ТОП просматриваемых книг сайта:
Fetih 1453. İskender Fahrettin Sertelli
Читать онлайн.Название Fetih 1453
Год выпуска 0
isbn 978-625-8068-37-5
Автор произведения İskender Fahrettin Sertelli
Издательство Maya Kitap
İmparator kaşlarını çattı. Lukas’ın kulağına eğildi.
“Bu kadına biraz para versinler. Deli dinleyecek vaktim yok,” dedi.
Kadın bu sözü işiterek sözüne devam etti:
“Tanrı aşkına beni dinleyiniz! Bugün dışarıya çıkarsanız, Efendimizin hayatı tehlikeye düşecektir!”
Konstantin sarası tutmuş insanlar gibi titreyerek geriye çekildi.
Teofilos, Lukas’ın yüzüne bakıyordu. Karısının sırf İmparatoru görmek için geldiğine kanaat getirmişti.
Lukas:
“Bu kadını dinleyelim, Efendimiz!” dedi. “Dilinin altında mühim şeyler var.”
İmparator, korkak bir tavırla elini salladı.
“Söyle!”
“Cariyeniz gençliğimde Bizantiyon Okulu’nda okudum, Efendimiz! Bana güveniniz! Memlekette çok gizli bir ihtilal hazırlığı var. Dün sabah, misafir bulunduğum eve iki şüpheli adam geldi ve Türklerle her şeyi hallettiklerini, sizi öldürmek için sarayda genç bir kadından söz aldıklarını söyledi!”
İmparator fenalaştı. Çenesi tutuldu. Teofilos derin bir nefes aldı. Lukas’ın yüzünde mânâlı çizgiler belirdi. Kadın, sözüne devam etmek için fırsatı kaçırmak istemiyordu.
“Eve gelen bu şüpheli adamlar arasında uzun saçlı ve kuvvetli bir genç vardı. Bizim ev sahibinin kulağına eğilerek, ‘Babamın intikamını alacağım!’ dedi.”
Korstantin metanetini korumaya çalışarak sordu:
“Babasının intikamını almak isteyen adamın kim olduğunu öğrenemedin mi?”
“Hayır, Efendimiz! Kim olduğunu bilmiyorum. Fakat bu gence çok hürmet ettiklerini gördüm. Babası geçenlerde idam edilmiş.”
Lukas, bu adamın kim olduğunu derhâl anlamıştı.
“Şair Priamos…” diye mırıldandı. Konstantin de aynı ismi tekrarladı:
“Şair Priamos…”
Kadının oturduğu evin adresini aldılar. İmparator, hiddetinden deli gibi sağa sola saldırmaya, haykırmaya başlamıştı. Kadının geçici olarak sarayda alıkonulmasını emretti ve,
“Bizi Lukas’la yalnız bırakınız!” dedi.
Muhafız askerleri Teofilos’u götürdüler. Teofilos’un karısı, kapıdan çıkarken İmparatoru yerlere kadar eğilerek selamladı.
“Hakkımda gösterdiğiniz bu samimi kabul ve ilgiden dolayı Efendimize ilelebet minnettar kalacağım. Eski kocam, düşmanlarınızın başlarını koparmak için size çok iyi celltlık edebilir. Hiç merak etmeyiniz!”
Teofilos’un karısı serbest bırakılmıştı.
Teofilos, özel bir odada saray muhafızlarının nezareti altında bulunuyordu.
Siyah saplı hançerin esrarı henüz keşfedilmemişti. Lukas Notaras, bu esrarengiz hadisenin mesuliyetini Teofilos’a yüklemek fırsatını kaçırmamıştı.
Konstantin, Teofilos’un karısının verdiği izahat üzerine Romanos Kapısı’ndaki peynir tacirinin evini bastırmış ve orada Bizans aleyhinde yazılmış birçok mektup ve kitap bulunmuştu.
Peynir tacirinin evinde düzenlenen suikastın hedefi saraydan başka bir yer değildi.
Elde edilen evrak tetkik edilirken, peynir tacirinin de ünlü bir şair olduğu ve peynir ticaretine, saraya olan kırgınlığı neticesinde başladığı anlaşılmıştı.
