Скачать книгу

kutusu: Çok akıllı, her şeye aklı eren.

      Aklı başına gelmek: Kendine gelmek.

      Aklı başından gitmek: Ne yapacağını şaşırmak.

      Aklı ermek: Bir şeyi iyi anlamak.

      Aklı kesmek: Bir şeyin olabileceğine inanmak.

      Aklına esmek: Durup dururken bir şeyi yapmak istemek.

      Aklına gelmek: Bir şeyi hatırlamak.

      Aklına koymak: Bir şeyi yapmaya kesinlikle karar vermek.

      Aklına sığdırmak: Aklı almak.

      Aklını başına almak: Akıllanmak.

      Aklını başından almak: Düşünemeyecek duruma getirmek; şaşırmak.

      Aklını çelmek: Kararını değiştirtmek. Kandırmak.

      Aklı yatmak: Bir işin olabileceğine inanmak.

      Akıntıya kürek çekmek: Olmayacak bir iş için boş yere uğraşmak.

      Akan sular durmak: İtiraza yer kalmamak. Sükûnete ermek; dinginliğe ermek.

      Alı al mor u mor: Çok telaş ve yorgunluktan yüzleri kızarmak.

      Al aşağı etmek: Birini yerinden indirmek.

      Alaya almak: Alay etmek.

      Alayında olmak: Bir şeyi ciddiye almamak.

      Alet olmak: Kötü bir işte aracılık etmek.

      Alıcı gözüyle bakmak: İnceden inceye gözden geçirmek.

      Alnı açık yüzü ak: Hesabını veremeyecek hiçbir şeyi olmamak.

      Allah’tan bulmak: Cezasını Allah vermek. Müstahakını bulmak.

      Al kanlara boyanmak: Vurulup kanı akmak.

      Alt etmek: Yenmek.

      Altı kaval üstü şişhane: Altı üstüne uymaz. Uyumsuz giysi veya davranış.

      Altında kalmak: Bir şeyi karşılıksız bırakmak.

      Altını üstüne getirmek: Karmakarışık etmek.

      Alttan almak: Yumuşak davranmak. Sesini çıkarmamak.

      Altın adını bakır etmek: İyi ününü kötüye çıkarmak.

      Altın bilezik: Her zaman para getirir sanat. Meslek.

      Altmış altıya bağlamak: Atlatmak.

      Alttan alta: Belli etmeden, duyurmadan.

      Aman dedirtmek: Boyun eğdirmek.

      Aman dilemek: Sığınmak, yardım istemek.

      Aman vermemek: Acımamak, göz açtırmamak, kıymak.

      Ana baba günü: Kalabalık, sıkıntılı telaşlı durum.

      Anan yahşi baban yahşi: Birisine çok yalvarıldığı anlatılmak istenir.

      Anasından emdiği süt burnundan gelmek: Çok zahmet çekmek.

      Anasını ağlatmak: Çok üzüntü vermek.

      Anasının ipliğini pazara çıkarmak: Kopuk, serseri kimseler için söylenir.

      Anasının nikâhını istemek: Bir şeye değerinden fazla para istemek.

      Anca beraber kanca beraber: Bir işte birlik olmanın gerektiğini anlatır.

      Ar damarı çatlamak: Utanma duygusu olmamak.

      Aradan kara kedi geçmek: Dostluğun bozulması.

      Aralarını bulmak: Uzlaştırmak, barıştırmak.

      Arap saçına dönmek: Karmakarışık olmak.

      Arkadan söylemek: Bir kimseyi kendisi yokken çekiştirmek. Dedikodu yapmak. Dedikodu yapmak.

      Arkasına düşmek: Israrla takip etmek, peşine düşmek. Peşini bırakmamak.

      Arkasını almak: Son vermek.

      Armudun sapı var üzümün çöpü var demek: Her şeyde bir kusur bulmak. Hiçbir şeyi beğenmemek.

      Arpacı kumr usu gibi düşünmek: İmkânsızlık içinde kalıp derin derin düşünmek.

      Aslan payı: Elde edilebilecek en büyük pay.

      Astarı yüzünden pahalı olmak: Bir işe harcanan paranın elde edilenden daha değerli olması. Kazancın kayıptan daha az olması.

      Aşağıdan almak: Çok sert konuşanın karşısında yumuşak bir dil kullanmak.

      Aşık atmak: Yarışmak.

      Aşka gelmek: Aşırı duygulu olmak.

      Aşketmek: Şiddetle vurmak. Tokat atmak.

      At oynatmak: Herhangi bir konuda istediği gibi davranmak.

      Ateş açmak: Silah kullanıp, mermi atmak.

      Ateş almak: Tutuşmak. Birdenbire kızmak, öfkelenmek.

      Ateş bacayı sarmak: Bir işin önüne geçilmez bir hâl alması, olup bitmesi. Aşık olmak; sevdaya tutulmak.

      Ateş kesmek: Silah bırakışması. Barış yapmak.

      Ateşle oynamak: Çok tehlikeli bir işe girişmek.

      Ateş pahası: Çok pahalı.

      Ateş püskürmek: Çok kızmak.

      Ateş saçmak: Çok kızmak.

      Ateş yağdırmak: Çok kızıp, bağırıp çağırmak.

      Ateşe atılmak: Göz göre göre tehlikeye atılmak.

      Ateşe körükle gitmek: Bir işe karşı kışkırtıcı davranış göstermek.

      Ateşe yakmak: Birini kötü duruma sokmak.

      Ateşe yanmak: Kötülüğe uğramak.

      Ateşine yanmak: Birinin yüzünden kötü bir duruma düşmek.

      Atıp tutmak: Kötü söylemek. Palavra atmak.

      Attan inip eşeğe binmek: Bulunduğu seviyeden daha aşağılara düşmek.

      Avucunu yalamak: Umduğunu elde edemeyenler için kullanılır.

      Avucunun içine almak: Bir kimseyi dilediği gibi yönetmek.

      Avuç açmak: Dilenmek.

      Ayak atmak: Varmak, girmek.

      Ayak bağı: Engel.

      Ayak basmak: Bir yere varmak.

      Ayak diremek: Direnmek. İnatlaşmak.

      Ayak öpmek: Yalvarmak.

      Ayak sürtmek: Dolaşmak.

Скачать книгу