ТОП просматриваемых книг сайта:
Hint mitolojisi. Arthur Berriedale Keith
Читать онлайн.Название Hint mitolojisi
Год выпуска 0
isbn 978-625-8068-02-3
Автор произведения Arthur Berriedale Keith
Издательство Maya Kitap
Gelecekteki büyüklüğüyle kıyaslandığında Vişṇu, hakkında sadece beş ilahide ve altıncının bir kısmında bahsedildiği Ṛigveda’da daha küçük bir öneme sahipmiş gibi görünür. En büyük yeteneği üç uzun adım olarak bilinir. Üçüncü adımı onu insanların görüş mesafesiyle kuşların menzilinin ötesine götürmektedir. Ancak göklere dikilmiş bir göz olarak da tarif edilir. Gözünü diktiği yerde bal akan bir pınar vardır. Burası İndra’nın yaşadığı ve tapınanları arzulayan birçok ineğin bulunduğu yerdir. Vişṇu adımlarında hızlı ancak kanunlara uygun bir şekilde hareket eder. Savitṛi gibi yeryüzüne ait alanları dağıtan bir takdim edicidir. Veyahut dönen bir tekerlek gibi doksan atını dört isimle harekete geçirir. Bu da yıldan başka bir şey değildir. İsmi ister viş kökünden türeyen “Aktif” isterse de “Evrenin Gerilerine Geçen” olarak açıklansın (Not 9), şüphesiz ki bu özellikleri güneş tanrısı kabul edilmesine neden olmaktadır. Üç adımı Vedik mitolojisinin en eski yorumlayıcılarından biri olan Aurṇavābha tarafından güneşin doğuşu, zirveye çıkışı ve batışı olarak izah edilmektedir. Ancak başka bir yorumcu olan Şākapūṇi yeryüzü, atmosfer ve gökyüzü olduklarına dair çok daha akla yatkın bir tasvirde bulunmuştur.
Vişṇu tarafından atılan adımlar dert içindeki insan içindir ya da ona yeryüzünü mesken olarak bahşetmeyi amaçlar. Veyahut varoluşa yer açmak içindir ve bu anlayışta şüphesiz Vişṇu’nun cüce olarak vücut bulmasının tohumu yatar. İnsana yakınlığı İndra ve Marutlarla bağlantısıyla doğrulanmaktadır. İndra’nın kışkırttığı Vişṇu soma içkisinden içtikten sonra yüz sığır ile yabandomuzuna (yani Vṛitra’ya) ait sütten yapılmış içkiyi kaçırmış. Bu sırada bulut dağının ardında avlanan İndra vahşi domuzu katletmiş. Brāhmaṇalar döneminde Vişṇu’nun bir yabandomuzu şekline büründüğü düşünülür. Ṛigveda’daki görüş bu gibi dönüşümleri o kadar kolaylaştırır ki savaşta Vişṇu farklı bir biçime bürünür ve tapınana kendi göstermek zorunda kalır. Bu yüzden her ne kadar Vedik çevrelerde büyük tanrılardan biri olmasa da insana yakınlığı, üç dünyayla olan yakın bağıntısı ve biçim değiştirme gücü başka çevrelerde çok daha büyük bir ilah olabileceğini açıklayan vasıflarıdır.
Mitanni yazıtlarında listelenen tanrılar arasında Nāsatyaları görüyoruz. Böylece Avesta’da Nāonghaithya adında bir iblisle yozlaşan bu kutsal çiftin eskiden var olduğu doğrulanmaktadır. “Harika İşçiler” Dasra olarak da isimlendirilirler fakat Ṛigveda’daki normal isimleri Aşvinlerdir (At Adamlar). Çiftin isimleri daha sonra mitolojide Dasra ile Nāsatya olarak atanmıştır. Güzel, güçlü ve kırmızıdırlar. Yolları kırmızı ve altın sarısıdır. Balla kaplı derileri vardır. Kurbanlarına ve tapınanlarına baldan kamçıyla dokunurlar. Arabaları sadece bal rengidir ya da bal taşımaktadır. Ayrıca arabanın garip bir şekilde üç tekerleği, üç ispiti vardır ve diğer parçalarının hepsinden üç tane bulunur. Aşvinlerin görünme vakti şafak vaktidir. Şafağı arabalarıyla takip ederler. Arabalarının boyunduruğunda şafak doğar. Buna rağmen kendilerine, adağa sabahleyin değil öğlen ve gün batımında gelmeleri için dua edilir. Ebeveynlerinin kim olduğu açıkça belirtilmemiştir. Gökyüzü, Okyanus, Vivasvant ve Saraṇyū’nun ya da Pūşan’ın çocukları olabilirler. Genelde birbirinin aynısı gözler ve eller gibi ayrılmaz olsalar da bir iki kez farklı biçimlerde