Скачать книгу

niye arıyorsun?”

      Hoca cevap vermiş:

      “Bulma zevkini tatmayan vermeden anlayamaz.”

      Burnum Ensemden Belli

      Hoca’ya bir gün:

      “Burnunu göster.” demişler.

      Hoca tutmuş, işaret parmağını ense çukuruna koyup:

      “İşte burnum.” demiş.

      “Yapma Hoca’m.” demişler. “Tam da zıddını gösterdin?”

      “Biliyorum.” demiş, Hoca. “Bir şeyin zıddı bilinmezse kendisi hiç bilinip anlaşılmaz!”

      Buyurun Cenaze Namazına

      Can çıkar, huy çıkmaz derler; Hoca bu, çenesi durur mu? Bir gün nalbantta üç beş kişiyi bir arada bulunca, başlamış Aksak Timur hakkında atıp tutmaya. İçlerinden biri:

      “Hoca.” demiş. “Maşallah adama söylemediğini bırakmadın!”

      Hoca daha neler neler söyleyecekmiş ama içine mi doğdu nedir, işkilleneceği tutmuş. Renk vermeden adamın yüzüne bakarak:

      “Kardeşlik.” demiş. “Memleket nere?”

      “Maveraünnehir!”

      “Ya mübarek adınız?”

      “Emir Timur!”

      Artık rengi mengi kalmayan Hoca:

      “Ey Müslümanlar!” demiş. “Buyurun er kişi niyetine, cenaze namazına!”

      Cenaze Evi

      Hoca’nın komşusu ölmüş. Cenaze, mezarlığa götürülürken karısı başlamış ağıt yakmaya:

      Gittiğin yerin adı var,

      Ne tuzu var ne tadı var,

      Ne odu ne ocağı var,

      Böyle nereye gidersin!

      Hoca, karısına dönüp:

      “Hanım.” demiş. “Galiba cenaze bizim eve geliyor!”

      Cennet Cehennem Dolana Kadar

      Bir gün Nasreddin Hoca’ya, Akşehir’in ileri gelenlerinden birinin cenazesinde:

      “Hoca’m.” demişler. “İnsanlar ne zamana kadar böyle doğup ölecek?”

      Hoca düşünmüş mü cevap vermiş, yoksa hemen mi söylemiş bilinmez ama şu cevabı vermiş:

      “Cennetle cehennem dolana kadar!”

      Çağırıyorum Ama Gelmiyor

      Nasreddin Hoca, cuma vaazı için kürsüye çıkmış. “Ey cemaat…” diye söze başlamış. Fakat gerisi bir türlü gelmemiş. Düşünmüş, taşınmış, aklına bir türlü gerisi gelmiyor. Sonunda bakmış ki olmuyor:

      “Ey cemaat.” demiş. “Çağırıyorum, ama aklıma bir şey gelmiyor.”

      Hoca’nın hâline gülen cemaatten biri:

      “Hoca’m.” demiş. “Aklına oradan inmek de mi gelmiyor?”

      Çekirdeğin Parası

      Hoca, artık Yemen hurması mıdır, Medine hurması mıdır, yoksa Acem hurması mıdır bir kilo hurma almış. Eve gelir gelmez de başlamış çekirdekleriyle birlikte yemeye. Karısı:

      “İlahi Efendi.” demiş. “Sen ki gün görmüş bir ulu kişisin; hiç hurma çekirdeğiyle yenir mi?”

      Hoca bir yandan hurmaları tıkıştırırken ağız ucuyla:

      “Ne diyorsun hatun?” demiş. “Hurmacı çekirdekleriyle tarttı, onun da parasını ödedim!”

      Çocuklaşan Kavuk

      Mahallenin çocukları, Hoca’yı çok severmiş. O da onların muzipliklerinden hayli keyiflenirmiş. Çocukla çocuk olur, onların arasına karışırmış.

      Bir gün Hoca, pazardan yorgun argın evine dönerken mahallenin çocukları her zamanki gibi çevresini sarmış. Hoca’dan kavuğunu istemişler.

      “Kavuğu ne yapacaksınız?” demiş Hoca.

      “Onu biraz gezdireceğiz, seveceğiz.” demişler.

      Hoca, siz benimle dalga mı geçiyorsunuz, demeye kalmadan, kavuğu başından kaptıkları gibi birbirlerine atmaya başlamışlar. Hoca evine kavuksuz dönünce hanımı şaşırarak sormuş:

      “Kavuksuz kendini çıplak sanırdın, kavuğun nerede?”

      “Baktı ki büyük olmak hiç de iyi bir şey değil, çocuklarla biraz çocuk olmaya gitti.” demiş.

      Dağ Yürümezse

      Nasreddin Hoca, Sivrihisar’dan Bursa’ya giderken bir handa soluklanmak için durmuş. Nerelisin, kimlerdensin diye sorduklarında:

      “Akşehirli erenlerdenim.” demiş.

      Hoca’nın cevabından işkillenen birisi:

      “Eren olmak kolay değil, şu yüce dağı ayağına getir de görelim Hoca.” demez mi? Hoca:

      “Ey ulu dağ, rahatını bozacağım ama yanıma geliver.” diye seslenmeye başlamış.

      Dağda hiçbir kıpırtı olmadığını görenler:

      “Hoca.” demişler. “Nefesin hiç de kuvvetli değilmiş.”

      Hoca dağa doğru yürümeye başlamış ve:

      “Biz büyüklük yapmayız.” demiş. “Dağ yürümezse abdal yürür!”

      Dağına Göre Kış

      Hoca’nın kadılığında Akşehirliler hep birlikte huzuruna gelmişler.

      “Dertlerimize çare olur, haksızları, hırsızları cezalandırırsın. Bu Aksak Timur başımızın belası kesildi, herifin astığı astık, kestiği kestik… Ne olur, onun gazabından bizi kurtar.” demişler.

      Hoca ne yapsın? Bunca insan korku içinde yaşıyor. Dayanamamış, Timur’un huzuruna çıkmış. Timur, Hoca’nın ağzını aramak için sormuş:

      “Söyle bakalım Hoca, adil miyim zalim mi?”

      Hoca bakmış, durum nazik. Yanlış bir söz söylese kavuğu kanla dolacak.

      “Hünkârım.” demiş. “Allah, dağına göre kış verir!”

      Damda Sadaka

      Nasreddin Hoca, dama yün sererken kapısı çalınmış. Zamansız gelen misafire sinirlenen Hoca, damdan seslenmiş:

      “Kim o?”

      Dilenci, eli boş dönme korkusuyla:

      “Aşağıya in de söylerim.” diye cevaplamış.

      Meraklanan Hoca, bin bir güçlükle damdan inmiş.

      Dilenci; kan ter içinde damdan inen Hoca’ya:

      “Allah rızası için bir sadaka!” demiş.

      Öfkesi kabaran Hoca:

      “Hele gel bir dama çıkalım da.” demiş!

      Hoca’yla dilenci bin bir zahmetle dama çıkmışlar. Hoca, inip çıkmanın tutuşturduğu öfkeyi dilencinin yüzüne savurmuş:

      “Allah versin!”

      Damdan Düşenin Hâli

      Nasreddin Hoca karısıyla bir yaz gecesi damda yatarken artık ne olduysa olmuş,

Скачать книгу