İmparator bunlardan bahsederken,
“İhtilalci şairleri muhakkak yakalamalıyız!” diyordu.
Sarayda ardı arkası kesilmeyen dedikodular, bu hadise üzerine münakaşa ve mücadelelere doğru kaymıştı. Saraylılar,
“İhtilalci şairler tutuldu mu?”
“İhtilalci şairler tutulursa asılacaklar mı?” diyerek birbirlerinden malumat almaya çalışıyorlarsa da, meselenin mahiyetini İmparatorla Lukas’tan başka kimse bilmediğinden, herkes merak ve telaş içinde vaziyetle çok yakından alakadar oluyordu.
İmparator, Priamos’un babasını idam ettirdikten sonra halkın galeyanını işitmiş ve şairin araştırmasını çok gizli tutmuştu. Priamos, halkın en sevdiği ve saydığı şairlerden biriydi.
Babasının öldüğü gün, Hipodrom’un önünde toplanan insanlar,
“Priamos yaşayacak!”
“Priamos’u korumalıyız!”
“Priamos için ölmeliyiz!” diye hep bir ağızdan bağırmış, büyük tezahüratla sarayı tehdit etmişlerdi. İmparator, tetkik ettiği evrak arasında ufak bir de kitap bulmuştu.
“Ehmalote Yinekes…”
Bu kitap, Şair Priamos’un el yazısıyla yazılmıştı. Lukas bu tehlikeli kitabın şu satırlarını İmparatora okudu:
Bizans’ta yıkılacak bir müessese var: Saray! Bizans’ta yakılacak bir müessese var: Saray! Sarayları yakmalı ve esir kadınları kurtarmalıyız!
Konstantin dişlerini gıcırdatarak yerinden fırladı.
“Yeter! Yeter Lukas! Daha fazla dinleyemem. Bu melunu mutlaka bulup aşmalıyız.”
Lukas kitabı masanın üstüne bıraktı.
“Merak etmeyiniz Haşmetmeab!” dedi “Onu ve arkadaşını muhakkak ele geçireceğiz.”
Lukas İmparatorla beraber yemek yiyecekti.
Efendisinin üzülmemesi için ona tarihî hikâyeler anlatıyor; halkın daima saltanata ve saraya karşı kin ve düşmanlık beslediğini, ecdadı Paleologların da aynı hücuma maruz kaldıklarını söylüyordu. Bu esnada saray muhafızlarının kumandanı telaşla huzura girdi.
“Efendimiz!” dedi, “Klio’yu zindandan kaçırmışlar!”
İmparator, Lukas’la beraber derhâl sarayın zemin katına indi. Zindan kapısındaki nöbetçilerin bir şeyden haberleri yoktu. Muhafız kumandanına bu haberi dışarıdan vermişlerdi.
Lukas’ın emri olmadıkça zindan kapısı açılmayacaktı.
Konstantin kapının kilidini kendi eliyle açtı.
Klio içerde yoktu.
Zindanın penceresindeki demir parmaklıklar kırılmıştı.
Lukas yerde şu pusulayı buldu:
Birdenbire pencerenin demirleri kırıldı. Karşımda kimliği belirsiz birkaç gölge göründü. Bana ‘Haydi, hazır ol. Seni kaçıracağız!’ dediler. Muhakemesini kaybetmiş bir sarhoş gibi, bu emre itaat ederek gidiyorum.
İmparator bu pusulayı okuyunca hiddetle bağırdı:
“Artık bu rezalete tahammül edilmez. Kapısında nöbetçilerin beklediği bir mahkûm nasıl ve nereye kaçabilir? Bahçedeki nöbetçiler uyuyor muydu?”
Muhafız kumandanı şunu da ilaveye mecbur oldu:
“Haşmetmeab,” dedi, “bahçedeki nöbetçilerden iki kişi de bıçakla arkasından yaralanmış.”
Konstantin:
“Bu faciaya şimdi son vermeli,” dedi. Lukas, Klio’ nun kimin tarafından kaçırıldığını keşfetmiş gibi mağrurane bir tavırla efendisini temin ve teskine çalıştı.
“Bu