ТОП просматриваемых книг сайта:
Bir nefeste 20. yüzyıl. Okakura Kakuzo
Читать онлайн.Название Bir nefeste 20. yüzyıl
Год выпуска 0
isbn 978-625-8068-12-2
Автор произведения Okakura Kakuzo
Издательство Maya Kitap
Yüzyılın daha sonraki yıllarında yaşanan Arap-İsrail çatışmasının temelinde, bağımsız bir Arap devleti vaadi ve daha sonra İngiltere’nin Filistin’i Yahudilerin vatanı yapma vaadinin yerine getirilmemesinin yattığı söylenebilir (bkz. sayfa 149).
1916’da Merkezi Kuvvetler konumlarını güçlendirdiler ve Paris’in yaklaşık 200 kilometre doğusundaki Fransız kale şehri Verdun’a büyük bir saldırı yaparak batıda bir zafer kazanmayı planladılar. Saldırı, 21 Şubat 1916’da 1.200 Alman ağır saldırı silahı ve çok sayıda top mermisi kullanılarak yapılan büyük bir topçu bombardımanı ile başladı. Alman piyadeleri, 24 Şubat’ta Douaumont Kalesi’ni almak için sığ Fransız siperlerini geçerek engel tanımadan ilerlediler. Fakat Fransızlar Verdun’dan çekilmek yerine Alman ilerleyişini durdurdular, onların bu mücadelesi Fransa’nın kendisi için savaşın sembolü oldu. Takviyeler ve malzemeler Fransız birliklerine tek bir yoldan, sürekli saldırıları ve karşı saldırıları tetikleyen Voie Sacrée’den (Kutsal Yol) getiriliyordu. Sonunda, Fransızlar Ekim 1916’da kaybettikleri toprakları geri aldılar. Fransa’yı kurtarmak için yapılan savaşın bedeli, yaklaşık 700.000 Fransız-Alman askerinin kaybıyla çok ağır oldu.
Aynı yıl Verdun’da Fransızlar üzerindeki baskıyı hafifletmek için İngiliz ve sömürge birlikleri Kuzey Fransa’daki Somme Nehri’ne saldırı düzenlediler; bu saldırı büyük oranda İngiliz komutan Douglas Haig’in planıydı. Müttefikler 23 Haziran 1916’dan başlayıp sekiz gün boyunca Alman hattını 2.000’den fazla topla vurdu ve 1 Temmuz’da İngiliz ve İngiliz Milletler Topluluğu’nun (Commonwealth) piyadeleri düşman hendeklerine çok şiddetli bir saldırı düzenledi. Ancak Almanlar derin yeraltı sığınaklarından çıkarak ilerleyen askerleri makineli tüfek ateşiyle kurşun yağmuruna tuttular. Her iki tarafın da zehirli gaz kullandığı ve İngilizlerin ilk tankları konuşlandırdığı muharebe aylarca sürdü. Kasım 1916’ya gelindiğinde Müttefiklerin yaklaşık 12 kilometrelik küçük bir toprak kazancı, bir milyondan fazla kişinin öldürülmesi veya yaralanması pahasına gerçekleşmişti. Bu kadar az bir kazanç için verilen kayıplar açısından savaşın en kötü muharebesi bu olmuştu.
Müttefikler malzeme ve birlikler gönderme konusunda denizdeki hakimiyetlerine güveniyorlardı. Savaş büyük oranda karada yapılmasına rağmen Almanya, Jutland Muharebesi’nde (Mayıs 1916) İngilizlerin donanma üstünlüğüne kafa tutmaya çalıştı. Kuzey Denizi’nde büyük savaş gemileriyle yapılan bu çarpışma, Alman Deniz Kuvvetleri’ni ağır şekilde tahrip eden stratejik bir İngiliz zaferiydi.
1915 yılının Şubat ayından itibaren Alman denizaltılarına (U-Boat), Almanya’ya deniz ulaşımını durduran Kuzey Denizi’ndeki İngiliz deniz ablukasına misilleme olarak, ticaret gemilerine saldırı düzenlemeleri emri verildi. Müttefikler, U-Boat saldırıları ile birçok gemi kaybettiler, ancak sonunda ticaret gemilerini savunulan konvoylar arasına yerleştirerek ve sualtındaki U-Boat’ları tespit etmek için sualtı bombaları ve hidrofon (ses ölçer) donanımları da dahil olmak üzere denizaltı karşıtı savaş yöntemleri geliştirerek bu tehdidi etkisiz hale getirdiler.
U-Boat saldırılarının neden olduğu sivil ölümler, Almanya’ya karşı uluslararası bir nefret doğurdu ve Amerika’nın savaşa katılmasında büyük bir etken oldu.
