniversite talebesi Murat Yıldırım ve onun yaşadığı mahalle fakirliğin sembolüdür. İnsanlar temel beslenme ihtiyaçlarını bile zor karşılar duruma gelmişlerdir:

      “Devlete ait mekânlardan et almak zaten sorundu üstelik. Bakü’de et kişi başına bir kilo karneyle satılıyordu uzunca zamandan beri. Tereyağı da kişi başına yarım kilo olmak üzere karneyle satılıyordu yine (son kez 7 Kasım kutlamaları dolayısıyla tereyağını kişi başına bir kilo olmak üzere satmışlardı). Mahalle halkı hem et hem de tereyağı konusunda bayağı sıkıntı çekiyordu yani, ama böyle günlerde her ne suretle olursa olsun, bir deve fiyatına bile mâl olsa (fırıncı Ağabala gibi durumu iyi olan insanların sayesinde pek tabii) taze et bulmak icap ederdi.”92

      Romanda dikkat çeken bir husus, devlet tarafından kurulan örgütler aracılığıyla küçük yaşlardaki çocukların sisteme ve ideolojiye bağlılığının sağlanması yolundaki gayrettir. Oktyabryat ve Pioner

Скачать книгу


<p>86</p>

Rahim Tarım, “Ölüm Hükmü Romanında İnsan İlişkilerine Psikolojik Bir Yaklaşım”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 31, 2016/2, s. 300.

<p>87</p>

Elçin, Ölüm Hükmü, Akt. Azad Ağaoğlu, Ötüken Yayınları, İstanbul 2018, s. 14.

<p>88</p>

Elçin, Ölüm Hükmü, s. 30.

<p>89</p>

Hanife Saraç, “Kutsalı Topyekûn Dönüştürme Çabası: Lenin ve Stalin Döneminde Sovyetler Birliği’nin Din Politikası”, Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 23, s. 78.

<p>90</p>

Elçin, Ölüm Hükmü, s. 41.

<p>91</p>

Elçin, Ölüm Hükmü, s. 43.

<p>92</p>

Elçin, Ölüm Hükmü, s. 50.