ya da farklı yerlerde doğduklarından bahsedilmektedir. Güneş bakiresi ya da Güneş’in kızı Sūrya olarak tanımlanan bir ilaha bağlıdırlar. Muhtemelen arabalarının üç koltuklu ve üç tekerlekli olmasının nedeni odur. Dolayısıyla evlilik töreninde gelini eve arabalarında getirmeleri için tapınırlar. Ayrıca genç gelini doğurgan kılmaları istenir. Diğer yandan marifetleri arasında hadım birinin eşine çocuk doğurtmak, verimsiz ineğin süt vermesini sağlamak, evde kalmış yaşlı kadına koca vermek vardır. Dahası hastalıkları iyileştiren, görmeyenlerin görmesini sağlayan ve hastaların başından ölümü kovan hekimlerdir. Güçten düşen Chyavana’yı bitkin bedeninden kurtarıp ömrünü uzatmışlar, kendisini yeniden genç kılıp bakirelerin kocası yapmışlardır. Kanatlı gemileri sayesinde Kral Tugra’nın oğlu Bhujyu’yu okyanusun ortasında sarılıp kaldığı kütükten kurtarmışlar. İblislerin yanan bir çukura hapsettikleri Atri’yi kurtarıp canlandırmışlar. Yüz bir koyunu öldürüp kurda verdiği için babasının kör ettiği Ṛijrāşva’nın ise, dişi kurdun duası üzerine, yeniden görmesini sağlamışlar. Bacağı savaşta kopan Vişpala’ya demirden bir bacak vermişler. Kendilerine ödül olarak Tvaşṭṛi’nin çayırlarının nerede olduğunu söyleyen ermiş Dadhyañç’ın kesik başının yerine at başı koymuşlar. Reb-ha’yı ölümden kurtarmışlar, babasının evinde çocuk doğurmadan yaşlanmakta olan Ghoşā’ya yardım etmişler, Vişvaka’ya Vişṇāpu’yu geri verip bıldırcını kurdun ağzından kurtarmışlar. Korunup kollanan birçok diğer isimden daha bahsedilmektedir ve anlatılan kahramanlıklar bazı durumlarda tarihidir. Oysa diğer durumlarda şüphesiz efsanevi nitelikler bulunmaktadır.
Erken dönemlerin Hintli tefsircileri, Aşvinlerin yaradılışını belirlemede iki arada kalmışlardır. Onları gökyüzü ile yeryüzü, güneş ile ay, gündüz ile gece olarak görmüşler hatta kutsal eylemleri yerine getiren iki kral saymışlardır. Esas itibarıyla Dioskur ve Lettic tanrısının iki oğluyla uyum içindedirler. Lettic tanrısının oğulları kendileri için Güneş'in ya da Ay'ın kızlarını elde etmek üzere atlarına binip gelmişlerdir ve tıpkı Dioskur gibi okyanustan kurtarıcılardır. Görece daha eski olan güneş ve ayla özdeşleştirilmeleri desteklenmektedir. Herhangi bir mitsel temeli olmayan sırf imdada yetişen devler olarak görülmüşlerdir. Ancak daha olası bir görüş ise ya alacakaranlığı (yarı karanlık yarı aydınlık) ya da sabah ile akşam yıldızını temsil ettikleri yönündedir. Bu yorumlardan ikincisi ise Aşvinlerin birliğiyle iki yıldızın çeşitliliği arasındaki tezat üzerine oldukça önemli bir açmazı ortaya koyar. Bu da ancak doğum ve tapınmalarına dair Ṛigveda’da ayrı ayrı belirtilen ilginç ipuçlarıyla bir nebze çözüme ulaşmaktadır.
Gökyüzü dünyasında sadece tek bir tanrıça vardır. Tüm panteon içinde en romantik figür olan bakire Uşas. Tıpkı bir dansçı gibi canlı kıyafetlerle sinesini teşhir eder; annesi tarafından süslenmiş bir bakire gibi vücudunu ifşa eder. Işık saçan kıyafetleriyle doğudan belirir ve tüm güzelliğini gösterir. Ölümsüz ve yaşlanmayan bir biçimde dünyanın huzurunda uyanır. Parlayıp öne çıktığında kuşlar gökyüzüne uçar ve insanlar harekete geçer. Gecenin kara örtüsünü kaldırır ve kötü rüyalarla sevilmeyen karanlığı sürgüne yollar. Daima düzenin yolunu izlemiştir ancak bir keresinde güneş onu hırsız ya da düşman olarak görmesin diye kendisine oyalanmaması söylenmiştir. Al rengi atların ya da ineklerin çektiği bir arabada doğar ve şafakların bir günde katettiği mesafe otuz yoj-nadır. Kendisini takip eden Güneş’in karısı,
9
R. T. H. Griffith,