Скачать книгу

mi?” dedim. “Kim? Domenico mu?”

      Ghirlandaio burun kemerini sıktı. “Bir süreliğine Michelangelo’nun ustasıydı.”

      Hayretimi gizlemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Kendi kuşağında Davide’in ağabeyi Domenico Ghirlandaio’dan daha yetenekli bir freskçi var mıydı? Michelangelo sadece heykel değil aynı zamanda resim eğitimi de mi almıştı?

      Ghirlandaio muzır bir hareketle parmaklarını çenesinin altında salladı. “Ağabeyimin alacağı tek övgü, meşhur öğrencisini insan düşmanı bir münzeviye dönüştürmekle ilgili olabilir.”

      Sarto başını iki yana salladı. “Sen böyle deyince kulağa biraz görgüsüzmüş gibi geliyor.”

      “O zaman müsaade et de söylemek istediğimi açıklayayım: O olağanüstü derecede görgüsüz,” diye yanıtladı Ghirlandaio. “Mahremiyet sağlamak için bir kulübe yaptı, böylece halka gösterilinceye kadar Davut heykelinde ne kadar ilerlediğini kimse bilmeyecekti. Bir keresinde işine göz atarken yakaladığında beni mermer çekiciyle atölyesinden kovaladı. Sonra kafayı sıyırmış bir münzevi gibi kendisini o kıymetli taşıyla birlikte tekrar içeri kilitledi. Agresif türden bir paranoyak.”

      Sarto ciddi gözlerle bana bakarak “Hoşunuza gitse de gitmese de etkileyici biri,” dedi. “Michelangelo, Floransa’nın ışığı, şehrimizin gördüğü en büyük hami, yarımadanın en iyi gözü, en eğitimli, en zeki, en anlayışlı adam Lorenzo de’ Medici, yani Il Magnifico’nun24 bizzat davet etmesiyle Medici heykel bahçesinde eğitim gördü.”

      “Devam et Sarto, hepimiz Il Magnifico’nun kim olduğunu zaten biliyoruz,” diye homurdandı Ghirlandaio.

      “Mesele şu ki Il Magnifico, Michelangelo’nun yeteneğini fark etti ve onu oğullarından biri gibi yaşaması için Medici sarayına aldı.”

      Ghirlandaio “Buonarroti’nin anlattıklarından öğrendiğimiz kadarıyla,” diye homurdandı.

      Sarto, “Yalnızca Michelangelo’nun anlattıklarından değil,” diye itiraz etti. “Il Magnifico’nun oğullarından Kardinal Giovanni de’ Medici’nin bir keresinde Michelangelo’ya ‘birader’ dediğini duydum.”

      Andrea “Peki sen Kardinal de’ Medici’yle ne zaman karşılaştın?” dedi.

      “Medici umurumda değil.” Ghirlandaio hızlandı. “Taş yontanlar zanaatkârdan başka bir şey değildir. Ağır aletler kullanarak kayalara vururlar. Ressamlarla benzer bir tarafları yoktur. Tarihin tartışmasız en büyük heykeltıraşı olan Donatello, aynı zamanda usta bir ressam olduğunu da iddia etmiyordu. Nanni di Banco, della Quercia, Nicola Pisano, hiçbiri resim yapmadı.”

      “Peki ya Verrocchio?” diyerek söze girdim. “Tobias, Melek ve Mesih’in Vaftizi resmi?”

      “Bana Michelangelo’nun ikinci Verrocchio olduğunu ima etmediğini söyle,” dedi ve ben de tartışmadan kaçınmak için bakışlarımı yere çevirdim. “Vaftizhane kapılarını ustaca yapılmış tablolara dönüştürecek ölçüde bir zarafetle çalışan Ghiberti bile,” diye devam etti Ghirlandaio, “bahsetmeye değecek bir resim yapmadı. Bu iş asla aşağılık bir taş yontucusuna gitmemeli.”

      Bu son sözler üzerine bardakları tokuşturup içtik ama hiçbirimiz gülmüyorduk. Michelangelo silahlarımızı alıp arenamıza doğru ilerliyordu ama yine de onun ne kadar iyi bir ressam olabileceği hakkında hiçbir fikrimiz yoktu, rahatsız edici olsa da gerçek buydu. Michelangelo’nun başka bir Davut’u sır gibi saklamayı başardığını hayal edin; bu seferki Davut’un bir resim olduğunu hayal edin. Bardağımı bıraktım ve “Peki, Michelangelo’nun arkadaşları kim?” diye sordum.

      Diğerleri bakıştılar. “Hiç arkadaşı yok,” cevabı Andrea’dan geldi.