7 Mayıs 1915’te bir Alman denizaltısı, New York’tan İngiltere, Liverpool’a giden, İngiltere için malzeme taşıyan ve 1.900 yolcusu bulunan İngiliz okyanus gemisi Royal Mail Ship (Kraliyet Posta Gemisi) Lusitania’ya saldırdı. Almanya geminin ayrıca silah da taşıdığını iddia etti. Torpidonun çarptığı gemi battı ve kaybolan 1.200 yolcudan 128’i Amerikalıydı. Amerika’daki kamuoyunun şiddetli tepkisi Almanya’nın saldırıları durdurması yönünde bir baskı oluşturdu. Buna rağmen, Batı Cephesi’ndeki çıkmazdan ötürü hayal kırıklığına uğramış olan Almanya 1917’de ayrım gözetmeden U-Boat saldırılarına tekrar başladı, bu karar Amerikan kamuoyunun Almanya’ya karşı duyduğu öfkeyi daha da artırdı.
Ocak 1917’de, İngiliz istihbaratının Almanya tarafından Meksika’ya gönderilen ve Amerika’nın savaşa girmesi durumunda iki ülke arasında bir askeri ittifak öneren, ayrıca Meksika’nın Teksas, New Mexico ve Arizona’da kaybetmiş olduğu toprakları tekrar geri kazanacağını vaat eden Zimmerman Notu’nu ele geçirmesiyle, Amerika tekrar küplere bindi. Amerikan halkının tepkisi, Başkan Woodrow Wilson’ı, Birleşik Devletler’i 6 Nisan 1917’de Müttefik Kuvvetlerin yanında savaşa sokmaya ikna etti.
Birleşik Devletler’in askeri desteği, savaşın akışını Müttefikler lehine çevirmeye yardım edecekti.
Savaşın son safhasında, 1917 Devrimi (bkz. sayfa 62) dahil olmak üzere Çarlık Rusya’sındaki iç savaşlar, Mart 1918’de Rusya’yı çatışmadan çıkardı ve doğudaki savaşa son verdi. Bu, Doğu Cephesi’ndeki Alman birliklerini özgürleştirdi ve savaşın odağını Batı Cephesi’ne kaydırdı. Avrupa’nın her tarafına yayılan toplumsal devrim tehdidiyle karşı karşıya kalan Avrupa ülkeleri için hızlı ve belirleyici bir zafer kazanmak, giderek daha da önem kazanmaya başladı.
21 Mart 1918’de, Alman Levazım Daire Başkanı Erich Ludendorff, Batı Cephesi’ndeki çıkmaza ve savaşa son vermeyi amaçlayan bir dizi saldırıdan oluşan “Bahar Taarruzu”nu başlattı. Ludendorff, İngilizleri tecrit etmeyi, ardından da Fransız ordusunu kırmayı planlıyordu: “En kısa sürede saldırmalıyız. Amerikalılar devreye güçlü birlikler sokup ağırlık kazanmadan önce İngilizleri yenmeliyiz.” Almanlar, Rus Cephesi’nden geri getirilen 500 bin ilave birlikle, zehirli gaz ve güçlü patlayıcılarla Müttefikleri bombardımana tutarken, bedensel uygunlukları için tek tek elle seçilen ve düşmanın arka hatlarına sızmak için özel eğitim almış seçkin askerlerden oluşan Fırtına Birlikleri, yoğun sis altında Fransız ve İngiliz ordularını yarıp geçerek 65 kilometre ilerlediler. Paris, uzun menzilli Alman toplarının menzili içindeydi, fakat Alman tedarik hatları fazlasıyla uzatılmıştı. Müttefikler, Fransız komutan Ferdinand Foch’un komutası altında ve Amerikan birliklerinin gönülden verdikleri takviyeyle bir karşı saldırı koordine ettiler (“Yüz Gün”, 18 Temmuz-11 Kasım arası).
Yaz ortalarında Ludendorff’un Flanders ve Fransa’daki saldırıları yatışmıştı ve dağılan Alman ordusu sonbahar geldiğinde denizciler arasında çıkan isyanlar ve ablukanın etkilerini hisseden Alman halkının protestoları sonucunda tamamen çöktü.
Kayzer II. Wilhelm 9 Kasım’da istifa ettiğinde, sosyalistler bir devrim planlıyordu. Ayaklanma, Alman politikacıları, Kayzer’in artık hükümeti yönetemeyeceğine ikna etmişti; Alman halkı yenilgiden, yokluk ve açlıktan dolayı onu suçladı ve sonunda Alman ordu komutanları ona olan desteklerini çektiler. Kayzer, tarafsız Hollanda’ya sürgüne gönderildi.
Foch, 11 Kasım 1918’de Kuzey Fransa’daki Compiègne Ormanı’nda bir tren vagonunda yeni Alman sosyalist hükümetinden bir heyete mütareke şartlarını dikte etti. Mütareke, savaşı sona erdirdi; ancak 28 Haziran 1919’da Versay Antlaşması’nda imzalanan barış şartlarını müzakere etmek bir altı ay daha sürecekti (bkz. sayfa 56).
Müttefiklerin zaferi ve bunu izleyen kutlamalara rağmen, Müttefiklerin ve Merkezi Güçler’in kayıpları ve zararları, tahmini olarak 40 milyon askeri ve sivil zayiat ve 15 milyon ölümle yıkıcı boyutlardaydı. Etkileri ve ölümcüllüğüyle benzeri görülmemiş olan bu savaş, Sanayi Devrimi’nin getirdiği teknolojik değişikliklerin, muazzam orduların kitlesel boyutlarda ölüm saçan silahlarla donatılmasını