      “Çalışmasını kopyalamak için atölyesine nasıl gireceğiz o zaman?”

      Hep bir ağızdan “Girmeyeceğiz,” diye yanıtladılar.

      “Tasarımlarını görmenin bir yolunu bulmalıyız.” Bardağımı düzelttim. “Öyle değil mi?”

      Ghirlandaio koltuğuna yaslandı. “Raffaello doğru söylüyor. Michelangelo’nun bizi yakalama ihtimali olup olmadığını öğrenmemiz lazım.”

      Leonardo yarım yamalak, gizemli gülümsemesiyle “Ya da bizim onu yakalama ihtimalimizin olup olmadığını,” diye ekledi.

      V. Bölüm

1505

      Dudakların için parlak kırmızı. Gözlerin için ince öğütülmüş koyu kahverengi. Tenin için de…” Köprücük kemiğini öpmek için duraksadım. “Alçıtaşı, ama biraz pembemsi kırmızı da olacak.” Bu hanım son zamanlarda en sevdiğim modeldi – ama adı neydi? Hatırlamıyorum. Ona Sofia diyelim. Bir zamanlar sevdiğim bir Sofia vardı. Ansidei ailesi için yaptığım en yeni altar panomda bu Sofia’yı Meryem Ana için model olarak kullanıyordum. Güzel, uzun bir yüzü ve yüksek bir alnı vardı ki bu da son derece inandırıcı bir Bakire olmasını sağlıyordu. En azından resimde…

      Saçımın bir tutamına dokundu. “Buklelerinin rengini açmak için safran veya kükürt kullanıyor musun?”

      “Hayır. Doğal hali bu,” dedim ve onu tekrar öpmek için eğildim.

      Ama elini yüzüme bastırdı. “Sesler duyuyor musun?”

      “Yalnızca şair Catullus’un yaşamamız ve sevmemiz için yalvaran sesini…”

      “Dinle.” Bluzunun önünü kapattı.

      Koridorda iki ses yankılandı. Ayak sesleri yaklaşıyordu. Kapıyı kilitlemek aklıma gelmiş miydi? Dün kilitlemiştim. Geçen hafta da… İki hafta önce unutmuştum ama içeri kimse girmemişti. Bir düşüneyim. Önce ben girdim ve kapıyı tuttum. Sofia geçtiğinde taze şeftali kokuyordu. Evet. Evet! Kesinlikle kilitlemiştim; hatta kapıyı kilitlemek için zaman harcadım diye kendime de küfretmiştim.

      “Calmati,25 kapı…”

      Bir anahtar kilide girdi.

      “Andiamo.” İskelenin üzerine bir muşamba attım ve Sofia’yı arka duvara çektim. Yakalanırsak benim itibarım devam ederdi ama Sofia’nın iyi bir evlilik şansı, yüksek bir raftan düşen bir kavanoz kırmızı kurşundan daha büyük bir hızla yere çakılırdı. Yeleğimi düzelttim. Her şey yoluna girecekti; içeri giren kişi fresklere bakmak istemediği sürece bizi bulamazdı, iyice gizlenmiştik. Ama amacı fresklere bakmak değilse buraya neden gelmiş olabilirdi ki?

      Palazzo della Signoria’nın, bir duvarında Leonardo’nun Anghiari Savaşı freskinin yükseldiği büyük salonundaydık. Floransa’daki Büyük Salon’a girdiniz mi hiç? Abidevidir; yüksek pencerelerden gelen ışıkla aydınlanan iki kat yüksekliğindeki tavanlar… Floransalıların yurttaşlık görevlerini manevi görevleriyle bir tuttukları göz önüne alındığında bu katedral havası uygun görünüyor. O zamanlar, o büyük salonun en göze çarpan özellikleri, Leonardo’nun yaydığı iskele ve zemine serdiği hazırlık çizimleriydi. Bu freskle ilgili tasarımları olağanüstüydü: Savaşın kaosundaki askerler ve atlar. Anghiari Savaşı, Floransalılar için büyük bir zafer olmuştu, ne var ki Leonardo zaferi tasvir etmek yerine şiddeti ve korkuyu resmetmişti. Olağanüstüydü ve her Floransalı şöyle bir göz atmak için yanıp tutuşuyordu. Evet, ben de modellerime özel bir turla, ne zaman isterlerse ünlü freskleri gezdirme nezaketinde bulunuyordum. Leonardo, bu tür ziyaretler sırasında

Скачать книгу


<p>24</p>

Lorenzo de’ Medici, Lorenzo Il Magnifico yani Muhteşem Lorenzo olarak anılırdı. (ç.n.)

<p>25</p>

İt. Sakin ol. (ç.n.)